İrem SÜRÜ
  • 02/05/2021 Son günceleme: 02/05/2021 13:25
  • 4.123

Gündelik hayatta başımıza gelecek kaza ve hastalık durumu insanların, teknolojinin ve ağır iş yükünün artması sonucu daha sık yaşanmaktadır.

Hayat koşullarımızı etkileyen hastalıkların ortaya çıkması, izlediğimiz haberlerin yanı sıra çevremizden duyduğumuz olaylar, bizleri sadece şaşırtmakla kalıp, gün içerisindeki yoğunluklarımızdan kaynaklı olarak, bu olay benim başıma gelseydi neler olurdu tarafını düşünmekten bizleri alıkoymaktadır.Hatta bazı durumlarda artık şaşırmıyor dahi oluşumuz bir rahatlık belirtisi olarak algılanmamalıdır.Bu, tehlike ile yan yana yaşadığımızın göstergesidir. Yaşanılan durumlara alışılması, pozitife çevirebiliyorsak güzeldir fakat önlemsiz ilerlenmeye alışılması, olayın kendisinden daha tehlikelidir. Yaşadığımız hayat şartları ise bizleri her gün kazalara ve hastalıklara bir adım daha yaklaştırmaktadır. Anlık olarak başımıza gelebilecek durumların dışında, bizi ne zaman, nerede ve ne koşulda bulacağını bilmediğimiz bir diğer önemli konu ise afetlerdir.

Afetler incelendiği zaman, çok geniş kapsamlı ele alınabilen, farklı çeşitleri bulunan, insan ve doğada yaşayan her türlü canlının hayatını tehlikeye sokabilecek, doğal ve insan kaynaklı oluşabilen olayların tümüdür. Ülkemizde günbegün izlediğimiz depremler bizlere örnek olabilecekken, tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını ise en yakın örneği olarak kabul edilebilir. Yaşanılan bu büyük salgın, bizlerin hayatını ve yaşayış tarzını ciddi şekilde etkilemiş birer biyolojik afet türüdür. Her ne kadar sağlık sistemimiz ve sağlık çalışanlarımız, diğer ülkelere oranla çok daha gelişmiş ve özverili olsalar da, yaşanılan bu biyolojik afet, ülkemizdeki her insanı en başta sağlık olmak üzere ekonomik, psikolojik ve daha bir çok yönden etkilemiştir. Bu etkiler, uzun süren çalışmalar ve geçirilecek süreler sonrası ancak toparlanabilecektir. Yaşanılan afetlerin, yaşandığı an dışında, uzun süreli toparlanma süreci gerektirmesi, önlemlerin ve afet bilincinin en başta alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.  Afetlerin yaşanma anı, genel olarak biz insanlara kendimizi korumak için çok fazla zaman sağlamamaktadır.

Bu yüzden her türlü afet için önceden önlemler alınmalıdır. Bu konuda yetkililerin üzerine düşen görevler tabi ki vardır fakat bireysel olarak alınması gereken önlemlerin ve planlamaların katkısı çok daha büyük olacaktır.

Bizleri en çok korkutan ve sürekli izlediğimiz doğal afetlerden biri depremlerdir. Ülkemizde topraklarımızın %91’i, nüfusumuzun %95’i, barajlarımızın %92’si, sanayimizin %92’si deprem bölgelerinde bulunmaktadır. Bakıldığı zaman ülkemiz deprem açısından oldukça tehlikeli bir alana sahiptir. Aynı zamanda sel felaketi, yine ülkemizde dönem dönem olsa da çok sık yaşanan afetler arasında yer almaktadır. Ve yine yaşadığımız, izlediğimiz kadarıyla, hala daha bu korkutucu afetlerle öncesinde ve sonrasında başa çıkma konusunda çok fazla eksikle karşı karşıyayız. Bu eksikler, bizlere, bu anlarda ailemizin ve sevdiklerimizin eksikliği olarak geri dönmektedir. Böyle zamanlarda ortaya çıkan en büyük sorun, önceden önlem alınmaması, alınan önlemlerin ise gerekli anda uygulanamamasıdır.

Afet sonrası gerekli yetkililere durumun bildirilmesi, çalışmaların biran önce başlatılması gerekmektedir. Ancak yaşanılan afetin büyüklüğü ve yıkıcılığı, ortamlarda oluşabilecek trafik, yol durumları, haberleşme araçlarının kullanımı, sağlık personellerinin güvenliği, hastanelerin ayakta kalma durumu gibi birçok konuyu etkileyip, afet bölgelerine geliş sürelerini fazlasıyla değiştirmektedir. Bu süreç uzadıkça, başta insanlar olmak üzere bölgedeki her türlü canlının hayatı ciddi oranda tehlikeye girmektedir. İnsanların paniklemesi ve oluşacak kargaşanın içerisinde yapılan yanlışların geri dönüşü olmayacaktır. Afet bölgelerinde hayatımızı geçirmemiz, her gün bu haberlere uyanmamız, afet sonrası zorlukları yaşıyor ve görüyor olmamız, bizlere bu konudaki çalışmalarımızın toplumsal ve özellikle bireysel olarak hızlanması ve artması gerektiği konusunda gerekli ipuçlarını vermektedir.

Özellikle afet sonrası süreç, öncesinde önlemlerin alınmaması durumu ile birleştiğinde, afetzedeler için oldukça zorlu bir serüveni başlatmaktadır. Altın saatler olarak bilinen, afet sonrası için ilk 72 saat, afetzedelerin hayatta kalmaları için en kritik saatlerdir. Bakıldığı zaman en sık ölümler ilk 3 saat içerisinde gerçekleşmektedir. İlk 3 saat geçtikten sonra hayatta kalmış afetzedelerin kurtarılması içinde belirli bir zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Deprem sonrası yaralanan veya enkaz altında kalan afetzedeler ilk 24 saat içinde kurtarılırsa, %80 yaşama şansına sahiptirler. İşte bu noktada afet gönüllülerine, arama kurtarma eğitimi almış bireylere ve ilkyardımcılara yani kurtarıcılarımıza ihtiyaç ortaya çıkmaktadır. Yukarıda belirttiğim afet esnası aksaklıklar ve sağlık personellerinin güvenliği, onların sağlık durumları ve aynı zamanda ulaşım ve iletişim olanakları aksayabileceğinden, afetzedeler ve kendimizle uzun süre baş başa kalmak durumunda olabiliriz. Hatta aynı durumda olan afetzede bizler olabilir, bize uzanan elin ise bilinçli olmasını temenni ederiz.

Oluşabilecek bir afet anı için, her apartmanda mutlaka bir görevli seçilmeli ve bu kişi, diğer tüm apartman sakinleri ile iletişim içinde olmalı, hep beraber bir acil durum planı hazırlanmalıdır. Tehlikeli ve acil bir durumda neler yapılabileceği hakkında konuşulmalı, apartmandaki kişi sayısı hakkında mutlaka herkesin bilgi sahibi olması gerekmektedir. Herkes evinde sayıya göre bir afet çantası hazırlamalı, aynı toplanma ve sığınma ihtiyacı için evde de ortak ve güvenli bir alan seçilmelidir. Her apartmanda mutlaka en az bir tane kurtarıcı bulunmalı, ve tabi ki herkesin ilkyardım eğitimleri konusunda daha fazla gönüllü ve bilinçli olması istenmektedir.

Afet öncesi için ise, evde ki eşyaların yerleşimi planlanmalı, ilaç veya yiyecek, su gibi yaşamsal önemi olan ihtiyaçların sürekli takip edilmesi ve temin edilmesi, afet sonrası için kişileri ciddi oranda rahatlatacaktır. Binaların, iş yerlerinin, okulların, hastanelerin ve daha nice canlı barındıran yapının, kontrolleri düzenli olarak sağlanmalı, herhangi bir afet anında, enkaz oluşumunu en aza indirmek için çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir. Afet esnasında yapılmaması gerekenlerin yanında, sonrasında oluşacak yaralanmalar veya hastalık durumları için nelerin yapılabileceği araştırılmalı ve gerekli eğitimlere katılımın artması, kişilerin hayatta kalma şansını ve altın saatlerini en iyi şekilde değerlendirerek geçirmeleri için faydalı olacaktır.

Arama kurtarma eğitimlerine gönüllü katılımların sağlanması, özellikle yaşanılan bir deprem esnasında çok fazla insanın hayatına dokunma fırsatını yaratmaktadır. Afet yerine yetkili ekipler gelinceye kadar gönüllü ve eğitimli kişiler tarafından yapılan çalışmalar, yetkili kişilere destek olmanın yanında, insanların sağ kalım oranını ciddi oranda yukarıya çekmektedir. Örneğiyle sık sık karşılaştığımız gönüllülerimiz, bu gibi durumlarda çokça insanın durumunun iyiye gitmesinde rol oynamıştır. Onların bu başarısını sadece ekranlarda izlemek yerine, o kişi olabilmeyi tercih etmeli, hızlı bir şekilde zincirin geri kalan parçalarını tamamlamalıyız.

Verdiğimiz ilkyardım eğitimlerinde de, afet bilinci ve afetlerde sıkça rastlanılan sağlık durumları, ani gelişen rahatsızlıklar ve sonrasındaki iyileşme süreci hakkında da bilgiler ve uygulamalar gösterilmektedir. Görüldüğü üzere 72 saat, zor şartlar altında geçen ve mutlaka eğitim gerektiren, can olabilme imkanı veren, değerlendirilmesi gereken bir zaman dilimidir. İlkyardım eğitimi almış kurtarıcılarımız, afet zamanlarında en az sağlık çalışanları kadar ihtiyaç duyduğumuz ve en iyi şekilde afetzedeleri destekleyen, onları motive eden ve ellerini tutan, bu serüvenin parçalarını tamamlayan zincirin en önemli halkasını oluşturan kişilerimizdir.

Her geçen gün hayat şartlarının daha fazla zorlaşması, bu gibi durumlardaki kriz yönetim sürecini etkilemeye devam edecektir. Şuan içinde bulunduğumuz Kovid-19 salgını, sağlık çalışanlarımızı ve hastanelerimizi oldukça fazla etkilemiş ve yormuştur. Bundan sonraki süreçte üzerine eklenebilecek bir afet, salgın önceki süreçte oluşan bir afetten daha fazla sorunu beraberinde getirecektir. Önemlerin hızlı bir şekilde artmasının ve bireylerin kendi üzerine düşenleri yerine getirip gönüllü olmalarının ciddiyeti çok daha fazla ön plana çıkacaktır. Değişen şartlarla beraber, her gün daha fazla sorumluluk almakta, belki daha fazla yorulmaktayız ama daha bilinçli olmak, davranmak zorundayız.

Özellikle sağlık alanında artık herkesin kendini geliştirmesi gereken zamanlardan geçerken, oluşabilecek ve zamansız yakalanabileceğimiz durumları göz ardı etmemek, bizlerin ve toplumumuzun yararına olacaktır. Evlerimizde geçirdiğimiz sürenin fazlasıyla artması, evlerde alınacak önlemlerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır. Yaşanılan afet sonrası salgınların tekrarlanması veya mevcut salgının daha fazla bulaş yaşayarak artması gibi faktörlerde artık afet bilinci sağlanırken ve önlem düzenlemeleri yapılırken ortaya konması gereken konular arasına eklenmektedir.

Doğa, insanlarımızın hiçbir zaman düşmanı değildir. Ancak zamanı geldiğinde, ondan aldıklarımızı, doğal koşulların gerektirdiği şekilde bizden almak isteyecektir.

İşte o zaman, onun şartlarına uygun yaşamamız ve durumu yönetmemiz gerekecektir. Şimdiden alınan önlemler sayesinde, bu durumlardan daha sakin, can ve mal kaybı yaşamadan çıkmak mümkündür. İyileşmek bizim elimizdedir, bu eli değerli ve bilgili kılalım.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz