Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 03/12/2012 23:11
  • 53.533

Beykozlu Rizeliler Derneği Yönetimi olarak bir süre önce Diyarbakır’a bir ziyaret gerçekleştirdik.

Beykoz’da geçirdiği beş yıllık görev süresinde özellikle eğitim konusunda belki de 20 yıllık icraatların alt yapısını oluşturan, çoğuna başlayan eski Beykoz Kaymakamı Aydın Ergün’ü ziyaret ettik.  
Diyarbakır’ın Sur İlçesi’ne atandı Sayın Kaymakam.
Sur Diyarbakır’ın merkezinde. Adeta kalbi. – hatta bence Türkiye’nin kalbi-. Romalıların İstanbul’dan sonra II. Konstantiniye dedikleri yer.
639 yılında, Kutlu Peygamber (SAV)’in sevgiliyle buluşmasından 7 yıl sonra Hz. Ömer döneminde fethedilmiş, peygamberler ve sahabeler şehri. Ve Anadolu topraklarındaki ilk camii Ulu Cami; Sur’dadır. Dünyadaki ilk beş harem-i şerifin beşincisi. Bilirsiniz; ilki Kabe-i Muazzama. İkincisi Mescid-i Nebevi, üçüncüsü Mescid-i Aksa, dördüncüsü Şam’da bulunan Emeviye Camii ve beşincisi 639 yılında Diyarbakır’ın, daha doğrusu Sur’un fethinin hemen ardından yapılan Ulu Cami.
Aslında Diyarbakır Sur’dur.
Çok güzel anılar ve önemli tespitlerle döndüm Diyarbakır’dan.
Gerek Büyükşehir Belediyesi, gerekse Sur Belediyesi son derece yetersiz. Belediyeciliğin ABC’sini oluşturan hizmetlerde dahi ciddi eksiklik var. Bence yapmıyorlar. Kaymakamlık ve valiliklerle koordinasyonları neredeyse yok gibi. İstemiyorlar. Dolayısıyla belediyelerin yüklenmesi veya ortak olması gereken projelerin neredeyse tamamı kaymakamlıklar veya valilikler kanalıyla, yani devlet kanalıyla yürütülüyor.
Sayın Kaymakam Aydın Ergün 1,5 ay olmasına rağmen kontrolü eline almış ve her şeye son derece vakıf. Sanki 5 yıldır Diyarbakır’da. İlk işi Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nı ele almak olmuş sanırım. Zira hemen her gün vakıfla toplantıda. Çalışmaların yürümesi ve projelerin uygulanması konusunda da son derece disiplinli. İhtiyaç sahiplerine 15 gün içerisinde dönmezsen vay haline. –Laf aramızda o Vakfın yöneticisinin yerinde olmak istemezdim.-
Eğitim, sağlık, sosyal yardımlaşma gibi birçok alanda yürütülen çalışmalar bütün hızıyla devam ediyor.
Diyarbakır’da şunu gördüm; devlet hayatın her alanında vatandaşları kucaklamış. Terör belasının kucağına atmamış kimseyi.
Gezimizde bol bol sohbet etme imkânı bulduğum Diyarbakır’ın çok önemli camilerinden biri ve 27 Sahabe efendimizin ebedi istirahatgahı Hz. Süleyman Camii’nin Müezzini Zahit Hoca’nın şu sözleri bir taraftan içimi acıtırken, bir taraftan da beni mutlu etti; “devletin bu gün uyguladığı politikalar çok değil 15 yıl önce uygulansaydı şu anda başımızda terör belası olmazdı.”
Her kes bir şeyler yapmak için çırpınıyor adeta. Bir taraftan okuma yazma kursları, bir taraftan küçük yaşta evliliğe zorlanmış çocuk yaştaki gelinler için açılan ipek, halı, gümüş işlemeciliği gibi meslek edindirme kursları. Neredeyse bütün atölyeleri ziyaret ettik. Diyarbakır’ın en önemli simgelerinden biri olan ve neredeyse bitme noktasına gelen bakır işlemeciliğini tekrar yaşatmak için düzenlenen kurs yerlerini gördük. 13, 15 yaşlarındaki okuma imkânı olmayan çocuklarımızın elinde yaşayacak bakır işlemeciliği inşallah. Bu yaştaki çocuklarımızın eli taş, silah değil zanaat tutmalı değil mi?
Adeta sosyal ve kültürel bir seferberlik ilan edilmiş devlet eliyle. Amaç bataklığı kurutmak.
Düşünsenize; 12 bin yıllık tarihi olan bir şehirde yaşıyorsunuz. Her yerinden tarih fışkırıyor ve yıllık gelen turist sayısı sadece 150 bin. Terör belası bitse, bölgeye huzur gelse bu sayı on katına çıkar. Bölge zenginleşir, insanlar zenginleşir.
Ya da şöyle bakalım fotoğrafa; terör belası bunun için bitmiyor. Birilerinin işine gelmiyor.
Ama ben gördüklerimden sonra çok umutlandım. Ve Beykozlu Rizeliler Derneği olarak bazı ortak projeler için kolları sıvadık. İnşallah çok farklı bir dernekçilik sergileyeceğiz…
Vesselam.
Yazarın Yazıları