Nimet ER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 02/08/2013 00:11
  • 9.293

İnsanı büyüten çocukluğudur!

Bizim evdeki tedrisatla okuldaki tedrisat pek birbirine uymazdı. Ve zaten o uyuşmazlıktan doğan çocukların çıkardığı arızalar rahatından etti bazılarını diye düşünmeden edemiyorum.
 
Mesela, okulda verilmeye çalışılan hayvan sevgisinin yanı sıra onların akılsız oldukları  öğretilirken evde annanem hayvanlar için "onların aklı var fikri yok" derdi. Sonra aklı olan fikri olmayan insanlar olduğunu da öğrendim. 
 
Biz Sağlam kafanın  sağlam vücutlarda bulunacağına iman ederken evdekiler  "yüreği kararmışla ayağı dolaşmışı karıştırma "diye öğütlerdi.
 
 "Saygı"nın bir duruştan  ibaret olduğu raptiylenirken belleğime evde bir anlamının da "hürmetsizlik" olduğunu öğrenivermiştim. Ki hürmetsizliğin "sınır ihlali "demek olduğunu da biliyoruz inşallah...
 
Pek moda tabirle söylemek gerekirse;  başıma bir şey gelir diye daha uzatmayayım zira sözü istediği  gibi anlayanlar cumhuriyeti olduk çıktık! 
 
 
 Dilimizde "saygı" kelimesi kadar içi boşaltılmış bir kelime var mı? Bilemiyorum. 
"...saygı duyuyorum ama..." cümlesi, neredeyse tüm hürmetsizliklerin giriş cümlesi gibi sanki. 
Beğenemediğimiz her hal, saygı duyulmayı hak eder lakin yok edilme kaydı şartıyla tabii...
Nazikçe hayatımıza kastedenleri  görmezden gelerek içinden  çıkabileceğimiz bir mesele değil bu! 
Saygı duyularak saldırılan  tüm değerlerimizi toplayıp bir bildiri yayınlasak diyorum " Lütfen saygı duymayın ama  haddinizi bilin " kabilinden.
 
Kızmak, küsmek, kıskançlık, öfke, sevgi, merhamet, acımak, vs...  Yaradanın bize bahşettiği malzemelerdir. Yani alet çantamızda mevcuttur hepsi.
Hayat verilen aletleri doğru yerde kullanma sanatı olabilir pekâlâ.
Bant ile çivi çakamayacağımızı bildiğimiz  gibi duygularımızı da doğru yerde kullanmayı bilmeliyiz.
 
Lazım olmayan hiç bir malzeme yoktur çantamızda. Misal, küsmek!
Biri size hürmetsizlik yaptığında İslam üç gün küsme hakkı verir. Malzeme belli, vakti belli. 
Küsmek,  bizim alanımızı daraltıp, sıkıştırırken küsülene  neler yapar  hiç düşündünüz mü? 
 
Küsmek:  Bir dilden, kalpten ve duadan düşmektir... 
Aralarında hakiki bağ olan kalpler zaten bunu bilir. Ağır gelir... Yaradan bunu bilmez mi? Ondan üç gün demiştir. 
 
Vakit aşıldığında ise başka şeye dönüşür o!
 
Kızgınlık, inanın bir zikir halidir mesela . İnsan kızdığı şeyi tekrarlar durur. Bilmeden  kızdığınız şey sizin günlük zikriniz olup çıkıverir 
 
Ve biliniz, sevdiğimiz şeyleri kalbimizde taşırız sevmediklerimizi ise aklımızda.
"Ruhumu ne yana çevirsem de seninkine değmese" diyerek  kâl ehli ne güzel anlatmıştır meseleyi.
 
Hâsılı bir bayram  dileği olarak kabul ederseniz eğer demem o ki; Hak olan malzemelerimizi yerinde, doğru ve zamanına riayet ederek kullanalım. Aşınmalarını ve tesirlerini düşünelim. 
 
Bir filozofun dediği gibi "Hayata yalnız hayatta olduğu için bağlı olanlar "  dan bir farkımız olmalı . Hayattakilere de bağlıyız çünkü. 
 
Değil mi ki; umduğun varsa bulduğun da olur...
 
Dua en mühim malzememizdir. 
Cevabı olmayan sorularla müphem bir geleceğe bakıyoruz.
Kan gövdeyi götürüyor, topluca öldürülenlerden utanıyor insan yaşarken.
Zamanın ve mekanın bazı şeyler üzerindeki hükümsüzlüğünü bilememiş bir müflise tüm Celalli malzemelerle saldırıyoruz...
 
Oysa  "dua"  söz hakkımızdır; kabul  olma ihtimali olan. Yaşanmamış bir geleceğe söz geçirmek...
 
Kalbini gözyaşlarıyla sırlayanlar anlar beni... Eksik cümlelerle  ifade etmeye çalıştığım bu halsiz hâl de  müminlerin silahını çekelim diyorum! 
 
Bir şey siz görmüyorsunuz diye yok olmuyor...
 
Yapılan zulümlere, zalimlere şahidim!  Allah da şahit ... 
 
 
LAL:
 
Ne zaman devrilse bir ağaç, kökleri havada kalsa 
Suskunluğum şeddeleniyor.
Büyüyorum...
Yazarın Yazıları