A. Raif ÖZTÜRK
  • 11/04/2024 Son günceleme: 11/04/2024 12:47
  • 1.065

Dünyevî uzmanlık alanım yüksek makine teknolojisi ve ticaret olduğu halde, niçin bu tarz yazılar yazıyorum, diye çok merak edenlerin seviyelerine göre kısa cevaplar veriyorum.

Ancak soramayan dostlar için de, genel bir cevap vermek istedim bugün.

Tâ ki onlar da gerçek sebeplerini bilsinler.

Ayrıca; bir veya birkaç hafta arayla size köşe yazısı atmamın sebebi, asla size bir şey öğretmek değildir. Bu zaten bu benim haddim de değildir.

Sizin de bu konulara tamamen vâkıf olduğunuzu biliyorum.

Periyodik araklılarla yazı yollamamın sebebi; çok değerli vakitlerinizi böyle meşguliyetli hizmetlere harcamadan, hazır lokma olarak, çevrenizdeki dostlarınıza ve muhtaç gönüllere ulaştırarak, bu hayırlara da hissedar olmanız için takdim ediyorum.

Daha iyi anlaşılması için, önce bir örnek olay arz edeyim.

Avukat Kemal Taner, Bediüzzaman Hz. ile arasında geçen bir hatırasını şöyle anlatıyor:
-‘Efendim’ dedim: “Sizin için, birçok kerametler gösterir diyorlar. Hâlbuki ben sizde herhangi harika bir hal görmedim. Eğer gerçekten öyle şeyler gösterebiliyorsanız, bana da gösterin. Mesela şu elinizdeki tesbih kendi kendine yürüsün.”

Benim bu teklifim üzerine Bediüzzaman Hazretleri tebessüm etti ve bana şu temsili hikâyeyi anlattı:
-“Bir adamın çok sevdiği, sevimli bir oğlu varmış. Adam bu çok kıymetli yavrusuna en değerli ve kalıcı bir hediye almak için, bir kuyumcu dükkânına götürmüş. Zengin adam oğluna, çeşitli elmas ve mücevherattan hangisini isterse onu alacağını söylemiş. Dükkâncı; Mücevherat Dükkânını süslemek için ayrıca tavana çeşitli renklerde büyük lâstik balonları da asmış.

Çocuk dükkâna girince, gözü tavandaki rengârenk balonlara takılıp kalmış:
-“Baba, ben bu balonlardan istiyorum” deyip tutturmuş ve ağlamaya başlamış…
-Adam: “Oğlum ben sana çok pahalı, kıymetli ve kalıcı olan elmas ve mücevherlerden bir şeyler almak istiyorum” demişse de, çocuğa anlatamamış:
-“Hayır ben balon istiyorum,” diyerek ağlamış ve isteğinde ısrar etmiş.

Bediüzzaman Hazretleri bu hikâyeyi anlattıktan sonra, bana dönüp dedi ki;
-“Avukat bey, Ben Kur’an’ın Elmas ve mücevherat dükkânının dellâlıyım, bekçisiyim. Ben baloncu değilim. Benim dükkânımda, benim pazarımda Kur’anın ebedî, ölümsüz elmasları vardır. Ben onları satıyorum, Balon satmıyorum.” dedi.

 

Bediüzzaman’ın ne demek istediğini anlamıştım ve ondan keramet istemekten de çok

mahcup olmuştum…

Evet dostlarım. Anlattığım şu örnekten, benim maksadım da anlaşılmış olmalı.

Fakat ben yine de kısa bir açıklama yapayım.

Bana, “Niçin bu tarz yazılar yazıyorsun?” Diye soranlara, derim ki:

Şu kısacık Dünya hayatında İNSAN olarak yaratılan herkesin en önemli vazifesi, bizleri ve şu Kâinatı yaratan Yüce Kudreti tanımak, tanıtmak, O’nun gönderdiği Kitap ve Peygamberlere iman edip, O’na cc kulluk etmektir.

İşte ilâhî buyruk, Zâriyat Sûresi, 56. Âyet:

 

“Ben cinleri ve insanları, ancak (Beni tanımaları ve yalnızca) Bana kulluk ve itaat etmeleri için yarattım.” Buradaki ANCAK ifadesi, “başka bir maksat ve gaye için değil” yani, “bu maksat dışındaki iş ve faaliyetleriniz, tâli meşguliyetler ve geri kalan vakitlerinizde yapmanız gerekenlerdir” anlamına geliyor.

Şimdi genel olarak ahvâlimize bir bakalım:

Bu gâye ve maksat dışında yazılar yazan, zaten binlerce kişi var.

Hatta kendilerini sosyal gelişmelere, siyasete, savaşa, güncel olaylara, futbol vs. faaliyetlere öylesine kaptırmışlar ki, şu gerçek maksat ve gayeler, gündemlerine bile gelmiyor. Tamamen ihmal ediliyor.

Oysa insan olarak yaratılışımızın esas gâye ve maksadı “ANCAK Allah’ı tanımak, tanıtmak ve O’na kulluk ve ibadet etmek” değil miydi?

Şu dünya hayatı hem kısa ve geçici, hem de Âhiret hayatımızı Cennete çevirmemiz için bir SINAV yeri değil miydi?

İşte ben ve benim gibi düşünen bir avuç yazar, çeşitli meşguliyetler nedeniyle, bu ihmal edilenleri telâfi etmek maksadıyla, bu tür yazılar yazıyoruz…

Ayrıca, diğer yazar arkadaşlarımız gibi, sadece dünyevî konularda yazılar yazsam, sadece belli bir zümreye hitap edecektim.

Meselâ; futbol konusunda yazsam, tuttuğum takımın taraftarları kadar kişiye, yani en fazla %25-30’lara hitap edecektim.

Siyasi yazılara mesai harcasam, en büyük siyasi kitleye bile olsa, en çok %40’lara hitap ediyor olacaktım. Örnekler çoğaltılabilir…

Şimdi ise ben; %100’lerin TAMAMINA hizmet ediyorum. Çünkü şu insanların %100’ü hiç şüphe yok ki ÖLECEK. %100’ü Kabir, haşir, kıyamet, sırat, mahkeme-i Kübra denilen BERZAH ve SONSUZ Âhiret yolcusudur. Tek bir kişi bile istisna değildir.

İNANMAMAK ise asla bu yolculuklara ve Ebedî Âhiret hayatına engel değildir.

Sadece ebedî saadet, güven, emniyet, mutluluk ve Cennetlere engeldir.

İşte bendeniz şu binlerce yıl sürecek olan BERZAH yolculuklarına ve EBEDÎ ve SONSUZ Âhiret yolculuklarına ışık tutacak konularda araştırmalar yaparak, birlikte mütâlâa ediyoruz. Ne mutlu, bu tür yazıların değerini bilen siz bahtiyarlara…

Her zaman hayır dualarınızda olmak, arzu, ümit ve temennilerimle…

Bilvesîle; RAMAZAN BAYRAMINIZI, EN İÇTEN DİLEKLERİMLE TEBRİK EDİYORUM.

Yazarın Yazıları