Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 26/11/2016 Son günceleme: 26/11/2016 14:16
  • 6.021

Sömürgen dediğimiz emperyalizm, mazlum ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirme girişimlerinde karşılarına o ülkenin bağımsızlığı, egemenliği ve milli duyguları engel çıkar. Emperyalizmin bu engelleri aşmak için başvurduğu yöntemlerden biri de ; (O ülke halkını kasıtlı olarak cahil bırak, yediği tekmenin nerden geldiğini anlayamasın)’dır. Yazılı basın ve televizyonlar emperyalizmin kontrolü altındadır. Bu nedenle halk, haber alma, bilgi edinme, teşhis koyma, karar verme gücünden yoksun bırakılmaktadır. Bu sayede emperyalizm elini kolunu sallayarak hareket etme imkânını bulur. Ne zaman ki halkın topyekûn bağımsızlık ve egemenlik kavramlarının bilincine erişmesi halinde emperyalizm kâbusu son bulur.

Milli Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün (Cehaletle Savaş) sözü altın bir öğüttür. Karanlıklara ışık tutmak ve halkın aydınlanmasına katkıda bulunmak herkese düşen görevdir. Halk katlarının en uç noktalarına kadar tutulan her ışık emperyalist sömürüye son verecektir.

İçinde bulunduğumuz şartlarda bağımsızlık ve egemenlik kavramlarının hafızalarda tazelenmesine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.

Bağımsızlık

İstiklali Tamlık ve şimdiki tanımlama ile Tam Bağımsızlık; Askeri, siyasi, idari,  iktisadi, adli, eğitim ve diğer alanların tümünde özgür olmaktır.  Bir ülke dışa bağımlı olduğu kadar boyunduruk altındadır. Mustafa Kemal Atatürk ise bize tam bağımsız ve onurlu bir Türkiye emanet etmiştir.

Egemenlik

Egemenlik bir ulusun kendi kaderi üzerinde yine kendisinin karar vermesidir. Egemenlik millet iradesinin mutlak üstünlüğüdür. Millete ait olan kayıtsız şartsız egemenlik kısmen dahi olsa hiçbir şahsa veya zümreye devredilemez. Bir ulus ki yaşadığı topraklarda burası benim vatanımdır diye ay yıldızlı bayrağının altında özgürce gürül gürül ve tek yürek halinde haykırıyorsa, bu haykırış o ulusun kayıtsız şartsız egemenliğidir.     

Bir yabancı veya bir turist milli sınır kapılarımızdan içeri girdiğinde ilk karşılaşacağı iki şey vardır. Birincisi Ay Yıldız’lı Bayrağımız, ikincisi gümrük ve güvenlik memurlarımızın şahsında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin riayet edilmesini gerektiren emir ve buyruklarıdır. Bayrak ve Buyruk Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Bağımsızlığını ve Türk Milletinin Egemenliğini ifade eder.

Kayıtsız şartsız halka ait olan egemenlik 09.11.1982 tarihli Anayasamızın Başlangıç kısmında ve 6.ncı maddesinde net bir şekilde ifade edilmiştir.

Kişisel yönetim Milli Egemenlik ile çelişkilidir

Koskoca bir devletin ve milletin kaderi bir tek şahsın iki dudağı arasına bağlı kılınmış ise monarşi olarak tanımlanan yönetimlerde milletin egemenliğine hayat hakkı yoktur. Yönetim gücü tek bir kişide toplanıyor ise o kişinin adı Avrupa da kral,  Osmanlı Dönemi’nde Padişah’tır.

Emperyalizm denen sömürgenlere karşı yediden yetmişe verilen var olma yok olma savaşının kazanılmasından ve Cumhuriyet Yönetimi’ne kavuşulmasından sonradır ki Türk Milleti bir tek kişinin keyfi yönetiminden kurtulmuş kayıtsız şartsız egemenliğine kavuşmuştur.

Şimdilerde durup dururken (Başkanlık) şeklinde anayasa değişikliğine gidilmek istenmektedir.   Amerika’da ki başkanlık sisteminin başarılı olması, demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin titizlikle uygulanmasından ileri gelmektedir. Aynı zamanda Amerika’daki anayasal sistem ile uygulama arasında uyum vardır. Türkiye’de ise dayatılmak istenen başkanlık sistemi ile uygulama arasında uyum sağlanacağının garantisi yoktur. Kaldı ki Başkanlık sistemi hakkında halka yeterli açıklama yapılmamaktadır. Halk ne olduğunu bilmeden bir oldubitti ile yapılacak referandumda sandık başına getirilecektir.

Dünyanın en başarılı Başkanlık sistemi Türkiye’de kabul edilmiş olunsa dahi, uygulamada kâğıt üstünde kalacağı çok açıktır. Çünkü Siyasilerimizde kurallara bağlılık yerine (Ahbap çavuş ilişkisi,  adam kayırmalar, güçlü karşısında düğme ilikleme alışkanlıkları ve demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesini tanımayan zihniyet) iliklerimize kadar işlemişse, insanları değiştirmek mümkün değildir. Sonuçta yasama, yürütme ve yargı güçleri arasındaki yetki karmaşası kaçınılmaz olur. Bütün yetkiler tek bir kişi elinde toplanır. Sonuçta Türk Milleti’nin kaderi, bir tek kişinin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı hale gelir ve halkın kayıtsız şartsız milli egemenliği son bulur.

Egemenlik son bulursa

Egemenliğine sahip çıkmayan ulusların yönetim boşluklarını başkaları doldurur. Egemenliğini kaybeden uluslar bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü de kaybeder. Sonuçta hiç kimsenin kendisinin, ailesinin ve çocuklarının güvencesi ve geleceği kalmaz.

Halk aydınlanma hakkına sahiptir

Referandumun yapılacağından söz edilen 2017 yılının ilkbaharına kadar zaman göz açıp kapayana kadar geçecektir. İşin şaka götürür tarafı yok. Başkanlık sistemi kabul edilirse Türkiye’nin sonu olur.  Halk, Başkanlık Sisteminin ne olduğunun ve Türkiye’de uygulanma şartları hakkında bilgi edinme ve tercihlerini ona göre değerlendirme hakkına sahiptir. İçinde bulunduğumuz şartlarda gelişmelerden habersiz kılınan halkın aydınlanmasına katkıda bulunmak kaçınılmazdır.   

Sonuç olarak

Televizyon ekranlarında tek taraflı açıklamalar yapan Sayın Hükümet Yetkilileri’ni başkanlık sistemi konusunda sade bir vatandaş sıfatı ile ve çağdaş insanlar olarak halkın huzurunda tartışmaya davet ediyorum.

Dilerim ki hükümet yetkilileri de televizyon ekranlarında halkın huzuruna cesaretle çıkarak farklı görüşlerle karşılıklı tartışabilsin ve demokrasi örneği versin.

Yazarın Yazıları