Özge ŞİMŞEK
  • 24/06/2016 Son günceleme: 24/06/2016 18:44
  • 6.399

İnsan, başkasını kendisi gibi gördüğünde neler olur?

Maya mitolojisinde buna “In La'kech Ala K'in” denir yani sen bir başka bensindir. Hindistan'da “Namaste” diye seslenirken insanlar birbirlerine Kuzey Amerika yerli kabilelerinden Lakota'lılar da şöyle der: “Mitakuye Oyasin”. Bizler de öğrenilmiş gelenek olarak “Merhaba” ya da “Selamun Aleyküm” deriz. Böylece birbirimizi gördüğümüzde içimizdeki ilahi ışığı onurlandırmış oluruz.

Aslında karşımızda gördüğümüz bir başka ben, bir başka sensindir. Ne kadar eksik veya fazla olduğu önemli değildir. Önemli olan, o anda sunulan ve hissedilen saygı ve sevginin tekrarıdır. Karşılaşmalar tesadüfî değildir. Ancak abartılarak her bir hareketin incelenmesi de değildir bu denklem. Bizler bazen içimizi dışımızda görmek isteriz. Kendi yansıtamadığımızı dış dünyada gözlemleriz. Ararız. Fakat bunu farkındalıkla yapmadığımızdan bir dolu negatiflikle sarmalanırız. Mesela; iki erkeği ele ele görsek, önce yadırgamayabiliriz ama birbirlerine destek olup sarıldıklarını görsek 'acaba homoseksüeller mi?' diye düşünebiliriz. Ya sonra? Eğer öylelerse, bu bize garip gelir değil mi? İnanamayız hatta 'inandığımız onca şey varken bir de bu mu gelecekti başımıza' bile diyebiliriz. Varsın olsun. Bizler zaten birer 'homo sapien' türünden hayvan olduğumuzu unuttuğumuzdandır.

İnsanı, insan yapan duygu ve düşünceler bizleri kozmozun içinde türlü deneyimlere götürür. Bu da bizi ahlaki kurallara getirir. Bu kurallar kalpten geldiği zaman anlam kazanır. Yani, sevgi ve saygı ruh bulur. Yargılamak, kötülemek, ötelemek, değiştirmeye çalışmak genellikle negatif dışa vurumlar olduğundan önce kendi doğamızdan uzaklaştırır bizi. Sonra bizi başkalarından ayırmaya başlar. Bir dolu bakış açısı filtreleri girer işin içine… Mesela; toplum, gelenek, görenek, adetler gibi. Kalıplara sığmayanları ne yazık ki dışlar, hatta öldürmeye varacak kadar kinleniriz. Oysa böyle hisler ve düşünceler aslında neyi besler? 

Eğer daha huzurlu bir toplum, daha saygın bir iletişim, daha sevgi dolu bir karşılaşma yaratmak istersek, yine bu hepimizin ellerinde ve dilinde olacaktır. Farklılıkları kucaklayabildiğimiz ölçüde bir olabiliyoruz. Yoksa yüzdelere bölünüp her şeyi kaybettiğimizi çok daha sonra ve dönüşü daha zor yollarda öğreneceğiz gibime geliyor.

Gelecek nesillere bıraktıklarımız içimizden ve doğaya olan bağlantımızdan gelmedikçe gördüklerimiz uzun gri yollar ve yüksek renkli binalar içindeki, birbirinden ayrı ama bir olmaya çalışan insanlar olarak kalmaya devam edecek. Bir başkasını kendimize davrandığımız gibi davrandığımızda ortaya çıkanları gözlemleyin. Nefret ve kıskançlık gibi terimlerle ilerlersek biteriz. Birlik ve beraberlik ile varoluşa seslenirsek değişim büyük olur. Ve inanın büyük değişimlere ihtiyacımız olduğunu hissettiğinizi biliyorum. Birlik, bereket ve barış ancak her birimiz önce kendimizle barıştığımızda olacaktır. Kutsal sayılan şu güzel ayda sizlere barış, huzur, sevgi, birlik diliyor ve başkalarının da kendilerini evlerinde gibi hissetmelerini umut ediyorum.

Yazarın Yazıları