A. Raif ÖZTÜRK
  • 05/04/2024 Son günceleme: 05/04/2024 08:43
  • 1.021

Ha geldi, ha geliyor diye beklerken, bir seçim atmosferini de (öyle veya böyle) geride bıraktık. Bundan sonra herkes NE (oy) EKTİĞİNE BAKSIN ki maalesef onu biçecek!..

(Geniş bilgiler, önceki iki yazıdadır. Bkz.)

Allah cc hayırlı ömürler bahşederse, dört yıllığına sadece; belgesel içerikli, İman, Kur’an, Tevhit ve Vahdaniyet konulu mütalâalarımıza devam edeceğiz, inşallah.

Peki, beklemelerimiz bitti mi?

Elbette hayır.

Farkında mısınız bilmem ama ömrümüz gerçekten, sürekli beklemekle geçiyor.

Ömrümüz boyunca bu beklemeler, yüzlerce değil, binlerce de değil, MİLYONLARCA denecek kadar çok oluyor. Üstelik te bazı zamanlarda bu beklemeler, iple çeker gibi ve dakika, saat ve gün sayarak geçiyor.

TDK sözlük anlamı olarak beklemek; ummak, oyalanmak, süre tanımak, neticeye ulaşmak veya istemek manalarına geliyor.

Beklemek deyince, sadece “asker yolu, sevdiğimizi, müjde, şifa, evlât beklemek” gibi beklemeleri zannetmeyiniz. İnanının ki, her dakikamız bile bir çeşit beklemenin içindedir.

Şimdi biraz açıklama yapınca, “evet ya, bu güne kadar bunları hiç düşünmemiştim” diyerek, hayretler içinde kalacaksınız.

Kendimizi bildiğimiz yaştan başlayalım:

İki yaşlarımızda ebeveynimiz ellerimizden tutarak, bizi tay tay durdurmaya ve yürütmeye çalışırlarken, “acaba ben de bunlar gibi ne zaman yürüyeceğim” diye beklemişizdir. Aynı yaşlarda ya annemizi, ya bizimle ilgilenen sevdiklerimizi, emzirilmemizi, mama veya su verilmesini, bezimizin değiştirilmesini, uyumayı, belki de işte olup ta özlediğimiz babamızı beklemişizdir.

Konuşabilmeyi, koşabilmeyi, okula gidebilmeyi, sevdiğimiz yaşıt arkadaşlarımızı, bize vaat edilenleri, okula başladığımızda derse girmeyi ve derslerin bitmesini, teneffüse çıkmayı, hatta eve gitmeyi de yemek yemeleri de hep beklemişizdir.

Süreci hızlandıralım:

Sınıf geçmeyi, karneleri, tatilleri, tekrar okula dönerek arkadaşlarımıza ve öğretmenlerimize kavuşmayı, sınavları, ortaokulu, liseyi, üniversiteyi beklemişizdir. Tatillerimizi fırsat bilip ahlâk ve Kur’an eğitimlerini tamamlamayı, akrabalarımızı ziyaret etmeleri beklemişizdir. Kimimiz güreşleri, maçları, seçimleri vs. ilgi duyduklarını beklemiştir. Bu arada karşı cinsten birine gönlümüzü kaptırdıysak, yüzlerce beklemeler de eklenmiştir yaşantımıza.

Tahsil hayatı bittikten sonra iş aramalardaki neticeleri, nişanlılık, evlilik ve evlât beklemelerini, evlâtlarımızdaki diş çıkarmalarını, tay tay durmalarını ve sevimli konuşmalarını, yaş günlerini, hastalandıklarında sağlığa kavuşmalarını hep beklemişizdir.

Bundan sonra da yukarıda kendimiz ve evlatlarımız saydığımız süreçleri; hem kardeşlerimiz için, hem de sevgili torunlarımız için beklemeye başlamışızdır.

Bu yaşlara gelebilmemiz bile büyük bir lütuftur, ayrıcalıktır ve şükür gerektirir. Çünkü birçok yakınımız, arkadaşımız, tanıdık veya tanımadık birçok kişi ya çocuk yaşta veya genç yaşlarda, ya bir çeşit hastalıklarla ve iş, musibet veya trafik kazalarında vefat etmişlerdir.

Şu anda hayatta olan bahtiyarlar için devam edelim.

Ben bu girizgâhı niçin yaptım?

Hemen arz edeyim: Büyük Âlimlerin buyurduğu “Külli âtin karîb”, yani “her gelecek yakındır” gerçeği, öyle veya böyle, er veya geç tahakkuk ediyor ve hiç aksamadan yaşanıyor. Elbette bundan sonra da yaşanacak.

Mademki her gelecek yakın, ECEL de yakın, ÖLÜM de yakın, KABİR hayatı da çok yakın.

İnansak ta inanmasak da mutlaka gerçekleşecek olan; Berzah denilen Haşir, Kıyamet, Sırat, Mahkeme-i Kübra hayatlarımız da yakındır. Hatta Cennet veya Cehennem hayatları da yakındır…

ŞİMDİ SORUYORUM: 60-70 Senelik bir istikbalimiz için, 20 sene gibi tahsiller ve hazırlıklar yaptığımız gibi, acaba binler sene geçecek olan BERZAH istikballerimizin huzur ve mutlulukları adına ne kadar eğitimler aldık? Dünyaya niçin gönderildiğimizi, buradan nereye sevk edileceğimizi ne kadar araştırdık? EBEDÎ ve SONSUZ olan Ahiret hayatımızın, CENNETLERDE geçmesi için ne kadar hazırlıklar yaptık?

İnansak ta inanmasak da mutlaka gerçekleşecek olan; bu gerçek hayatlarımızın CENNETLERDE geçmesi için, 10 KAT fazla tahsil ve hazırlık yapmamız gerekirken, acaba biz ne yaptık?

Mademki KÜLLÜ ÂTİN KARÎB, yani her gelecek yakın!

Ölüm de, Kabir de Ahiret de yakın ve elbette hiç şüphesiz ki gelecek.

Şu mübarek günler ve geceler, geçmiş hatalarımızın ve gafletlerimizin telâfisi için bir dönüş noktası olsun. Asla ümitsiz olmayınız.

Çünkü Yüce Rabbimiz çok merhametlidir ve ısrarlı tövbeleri kabul edip, bundan sonra O’nun cc hoşnut olacağı gibi yaşayanları Furkan S, 70. Ve Nisa 110. Ayetlerde vaat ve müjdelemektedir. “.Ancak tövbe edip inanarak erdemli işler yapanın durumu başkadır; Allah böylelerinin kötü hallerini iyiye çevirecektir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” “.kim bir kötülük işler yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan af ve bağışlanma dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur.”

Ne mutlu şu mübarek günleri fırsat bilip, ısrarlı tövbeler edip Yüce Rabbimizin emir ve yasaklarını yerine getirenlere. Ne mutlu bağışlanıp, Ebedî Cennetleri hak edenlere…

BİLVESÎLE: 1000 Aydan daha değerli olan KADİR GECENİZİ, BÜTÜN RÛH-U CÂNIMLA TEBRİK ve TES’ÎD EDİYORUM. Tüm insanlık ve İslâm âlemine, özellikle Filistin, Gazze, Mescid-i Aksa ve KUDÜS HALKI için; en kısa bir zamanda hayırlara, NECÂTA, kalıcı olarak ZAFERLERE ve barışa vesile olmasını, Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum…

Yazarın Yazıları