Özge ŞİMŞEK
  • 16/08/2018 Son günceleme: 16/08/2018 14:12
  • 17.315

Hayat ve ölüm yani ikilik üzerine kurulmuş bu düzende sadece sevginin olduğu yerde çatışma olmaz.

Tayland’a gitmeye karar verdiğimde bir yanım köklerimde bir yanım ise yenilik arayışı içindeydi. Nasıl yaparımı kendime sorduğumda günümüz teknolojisinin kolaylığından yararlanıp internet üzerinden öğretmenlik sitelerini araştırdım ve aracı bir şirket buldum. Online bir görüşme yaptık ve tek bir bavula hayatımı sığdırıp tek başıma yollara düştüm. Asya’nın insanı sarmalayan ve sevgiyle kucaklayan bir yapısı var. Özellikle Taylılar gülümsemeleriyle meşhur olunca geride bırakılanlar için dökülen gözyaşları bir anda tebessümle içinize doluveriyor. Şansıma eh tabi bir de ana dilim İngilizce olmayınca ülkenin ücra köşelerinde bir ilkokulda bana yer buldular. Ülkenin en fakir bölgesinde, çoğunlukla pirinç çiftçilerinin yaşadıkları ‘İsaan’ denilen bölgede yaşayacağımı inanın aklımın ucundan geçirmezdim. O küçük kasabada bir göz odada bir senemi tek başıma geçireceğimi de bilmezdim. İnsanın psikolojik olarak yeni bir yere alışması süreci de en az altı ay kadar oluyor ve ilk üç ay en zoru diyebilirim. Birkaç kez pes etme eğilimim olduğunda ‘güçlü ol’ dedi müdürüm. Kendi egomun, zayıflıklarımın kurbanı olmak üzereyken içimde bu kelimelerle güç buldum. Olduğum yerden keyif almanın, yeni bir yeri keşfetmenin genişletici etkisini hissetmek için içime döndüm. Ve içime döndükçe dışa yansıtabildim. Çocuklarla çalışmanın saf ve yüksek enerjisi beni besledikçe ben de onlara çevirdim yüzümü. Adımı telaffuz edemedikleri için bir de takma isim kullanmamı rica ettiler ve minik yavrularım etrafımda ‘Teacher Bella’ diye pervane olmaya başladılar. Kayıtsız kalmanın imkanı olabilir mi? İnsan ruhuyla, kalbiyle bakınca gözleri ışıldıyor, içi ısınıyor ve içten dışa akan bir nehir gibi beslendikçe besliyor.

Zor oldu. Mesela bir gün bisiklet ile giderken araba çarptı, havada uçtum ve kendimi hastanede buldum neyseki üç dikiş ve biraz morlukla atlattım. İnsan o zaman sevdiklerini daha çok arıyor ama tek başına da bir şekilde üstesinden gelecek sabrı buluyor. Şükretmeyi de öğreniyor… Ne de olsa hayat en güzel hediye.

Birkaç defa okulu bırakıp başka bir yere taşınmayı düşündüm fakat öğrencilerim daha birinci, ikinci ve üçüncü sınıflar olunca onlardan ayrılmaya içim el vermedi. İyi ki de en az bir sene ben onlara onlarsa bana öğrettiler. Hayatın paylaşınca güzel olduğunu bir kez daha anlamama yardımcı oldular.

Marata Christi’nin dediği gibi tercüme edeyim; “Sen hikayen değilsin. Hikayen senin öğretmenindir.” İşte bu farkındalıkla kimi zaman ruhumuzun karanlıklarında kalırız ve evren bizi test eder. Bu gibi zamanlarda yardım istemek bir erdemdir. Kendi gücümüze, iyiliğimize inanınca tekamül yolculuğumuzda karanlık yanlarımızı da kucaklayabilince bir bakmışsınız yeniden güneş doğmuş, yüreğimizde oya oya iyiliğe, güzelliğe, şifaya bir istek doğmuş olur.

İşte yurtdışında yaşamak bana böyle şeyler öğretti. Kah üzüldüm, kah sevindim, kah ezildim, kah yüceldim… İşte bu yüzden hikayem hikayenize ilham olsun diyedir.

Yazarın Yazıları