A. Raif ÖZTÜRK
  • 02/04/2015 Son günceleme: 03/02/2015 23:11
  • 5.738

2014-2015 Yılı torunlarımın sömestr tatilleri nedeniyle ve bendenizin de By-Pass sonrası şifa vesilesi olması için, Ege kıyılarındaki Caprice Thermal Tesislerine gitmiştik. Tatilimizin 5. Gününde Cuma namazı öncesi, çok ilginç ve asrımızın manevi yaralarına neşter vuran ve gerçekten çok anlamlı bir vaaz dinledik. Allah cc., İmam Hatip H. Abdülkadir Bekil hoca efendiden ve o anekdotta geçen konu kahramanı Murat beyden, ebeden razı olsun…

O hârika Anekdot şöyleydi: Okullardaki başörtüsü yasaklarının, kaldırılmadan önceki yıllardaydı. Bir misafirliğe gitmiştik. Televizyon henüz kapatılmamıştı ve İstanbul’da yaşayan 13 yaşlarındaki bir ilköğretim öğrencisi genç kızın, başörtülü okula gitmeye ısrar etmesi konu ediliyordu. İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıklarıyla ünlü olan bu televizyon kanalı, okula başörtüsüyle gitmeye direnen bu kızın babasına ulaşmış ve hiç üşenmeden o okulun önünden, görüntülü olarak canlı bağlantı aracı ile canlı yayına alınmış. Ekranın yarısına o Diyarbakırlı genç babayı koymuş, lâik spiker aklı sıra ona şöyle verip veriştiriyordu.

-“Siz nasıl bir babasınız? 13 Yaşlarındaki bir kızı, niçin başörtü takmaya mecbur ediyorsunuz? Bu günkü laik yaslara göre o çocuğu okula başörtüsüyle niçin ve nasıl gönderebiliyorsunuz? Bana cevap verin!” diye, esip gürlüyormuş.

Genç baba her ne kadar mantıklı cevaplar veriyor olsa da kumanda elinde olan spiker, aradan hemen dalıp demagojiler yaparak, verilen cevapları ört-bas etmeye çalışıyormuş. Bir ara cevap vermeye fırsat bulan baba, öyle bir cevap veriyor ki, o spiker çok bozuluyor ve yayına ara vermek zorunda kalıyor. O hârika cevap şöyleydi:

-“..Han fendi, bir baba olarak, ben kızımı okula başörtülü göndermeye mecburum. Çünkü ben bir Müslüman vatandaş olarak bu konuda TEHDİT altındayım. TEHDİT EDİLİYORUM!...” ..diyor.

Bu cevap karşısında spiker, yeni bir istismar konusu yakalamış hevesiyle pürdikkat kesiliyor ve hemen soruyor:

-“Murat bey açık konuşun, sizi kim tehdit ediyor?”

-“Bu tehdidi önüme koyan, devletin Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Diyanet işleri başkanlığı, yayınlamış olduğu Kur’ân-ı Kerim ile beni tehdit ediyor. ‘Eğer sen Müslüman isen, Allahı’ın emrettiği şekilde yaşamadığın için, seni Cehennem ile cezalandıracaktır’ diyor. Ben de bu tehditten koktuğum için, yani Allah’tan korktuğum içindir ki, ailemin yapısı İslamî bir yapıdır. Bu yapı içinde olduğum için ve sizin bana sunmuş olduğunuz KANUNU OLMAYAN KEYFÎ YASAKTAN da korkmadığım için, en çok korktuğum mefhum neyse, ben de O’na sığındım. (Benim bu davranış biçiminden vazgeçmem için,) Beni tehdit eden Allaha karşı, sizin beni devlet olarak korumanız gerekiyor. Beni, Allah’ın o tehditlerine karşı koruyabilecek misiniz? Buyurun koruyun, ben de….” . Burada spiker yine araya giriyor ve yayını bir bahane ile kesiyor.

Saygıdeğer dostlarım. Sizlere eksik veya yanlış bilgi vermeyeyim diye, o vaazdan sonra internetten araştırarak bu ilginç olayın HABER LİNK’İNİ buldum ve tekrar tekrar izledim. Daha detaylı bilgi için sizlere o linki de veriyorum. İşte o link: target="_blank">TIKLAYINIZ

Çok ilginç başka bir hatırayı daha arz ederek, bu konuyu kapatacağım:

O ceberut yıllarda, (benim yakinen tanıdığım) bir asteğmeni, gizli gizli namaz kılarken, binbaşı olan komutanı yakalıyor. Çok sevilen bir asteğmen olduğu için, “bu kez af ettiğini belirterek, bir daha namaz kılmamasını” ikaz ediyor. Bir müddet sonra aynı asteğmen, yine namaz kılarken, aynı binbaşıya tekrar yakalanıyor. Bu kez çok ciddi ikaz ediliyor. Maalesef o binbaşı, bu konuyu kafaya takarak daha, o asteğmeni daha yakından takip ediyor. Birkaç gün sonra aynı asteğmeni tekrar yakalıyor ve hışımla: “Ben sana kaç kez söyledim! Bundan sonra namaz kılmayacaksın diye!?” bağırınca, asteğmen gayet sakin olarak şöyle cevap veriyor:

-“Komutanım, şu dünyamız ve Güneş sistemimizle beraber yüzbinlerce galaksilerdeki trilyonlarca yıldızların sahibi olan Yüce Allah cc. bana NAMAZ KILACAKSIN diye emrediyor. Oysa üç tane metalden yıldızlara sahip olan siz ise bana KILMAYACAKSIN diyorsunuz. Ben hanginizi dinlesem, daha akıllıca olur?”  Bu müthiş cevap ve kararlılık karşısında binbaşı, şok oluyor. Hırsla oradan ayrılarak, o sevilen asteğmenin peşini bırakıyor.

Saygıdeğer dostlarım. Burada bizler de çok ciddi düşünmek zorundayız.

Kur’ânı Kerimin, yani Yüce Allah’ın cc. başörtüsü ile ilgili ve diğer, namaz, oruç, faiz, vs. gibi konulardaki tehditleri, acaba sadece Murat beye mi veya o astsubaya mı mahsus? Yoksa hepimizi de mi kapsıyor? Peki, bizler bu yanlışlıklara karşı, ne kadar direnebiliyoruz? Yoksa bizler tehdit altında değil miyiz? Niçin üzerimize ölü toprağı atılmış gibi vurdumduymaz davranıyoruz?

  • Bir başka ifadeyle; Yoksa bizler Müslüman değil miyiz?...

Yoksa pek direnmeyerek, şeytanın avenelerinin demagojilerine teslim mi oluyoruz?

Her birimiz şu kısacık dünya hayatında kesinlikle sınavdayız. Tüm yanlışlıklara karşı, o tür diretmelerimiz nispetinde mükâfat alacağız. O İlâhî tehditlere karşı vurdumduymazlığımız nispetinde de Allah’ın cc. gazabına muhatap olacağız…

Allaha cc. binlerce şükürler olsun ki bu konular, devlet ricâli tarafından bugün büyük ölçüde halledilmiştir. O çirkin saldırılar, (ve başbakan hanımının bile GATA’da yatan Nejat Uygur’u, ‘başörtülü olduğu için ziyaret edemediği’ rezalet,) “acı hatıralar” olarak anılmaya devam edilecek.

  • Ancak SINAV devem etmektedir. İnansak da, inanmasak da!… 
Yazarın Yazıları