Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 24/01/2024 Son günceleme: 24/01/2024 20:58
  • 3.405

Adana Şairler Kulübü kısaltması gibi algılanmamalı aşk. Bir kısaltmadan öte derin bir mecrada ele alınmalıdır.

Aşk, Arapça ˁaşiḳa عَشِقَ “aşık oldu, sarmaştı, yapıştı” fiilinden gelmektedir. Bu fiil Arapça ˁaşaḳ عَشَق “sarmaşık” sözcüğü ile eş kökenlidir. Hindistan’da da Urduca bir kelime olan “ajaka” adında bir sarmaşık vardır. Bu sarmaşık sardıkça sardığı gövdeyi ayakta tutar, daha güçlü tutar. En küçük noktasından en tepe noktasına kadar saran bir sarmaşık düşünün ama sardığı şeye adeta mana katıyor. Sardığına anlam yüklüyor ve ayakta tutuyor.

Aşk, insanın hayatına mana katan, insana ve insanın hayata nazarına perspektif katan yüce bir haldir. Aşk bir bedenin başka bir bedene meyletmesinden ziyade bir ruhun başka bir ruha muhabbetidir. İnce olmaktır, değer vermektir. Muhabbet karşılıklı olandır. Kıymetli bir büyüğümüzün değerli bir kelamını paylaşayım; Sevginin gıdası “îzhardır.” Yani; Zahir etmek, ortaya çıkarmak.. Ben sana seni seviyorum demezsem .. O sevgi ölür.

Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde idareyi eline almak ve kendi hükmünü geçirebilmek adına bir süre Mısır’da kalmış. Yavuz Sultan sabahları kaldığı çadırdan çıktığında Mısırlı bir cariye gelir, çadırı temizlermiş. Cariye, akşama kadar yemeği yapar ve çadırın diğer işleriyle ilgilenirmiş ve işini bitirince çadırdan çıkarmış. Nasıl olduysa bu cariye birkaç kez Yavuz Sultan Selim’i görmüş ve kalbine aşk düşmüş. Tabi çok zor bir aşkmış bu; bir tarafta cihan padişahı ve halifesi Yavuz Sultan Selim Han diğer tarafta bir cariye. Cariye, halife ile konuşmaya ona açılmaya karar vermiş lakin aradaki mesafe cariyeyi ürkütüyormuş. Cariye bu mesafeyi düşündükçe kararsız hale geliyormuş. Bir yandan aşkının her yanı bir sarmaşık gibi saran baskısı, öte yandan aradaki uçurum cariyeyi karmakarışık bırakmış. Cariye aşkını yazarak ilan etme kararına varmış.

Cariye, halifenin yatağına şu notu bırakmış, “Derdi olan neylesin” . Akşam çadıra gelen cihan padişahı yatağının üzerindeki notu bulmuş. Yavuz Sultan Selim, notu cariyenin yazdığını anlamış notun arkasını çevirip şunları yazmış, “Derdi neyse söylesin”. Sabah çadıra geldiği gibi kâğıda sarılan cariye, heyecanla notu okumuş. Cevabı görünce heyecanı artmış. Aynı kâğıdın altına “Korkuyorsa neylesin” yazmış. Akşam olmuş halife çadıra dönmüş. Halife, kâğıdı eline almış ve okumuş. Halife cevabın altına bir not daha yazmış: “Hiç korkmasın söylesin”.

Bu notu da okuyan cariye kararını vermiş. Aşkını bu akşam halifeye söyleyecekmiş. Artık ne olacaksa olsun demiş. O gün temizliği bitirdiği halde gitmemiş çadırın içinde Yavuz Sultan Selim’i beklemeye karar vermiş. Yavuz Sultan Selim Han, çadıra geldiğinde akşam çadırda cariyeyi görmüş. Yavuz, “buyurun sizi dinliyorum demiş” Cariye Yavuz selim Han’ın heybeti karşısında titremeye başlamış. Titreyen ellerini kavuşturuyormuş. Heyecandan yüzü kıpkırmızı kesilmiş. Titrek bir sesle “Efendim, cariyeniz size…” diye başlamış ama öyle heyecanlanmış, öyle kızarmış öyle titremiş ki. Heyecandan oraya yığılmış. Kalbinin sınırlarını aşan aşkı bedenini yenmiş. Cariye heyecandan ruhunu oracıkta teslim etmiş. Cariyenin tertemiz aşkı karşısında halife şu sözleri söylemiş; “gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin zira aşık maşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.”

Aşk, her insana nasip olmaz. Allah bazı kullarının kalbine düşürür bu nimeti. Kadın erkek ilişkilerindeki; meyil etmenin, sahip olma arzusunun ötesinde bir nimettir aşk. Kavurucu bir ateştir. Tertemizdir aşk. Allah insana böyle bir duyguyu neden verir? “Bir insan böyle sevilebiliyorsa, bu insanı yaratana nasıl kul olunur. Yaratana nasıl şükran edilir, ona nasıl layık olunur, bu duyguları bildirmek için belki de.  Aşkı yüreğinizde bulup, maşuğa layık olmanız niyetiyle…

Yazarın Yazıları