Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 02/12/2013 23:11
  • 19.215

Tehlikeli bir sürecin içerisindeyiz… Gülen Cemaati ve Hükümet arasında yaşanan tartışma düşmanları dost edinme yolunda sürerken, bu sayede; yıllar önce aklımızın yetmediği birçok meseleye de artık aklımızın yettiğini öğrenmiş oluyoruz…

Düşmanların dost edinilmesi bu işin manevi boyutu konusunda ciddi endişeleri de beraberinde getiriyor… Oysaki, bugün hükümete karşı dostluklarına ihtiyaç duyulan malum zihniyetten, Gülen cemaati başta olmak üzere; Türkiye’de demokratik yollarla yapılamayan dini eğitimi farklı kanallarla yapan cemaatlerin neler çektiğini herkes biliyor. Bugün dershanelerle başlayan tartışma sonucunda Gülen Cemaati CHP’den medet umar hale gelmişse, 2004 yılında MGK’da alınan tavsiye karşısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP tarafından ihanetle suçlanmasına olanak sağlanmışsa kusura bakmayın, o kadar uzun boylu değil.

Cemaat ne demektir? Merak eden bunun araştırmasını yapsın… En geniş kavramıyla cemaat İslam ümmetini temsil eden bir kavramdır… Türkiye’de cemaat olarak anılan bir tek Gülen Hareketi değildir. Türkiye’de irili ufaklı 22 cemaat vardır… Fakat Gülen cemaati kadar hiç birisi, ülke yönetimine müdahil olmaya çalışmadığı gibi günlük tartışmaların içinde de değillerdir.

Ben Gülen cemaatinin iç yapısını iyi bildiğim gibi hizmet hareketi diye nitelendirilen sirkülasyonun içinde tanıdığım bir çok isim var… Sistemi ve yapıyı iyi biliyorum derken asla olumsuz bir ifade kullanmak istemesem de, Gülen hareketi ile ilgili çeşitli zamanlarda “devleti ele geçirmeye çalışıyorlar” tartışmalarının hep süregeldiğini hatırlatmam gerekiyor. O günlerde,  dindar insanların ülke yönetiminde söz sahibi olmalarını istemedikleri ve Türkiye’de inanç özgürlüğü olmadığı için cemaatin faaliyetlerini gizli yürüttüğünü, ‘onun için devleti ele geçirmeye çalıştıklarının söylendiğini zannediyordum.  

Ne olur bana yanıldığımı söylemeyin!

Bizde yıllarca Zaman Gazetesi okuduk… Bizde gücümüz yettiği ölçüde öğrencilere burs verilmesi için kaynak sağladık. Bizim çocuklarımızda cemaat yurtlarında kaldı, abi evlerinde ders gördü. Ve hala dershaneye gidiyor. Bizde buralara para verdik.  Cemaatse, bizde o cemaatten sayılırız… Ama biz işin devleti ele geçirme tarafında hiç olmadık. Türkiye’de her ailenin mutlaka bu kervana bir katkısı olmuştur. Ama bu katkı hükümete kafa tutulsun, güç gösterisi yapılsın diye değildir.

Geçmişte,  o dönemlerde yaşanan geçiş sürecini tamamlamak için Merve Kavakçı’yı başörtüsü ile TBMM’ye girdi diye kovan Ecevit’e ve DSP’ye oy veren cemaat, bugün, o günün şartlarında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başkomutanlığı’nda toplanan MGK’da tavsiye kararlarını imzaladı diye AK Parti’yi eleştiri yağmuruna tutuluyor… Yazıklar olsun… Oysa Fethullah Gülen Hocaefendi, o MGK tavsiye kararlarını hazırlayanların hışmından kaçmak için ABD’ye yerleşmişti. Ben o dönemleri çok iyi hatırlıyorum.  Bütün NT Kitap mağazalarında Atatürk köşeleri yapılmıştı, ama o köşeler bugün zorunlu olarak değil tamamen isteğe bağlı olarak kurulup kaldırılabiliyor.

Geldiğimiz nokta da, iyi niyetle baktığımız ve elimizden geleni yaptığımız hareketin niyetinin hepimizi hayal kırıklığına uğrattığını açıkça söyleyebilmeliyiz. Eğer mesele dindarlıksa, Türkiye Cumhuriyeti’ne; İslam dinine Recep Tayyip Erdoğan kadar hizmet eden başka bir Başbakan gelmemiştir. Bu hareket her hükümet döneminde gücünde güç katmış, bazı hükümetler döneminde gerilemişse de, bugün faaliyetlerini açıkça yürütebilmektedir.  Bu özgürlüğü AK Parti Hükümeti sayesinde elde etmiştir…

Mesele artık dindarlık olmaktan, çıkmış gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Mesele paradır, güçtür, devleti ele geçirme mücadelesidir.  Gülen cemaati aldı başını gidiyor. Bu güç bu para ne olacak, nerede, hangi amaçla kullanılacaktır.

Ben tartışmanın genel eksenine bakarak bu yorumları yapıyorum. Hareketin içyapısında yapılan yanlışlardan söz etmeyi etik olarak doğru bulmuyorum.  Bu kavganın bir dershane kavgası olmadığından eminim. İlk şaşkınlığı İsrail’in Mavi Marmara’ya saldırdığı sırada Hocaefendi’nin açıklamasında yaşamıştım, ikinci şaşkınlık Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması oldu…

Devlet içinde devlet olmaz… Bu doğru bir yaklaşım değildir…

Şimdilik bu kadar söylemekle yetiniyorum. İnşallah bu tartışma bir an önce ülke menfaatinin gerektirdiği şekilde son bulur ve cemaat manevi ağırlığını muhafaza yoluna girer…

Yazarın Yazıları