Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 21/04/2021 Son günceleme: 21/04/2021 21:39
  • 4.573

​İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir.

İslam dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir. 11 Eylül sonrasında islamofobi Amerika başta olmak üzere Avrupa’ da hızla yayılmıştı. Almanya’ da, Hollanda' da vb birçok ülkede ırkçı, faşist, islamofobik eylemlerin sıkça yaşandığını görmekteyiz. Peki, Türkiye’ de hiç mi yok islamofobi?  İnsanlar tesettürlü birini görünce bugün dahi akıllarına şu önyargılar geliyor;

Kesin aile baskısı ile örtündü

Babası ya da eşi zorlamıştır örtünmeye.(Erkeklerin kadınları kontrol altına almak için kullandığı kanaati yaygın)

Başörtülü biri özgür olamaz, feminist olmaz.

Başörtülü ise eğitimizdir, cahildir. ( Üniversite den sonra evde oturması muhtemeldir.

Bu ve bunun gibi önyargılar Müslüman çoğunluğu fazla olan ülkemizde oldukça yaygın. Çalışma hayatında da başörtüsü takan kadın bugün dahi birçok engele maruz kalıyor. Devlet dairelerinde dahi başörtüsü ile çalışmak bir sorun teşkil etmezken. Birçok özel kurum başörtülü personel çalıştırmıyor. Mesela adı bilinmiş birçok kolej, başörtülü öğretmen çalıştırmıyor.  Bir yıl misafir öğretmen olarak böyle bir kurumda çalışmıştım. Velilerden biri “ Rehber öğretmeniniz çok iyi ancak başörtülü olmasa daha iyiydi" demiş müdüre hanıma.  O da “ biz de öğretmenimizi başarısından ötürü davet ettik" demiş. Genel öğretmen zümre toplantısında da aynı kurumun zümre başkanı sormuştu “ Hocam samimiyetine dayanarak soruyorum, başörtüsü ile çalışmak bu kurumda sıkıntı olmuyor mu" Ben de öğretmen arkadaşa “ böyle sorular olmadıkça bir sıkıntı olmuyor” diye cevaplamıştım. Ne yazık ki bu tarz birçok kurum var.   İslamofobik önyargıları birçok sektörde görüyoruz.  Bu sektörlerden biri de turizmdir.

Muhafazakârlığı ve islamofobiyi tatilcilik üzerinde görelim;

Tatil sezonu yaklaşırken oteller reklam çalışmalarına, müşteri toplama çalışmalarına başladı. Bu yıl pandemiden ötürü tatilin akıbeti ne olur bilinmez ancak insanların tatile en çok hasret kaldığı bir sezonu geride bıraktık. Belki süreç biraz normalleşir umuduyla otellere biraz göz attım.  Önceliğim her zamanki gibi muhafazakâr otellerden yana oldu. Muhafazakâr oteller, gerek alkolsüz olması sebebiyle, gerekse belirli sosyal aktiviteleri yaşam tarzıma daha uygun olduğu için tercihimdir. Gelin görün ki İslami oteller her zaman ki gibi İslami olmayan bir tavır sergiliyor. Otel arama butonunda fiyatı en yüksek kategoride yer alıyorlar. Bu tarz otellerin 1 haftalık oda fiyatları 20 bin TL civarı. Daha korunaklı İslami villa diye adlandırılan butik evlerin ise bedeli 1 haftalık 10 bin TL civarı bir ücrete tekabül ediyor. Ailesi ile tatile gitmek isteyen maaşından az da olsa kenara koyup birikim yapan, dinlenip motive olmak isteyen yurdum vatandaşı için İslami konseptte tatil yapmak büyük bir israf, büyük bir müsriflik batağına düşürüyor.

Bu bağlamda geriye diğer oteller kalıyor.  Muhafazakâr konseptte olmayan, ultraluks paketlerle hizmet veren ve fiyatları çok daha makul olan oteller. Kuşadası’nda X oteli, otelin havuzuna tesettürlü kişilerin girmesini yasaklıyor. Geçen hafta iletişim kurduğum bu otel personeli “ hanımefendi, otele girebilirsiniz ancak havuzu ve plajı kullanamazsınız” dedi. Zaten bu hanımefendi de sizin yüzünüzü görmeye gelecekti. Alın size İslamafobinin Müslüman çoğunluklu ülkedeki anlamsız yansıması.

Kurumların kendi personelini seçmesine bir nebze de olsa anlayış gösterebilirim peki şirketlerin müşteri seçmesi?  

Geçen yıl Alaçatı’ da plaja 400 TL ücret ödeyip rezervasyon ile giren tesettürlü kadının kontenjan doldu bahanesiyle plajdan atılması örneği de buna dâhildir.

Evet, herkes ile aynı parayı ödeyip bikini giymediği için havuza alınmamak sadece islamofobik değil aynı zamanda,  kadın bedeninin, giyiminin bir müdahalesi olması nedeniyle cinsiyetçi hatta ırkçı ( kültürel ırkçılık bağlamında) bir yaklaşımdır.

Kutuplaşmanın, ötekileştirmenin olmadığı nice huzurlu tatiller geçirmeyi diliyorum.

Yazarın Yazıları