Sinan KAVRAKOĞLU
  • 10/05/2023 Son günceleme: 10/05/2023 20:09
  • 3.667

Cumhuriyet tarihinin bence ilk en önemli seçimi, “gizli oy-açık sayım” usulünün uygulandığı 1950 seçimleridir.

Hatırlarsanız 1946 seçimlerinde her ne kadar ilk çok partili seçim yapılmışsa da, seçim sonuçlarının “açık oy-gizli sayım ve liste usulü çoğunluk sistemi” gibi usulsüzlüklerden dolayı şaibeli seçim olarak tarihe geçmiştir. Hatta öyle ki, Milli Kalkınma Partisi “şaibeli” olması gerekçesiyle seçimden çekilmiştir.

O yüzden Türkiye tarihinin gerçek anlamdaki ilk demokratik seçimleri 1950’de “gizli oy-açık sayım” usulüyle yapılmıştır. Bu demokratik seçimlerde halkın iradesi sandıklara yansımış, Demokrat Parti  %55,2 oy oranıyla 416 milletvekilliği kazanmıştı. İsmet İnönü liderliğindeki CHP, %39,6 Millet Partisi ise %4,6 oy almıştı. 69 milletvekili çıkartan CHP’nin 27 yıllık iktidarı bu demokratik seçimle son bulmuştu. Hiçbir aşırılığın yaşanmayarak 27 yıllık iktidarın böyle sessiz sedasız el değiştirmesi tarih kitaplarında “beyaz ihtilal” olarak adlandırılır.

Bu kısa girizgahtan sonra, günümüze gelelim.

22 yıllık siyasi sergüzeştinde 15 seçim kazanan bir liderden bahsediyoruz…

Genel seçimler: 2002, 2007, 2011, 2015 Haziran, 2015 Kasım ve 2018.

Yerel seçimler: 2004, 2009, 2014 ve 2019.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri; 2014, 2018.

Referandumlar: 2007, 2010, 2017

Bu seçimlerin hemen hepsinde en yakın rakibinin iki katı oy alarak ve her seferinde oylarını daha da arttırarak Türk milletinin sevgisini ve güvenini kazanmış bir liderden bahsediyoruz.

Bu tabloya bakan ortalama zekaya sahip her rakip bu sevgi ve güveni konsolide etmekten kaçınır, daha yapıcı, birleştirici ve samimi bir dil kullanmaya özen gösterir.

40 yıldır ülkenin canını yakan, çoluk-çocuk, kadın, yaşlı, hamile ayırmaksızın binlerce masum insanımızı katleden, ülkeye trilyon dolar ekonomik hasar veren bir terör örgütüne ve onun siyasi aparatlarına karşı mesafeli durur.

Ne yazık ki buna hiç gerek duymadılar.

Önce bir yanlışı düzeltelim!

Çözüm Süreci her ne kadar 25 Nisan 2013’te başlayıp 2015 Ceylanpınar saldırısıyla sona ermiş gibi gözükse de bu sürecin 2009’a kadar dayandığını biliyoruz. Ancak unuttuğumuz bir şey var. Çözüm sürecini, “ihanet, devlet teröristlerin ayağına gitti” vs diye eleştiren CHP’nin 2015 Genel Seçimlerinde “HDP’ye her evden bir oy” kampanyası başlattığını hatta dönemin Çanakkale Belediye Başkanı’nın HDP’nin barajı aşması nedeniyle “şükür pilavı” dağıttığını unuttuk!

HDP ve PKK terör örgütünün çözüm süreci de dahil AK Parti ve Erdoğan’dan nefret ettiğini, çözüm sürecini de ABD’nin talimatıyla bitirdiğini unuttuk.

6-8 Ekim 2014 olaylarının talimatını veren Selahattin Demirtaş’ın Yasin Börü ve arkadaşları dahil, 52 insanımızın vahşice katledilmesinin emrini verdiğini ve onun için hapiste olduğunu unuttuk.

AK Parti HDP iş birliği diyoruz ya hani, “her evden HDP’ye bir oy” kampanyasını başlatanlara bakmanızı öneririm.

CHP-HDP arasında yıllardır devam eden bu zımni ilişki bu seçimlerde Kandil’de yuvalanmış olan terör baronlarının şımarık açıklamalarıyla ete kemiğe büründü aslında.

Dün, silahların gömülerek terörün kalıcı olarak sonlanması amacıyla çözüm sürecini başlattığı için Erdoğan’ı ihanetle suçlayıp yerden yere vuran CHP ve paydaşları, bu gün “Avrupa Birliği Yerel Yönetim Özerklik Şartnamesini kayıtsız şartsız uygulayacağız” diyor.

Dün, çözüm sürecindeki duruşu nedeniyle Erdoğan’a, “megri megri” diye çemkiren yığınlar bu gün “Öcalan’ın zindanlarının kapılarını kıracak ve onu özgürleştireceğiz” diyenlerle miting miting geziyor.

Dün, “silahlar gömülsün, bölge gelişsin” diyerek siyasi hayatını riske atan Erdoğan’a “Oslo, Habur” güzellemesi yapanlar, bu gün “Selahattin Demirtaş’a, Osman Kavala’ya, tüm KHK’lı, FETÖ’cü ve PKK’lı teröristlere özgürlük” sözü vererek Kandil’deki terör baronlarıyla ağız ve fikir birliği yapıyor.

Düşünebiliyor musunuz, PKK’nın talep ettiği, Türkiye’nin parçalanma projesinin ilk adımını oluşturan Yerel Yönetimde Özerklik talebini CHP Milletvekili Yunus Emre kanal kanal gezerek, “aslında Yerel Yönetimde Özerklik sanıldığı kadar korkulacak bir şey değil” diyerek normalleştirmeye çalışıyor.

Oradan HDP’li Sırrı Sakık çıkıp “yüz yıllık cumhuriyetle hesaplaşacağız” diyebiliyor.

Ve en son bu günkü rezillik resmen tehdidin zirvesi: HDP Milletvekili Adayı Cengiz Çandar, PKK TV’si Rudaw’da, “Kılıçdaroğlu ve Buldan mutabakata vardı. Özerklik sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak. PYD yönetimindeki Suriye topraklarında da uygulanacak” diyor. Bu açıklamanın ne anlama geldiğini anlatmama gerek yoktur diye düşünüyorum.

O yüzden cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi yazımın girizgahındaki 1950 seçimleri değil 14 Mayıs 2023 seçimleridir. Zira 1950 seçimleri cumhuriyet ve demokrasinin içselleşmesinin işaret fişeği olmuştu. Ama bu seçimler, ülkeyi bölüp cumhuriyetle hesaplaşmak isteyen terör örgütleri ve onlarla kol kola girmiş muhalefete karşı verilen son mücadeledir. Hepsinin arkasındaki güç ise bellidir, ABD!

Kararı elbette feraset sahibi necip Türk milleti verecek, biz sadece gözlemlerimizi aktarıyoruz…

Yazarın Yazıları