Saadettin KILIÇ
  • 12/04/2020 Son günceleme: 12/04/2020 19:34
  • 3.745

Aziz Nesin’in büyük oğlu Ali Nesin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Matematik Bölüm Başkanı ve matematik profesörüdür.

Tam tarihini hatırlamıyorum ama beş, altı yıl önce Ulusal Kanal TV’nin söyleşi programında Şule Perinçek ile matematiğin ne olup ne olmadığını konuşuyorlardı...

İzleyicilerin telefonla katılımına açık bir programdı.

Programı keyifle izlerken kendi kendime; “gerçekten nedir matematik” sorusunu sormuştum.

Ali Nesin; matematiği bir tümceyle ifade etmenin çok zor olduğunu, hayatın her alanında matematiğin karşımıza çıktığını söylüyordu.

Söyledikleri tümüyle doğruydu, ama “bir tümceyle ben nasıl ifade edebilirim” diye düşünmeye başladığım da ilk aklıma gelenleri şöyle yazmıştım:

“Evrende, tüm şeylerde bulunan karmaşayı düzene sokan bütün bilimlerin öncüsüdür Matematik.” En kısa ve en genel ifade olarak aklıma bu tümce gelmişti.

Canlı yayında Şule Perinçek notumu okudu ama daha iyi anlaşılması için telefonla notumu alan sekretere ilave açıklamalar yapmıştım.

Örneğin bir orman düşünün:

Burada binlerce kilometre kare arazi ve son derece karmaşık bir bitki örtüsü olsun.

İnsanlar bu ormandan yararlanmak istemezlerse, orada ne kadar metre kare orman veya ne kadar metre küp kereste vardır diye matematik kullanmazlar.

Ama ormandan yararlanmak istediklerinde; yani o karmaşadan bir düzen yaratmak istediklerinde, şu tür ağaçlardan şu kadar, şu tür bitki örtüsünden şu kadar vardır diyebilmek için matematik bilgisinden yararlanmak zorundadırlar.

Ya da bir konut içinde bulunan gündelik çöpleri düşünün; bu çöpler düzensiz bir halde etrafa saçılmışsa bu konutun hali pistir...   

Ama bu konuttaki aynı miktarda çöpleri barındırabilecek ölçülerde bir çöp kutusu kullandığınızda aynı çöpler yine o evin içindedir ama düzenli bir yerde tutulduğu için artık o konut pis değildir...

Bu da matematiksel bir düzendir.

Orman ve çöpler matematik yokken de vardır, ama insanlar tarafından düzene sokulmuşlarsa bu sadece matematik bilgisi ile olmuştur.

Demek ki insanlar, hem pratik hem de teorik olarak ilk matematik bilimini öğrenmişlerdir.

Ardından; fizik, kimya gibi diğer bütün bilim dallarını da matematikle geliştirmiştir.

Çünkü matematik; en adil ve en zorunlu bilimdir.

Sosyal yaşamda da matematik, olmazsa olmaz bir zorunluluktur. (Bu konuda farklı görüşleri olanlar varsa, yorum bölümünde açıklayabilirler)

Demokrasilerde de, sosyal yaşamı düzenleyen matematiksel eylemler yapılır.

Siyasi seçimler yapılır ve 18 yaşını dolduran her birey bu hakkını kullanarak ülkelerini yönetecek siyasetçilerini belirlerler.

Hatırlanacağı gibi; 2007 yılında, OKS sınavlarına katılan 800 bine yakın öğrenciden 47 bin öğrenci sıfır puan alırken, aynı 800 bine yakın öğrencinin içinde en yüksek puanlarla Türkiye birincisi olan 28 dahi öğrenci de vardı.

Muhtemelen aynı 800 binin içindeki bu 28 dahi çocuk ile yine aynı 800 binin içinde sıfır puan alan 47 bin öğrenci (Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu dolusu kadar çocuk) onca zamandır ülkemizde yapılan genel seçimlerde demokrasi gereği ülkemizin alın yazısını yazdılar.   

Yani 800 bin içindeki 47 bin sıfır puan alan o az bilgili öğrenciler ile hiç okuma yazma bilmeyen altı milyondan fazla yurttaşımızın ve hatta tinerci çocukların oyları da sözde demokrasi adına o 28 dahi çocuğun ve bilim insanlarının oyları eşit değerde sayıldı.

İşte sonuç bu…

Yazarın Yazıları