A. Raif ÖZTÜRK
  • 09/04/2018 Son günceleme: 09/04/2018 09:56
  • 10.489

İnsan için 3 zaman dilimi vardır; Mazi, hâl ve istikbal, yani geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman.

Maziye ibretle bakmayan, istikbale güvenle varamaz.” Veya mefhum-u muhalif anlam ile: “İstikbale güvenle gitmek için, maziden ibret almak şarttır.”

Başımıza gelen her belâ, sıkıntı ve musibetlerin üç önemli sebebi vardır.

BİRİNCİ SEBEP: İşlediğimiz kusurlar, günahlar ve ihmallerdir.

Hacc Suresi 11. Ayeti: İnsanlardan öylesi de var ki, Allah'a iğreti şekilde (gereken önemi vermeden) kulluk eder. Kendisine bir iyilik eriştiğinde onunla mutlu olur; başına bir imtihan geldiği zaman ise yüz geri dönüverir. O, (kimse) dünyada da, ahrette de hüsrana uğramıştır. Apaçık bir hüsran diye işte buna denir.” ..Rabbim bizleri muhafaza eylesin, âmin… Bu ayetin, konumuzla ilgili olan açık anlamı: Kulluk ve ibadetlerimize özen ve önem göstermezsek, iğreti bir şekilde kulluk edersek, dünyada da hüsrana (zararlara, ziyana, ticarette iflasa) düşeceğiz, (sadece Ahrette değil) demektir…

Yani böyle bir davranış biçimi Allah’ı ve Resulünü incitmektedir.

Ahzab S., 57. Â.: Allah'ı ve Resulünü incitenleri ise Allah dünyada da, ahrette de lânetlemiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır…

Şura Suresi, 30. Ayet: Size gelen musibet, işlediğiniz (günahlar ve kusurlar) yüzündendir.

Nisa S., 79. Ayet de aynı anlamdadır.

Şu iki ayetteki günahlar ve kusurlar, yüce dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmemek olduğu gibi, ticari hayattaki işlediğimiz günahlar ve kusurları da kapsamaktadır.

Bunlar da yüce Dinimizin emrettiği ticari kurallara itaatsizlikler, yâni FÂİZ ve helâl kazanç konusunda ihmalimiz ve dünyevî ticari kurallar konusunda bilinçsizlik veya ihmallerdir.

İHMAL de suç işlemektir: Meselâ bir bahçıvanın; bağ, bahçe veya ağaç hakkındaki ihmali, yani sadece su arkını veya vanasını açmaması veya ilâçlamayı, çapalamayı ve budamayı ihmal etmesi, o bağ, bahçe ve ağacın kurumasına ve meyve vermemesine sebep olur.

Aynen bunun gibi; ticaret adamının işyerini ihmal etmesi de böyledir. Mağaza sahibinin; kasa ve kasa şifrelerini geçici kimselere vermesi, ihmalin ötesinde bir cinayettir. Bu gibi önemli yerleri, mutlaka kendi canından ve çok güvenilir kimselere teslim etmesi gerekir.

Hele hele her sabah erkenden teftişler yapması gerekirken, mağaza sahibinin işe geç gelmesi, çalışanlar içindeki art niyetlilere cesaret ve önemli fırsatlar verir.

Şura S., 30. Ayet: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” 

Mesaj çok net, değil mi? Üstelik de Allah cc. bu işlediklerimizin çoğunu da af ediyor. 

Görülüyor ki, biz hak ediyoruz. Allah cc çoğunu af ettiği halde, belâları hak ediyoruz.

Yani, İmam-ı Rabbanî Hz.nin bu konudaki sözleri, şöyle beyt haline getirilmiş:

“Kuluna zulüm etmek istemez hüdâsı, herkesin çektiği kendi cezası.”

Bir de Yüce Rabbimiz bizlere Alâk suresi 1. ayette “Yaratan Rabbinin adıyla OKU” diye emretmiştir ve 6. Ayette de “Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!” diye de ikaz etmiştir. Bu ihmallerimiz de bir nevi sıkıntı, belâ ve musibeti celb etmez mi?...

Kendimize bir bakalım: O’nun adıyla başlayarak günde kaç sayfa Kur’ân okuyoruz? Üzerimize vacip olan İman ilmini, her gün kaç saat veya kaç dakika okuyoruz?...

İKİNCİ SEBEP: Hasbelbeşer, insan olarak içinde bulunduğumuz SINAVDIR.

Şu fani dünyada sınavda olduğumuz, yüce Rabbimiz tarafından birçok Ayetlerle bizlere çok net olarak bildirilmiştir.

Bakara S., 155. Â.: "Sizi mutlaka korku ve açlık ve mal, can, ürün eksikliğiyle imtihan ederiz. Sabredenleri Cennetle müjdele. …”

Ankebut S., 29. Ayet: “İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ‘İman ettik’ demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? And olsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. …”

Tevbe S., 126. Ayet: “Doğrusu onlar, her yıl bir veya iki defa çeşitli belâlarla imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Yine de ne tevbe ediyorlar ve ne de kendileri ibret alıyorlar!”

Sınav gereği olan kaçınılmaz belâ ve musibetlere sabretmemiz de emrediliyor ve bunu uygularsak Cennetle müjdeleniyoruz. Bizler mutlaka diğer sebeplere yoğunlaşarak, tedbirlerimizi alacağız, inşallah…

ÜÇÜNCÜ SEBEP: Uhrevî âlemdeki derecemizin yükseltilmesi. Bu sebep, hem bizleri gafletten uyandırır, hem de Ebedî Cennetleri kaybetmek üzereyken, kurtuluşumuza vesile olabilir.

Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider veya Her musibet, affedilecek bir günah için gelir. (Ebu Nuaym)

Allah Teâlâ'nın hayrını murad ettiği kul, belâya maruz kalır. (Taberani)

Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur. (Buhari)

Müminin günahları af oluncaya kadar bela ve hastalık gelir. (Hâkim)

Nimete kavuşması için, insana musibet gelir. (Buhari)

Kişi, hep sıhhat ve selâmette olsa idi, bu ikisi onun helâki için kâfi gelirdi. (İ. Asakir)

Musibetler şöyledir ki; kimimizi âlây-ı illiyyîne,  yücelerin en yücesine, yani Cennetlere yüceltir, kimimizi de esfel-i safiline, yani Cehennemin dibine götürür.

Aslında bizi bu uç noktalara taşıyan; başımıza gelen dertler ve sıkıntılar değil, o andaki davranış tarzımız ve hâlimizdir. Yani, belâ ve musibetlerdeki mesajları doğru okuyup, ibret alıp kendimize gelmemiz yüceltir veya bilinçsizce isyanımızdır kaybettirir.

Bunun için de hem kendimiz, hem sevdiklerimiz ve hem de neslimiz adına, mutlaka özel ve etkili DİN eğitimleri alabilmek için, özel azim ve gayretlerle seferber olacağız.

Yoksa yukarıda arz edildiği gibi; hem Dünyadaki ve hem de Ahretteki kaçınılmaz akıbet, bizlere çok net haber verilmiş ve sınav gereği TERCİH, tamamen bizlere bırakılmıştır.

İşte bu nedenlerledir ki vebal ve sorumluluk ta tamamen bizlere ait olacaktır... Vesselâm.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz