Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Bu seçimin akıbetini belirleyenler hakkında

31 Mart 2024 Yerel seçiminin önemini ve yapılması gerekenleri, son iki yazılarımda tarihî belgesellerle ve Allah’ın kesin Emirleriyle ve yasaklarıyla ilgili ayetleri ekleyerek açıklamıştım.

Ancak UHUD savaşındaki emirleri ve yasakları çiğneyip; ganimete, şahsi hırs ve menfaatlere koşan okçular gibi, şahsî hırs ve menfaatlere koşmak, bu seçimde maalesef belirleyici oldu.

Oysa tüm istatistiklere göre ülkemizdeki Dindar ve muhafazakâr oy oranı, % 65 civarında değil miydi? %24+11= %35’lere niçin mağlup olundu?

Uhud savaşındaki o çok acı mağlubiyetin, Efendimizin ciddi yaralanmalarına, Hz. Hamza’nın Şehit olmasına, hatta %100 kazanılmış olan savaşın kaybedilmesine, İlahi emirlere uymayanlar ve ganimet, ŞAHSÎ menfaat ve hırslarına kapılanlar sebep olmuştu.

Şimdi onları hayırla Yâd eden var mı?

İşte aynen bu seçimdeki akıbete de, Yüce Allah’ın; “Bölünmeyin, birlik olun, ittifak halinde güçlü olun, liyakatlileri seçin, vd.” onlarca benzer ayetlerdeki İlahi emirlere uymayanlar ve ŞAHSÎ menfaat ve hırslarına kapılanlar sebep oldu.

Üstelik de “sürü psikolojisi” benzeri; bir lider koyunun, büyük bir sürüyü uçurumlara attırdığı gibi oldu. Lider pozisyonundaki kişi, 100 başkanlık isteği kabul edilmediği için, şahsî hırs ve menfaatlere takılarak karşı atak başlattı ve devam etti.

Yahu muhterem kardeşler, aranızda hiç mi Kur’an’ın bu konulardaki emir ve yasak ayetlerini bilenler yoktu? Elbette vardı.

Niçin kararlılıkla; “yapmayın, etmeyin, Allah’ın bu konudaki onlarca emirlerine ve yasaklarının aksine hareket etmeyin. Yoksa hepimiz Uhud’daki ganimete ve şahsi menfaatlere koşanlar gibi basitleşiriz” diyemediler? Bu kadar mı basiretiniz kapandı?..

Gerçi birçok kişiler ve guruplar, önce istişarelerde itiraz ettiler ve sonrada istifalar başladı, fakat bunlar yeterli olmadı. Çünkü birçok Cemaat liderleri tuzağa düşürülmüştü artık.

Öyle ya, Şeytan âlimlere daha çetin tuzaklar kurarmış.

Hani ism-i Âzam mertebesine ulaşan Belâm Baura? Hani Barsisa adındaki âbid, nasıl şeytana mağlup olduysa, bu mübarek ve Âlim zatlar da öyle tuzağa düştüler.

Aynen Uhud’daki %100 kazanılmış bir savaşın Müşriklerin ve Kâfirlerin ellerine geçmesi gibi; ülkemizdeki %65’lik dindar ve muhafazakâr kitlelerimiz varken, en acı bir şekilde %35’lere mağlup olundu. Sebep aynı değil mi?

“Esas musibet, Dine gelen ve Vatana ve millete gelen musibettirgerçeği adına, elbette çok üzüldük.  

Ben ise daha ziyade, şahsî ihtiraslarına uyup, bu seçimin kaybettirilmesine sebep olan, basiretsizce, Ayetlere tamamen ters hareket edip, din adına tavır koyduklarını zannedenlerin acı akıbetlerine üzüldüm.

Millet ittifakına hiçbir sözüm yok!

 

Onlar Gaye va maksatlarını dobra dobra söylemediler mi?

Yüce Dinimize her fırsatta “Çağ dışı” diye saldırmadılar mı?

Kandil’den talimat aldıklarını, Apo, S. Demirtaş ve diğerlerini serbest bırakma azmi içinde olduklarını haykırmadılar mı? Eskiden olduğu gibi ezana ve Yüce Dinimize karşı olduklarını itiraf etmediler mi?

Sen ki alını secdeye giden kardeşim, niçin onların kazanmalarına zemin hazırladın?

Şimdi, bu kaybedilen belediyelerdeki diyet borcu olarak Kandil’e gönderilen vergilerimizin Günahlarına sen de hissedar olacaksın. Kaçırılan evlatlarımızın veballerine de ortak olacaksın. Ezanımıza, Yüce Dinimize ve tüm tasallutlarına, Lûtî LGBT hizmetlerine(!) ortak olacaksınız.

İstanbul’umuzun binalarının Depreme hazırlanması için, 3-5 sene içinde devletimizin var gücüyle, 11 ilimizde olduğu gibi yetiştirilmesini vaat edenin yerine; “İstanbul’un depreme hazırlanabilmesi için 100 sene lâzım” deyip, ilgilenilmeyeceğine mazeret üreten birine bırakılmasına sebep olanların veballeri, asla af edilemez!

Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, birkaç hafta önce TV ekranlarında; “eğer İstanbul, en kısa bir zamanda Depreme hazırlanmazsa, 1766 depremi gibi felâket olacak” “Milyonlarca kişi göçükler altında kalacak” diyerek, depreme acilen hazırlanmasının şart olduğunu haykırmıştı.

Bu muhteris hareketlerinizle, depreme dayanıklı binaların yetiştirilmesini vaat edenin önünü niçin kestiniz?

Beklenen İstanbul Depremi, şu 5 sene içinde olursa, bu vebalden nasıl kurtulacaksınız?

Depremde vefat edenler adına “size bir KUL HAKKI doğduğu için”, Ahirette nasıl hesap vereceksiniz?

Hiç kimse kusura bakmasın! Bendeniz bu konulara “siyaset üstü ve Din, İman ve Vatan menfaati adına” baktığım için, siyasetçiler gibi müsamahalı olamıyorum.

Çünkü HAKKIN hatırı Alidir, hiçbir hatıra feda edilmez.

Daha gencecik yaşlarda yüzlerce Yaşlı âlimler tarafından Bediüzzaman unvanı verilen Üstat Hz., böyle tuzaklara hiçbir zaman düşmedi. Ömrü boyunca hep bunlarla mücadele etti.

Asrımıza hitapla; “.şu zamanda, kizb (yalancılık) ve sıdkın (doğruluğun) ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki, âdeta omuz omuza vermişler. Sıdktan yalana pek kolay gidiliyor. Hatta siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor” (Sözler, 484.) tuzaklarını hep haykırmıştır…

Bu haykırışlar, acaba bu tuzaklara düşen zatlara hiç mi ulaşmamış veya ulaştırılmamış?

Ulaştırılmamanın suçlusu acaba bizler miyiz? Bu konuları da çok düşünmek zorundayız…

Şems-i Tebrizî ne güzel özetlemiş:

Yüzü dost, özür düşmandan usandım. Dili Mümin, kalbi Şeytandan usandım.

Herkesin kahrı çekilir amma, ben DÂVÂSIZ Müslümandan usandım. Vesselâm.

"İKİ ÖNEMLİ REÇETE:

1.) Şehri İmar ederken, NESLİ İhmal edersen, İhmal ettiğin nesil, İmar ettiğin Şehri Tahrip eder…

2.) Vebal nedir bilir misiniz? HAK ETMEYENLERE MAKAM VERMEKTİR. (F. S. Mehmed)"

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER