Nimet ER
  • 05/04/2017 Son günceleme: 05/04/2017 18:20
  • 7.241

… "Her şey gelip geçiyor gerçekten! Kalan mahcup olmayacağınız bir hayat olmalı... Sanığı olmadığınız bir zaman dilimi, tanıklık etmeye güç yetirebildiğiniz bir tarih... Soyunuzun hayırla yadedebildiği bir fani...

Ne vakit "bundan daha fazla canım yanar mı?" Diye düşünsem hep daha fazla acıtan bir şey oldu. Bunu bildim bileli yüzümü hayra dönüp etrafımdaki iyiliklere bakıyorum ben! 

“İnsan, dersini derdinden almayı bilmeli ..."

...Diye yazmışım bir ara.  

Yine gün be gün daha çok  Can'ım yanıyor,

Tanık olduğum her yeni gün  "sanık" sandalyesine oturtuyor beni!

Ben de yine yaslanayım dedim evvel kurduğum cümlelerime. 

Zira insanın kaç sözü olabilir ki böylesi "soysuzluğa"

"Tarihinden bu derece  bihaber nasıl yetişmiş bu kadar insan?"  demek istediğim çok oluyor mesela...

Tüm mahcubiyeti "Geçmişi / Ataları" olan birine, geleceği nasıl şekillendirebileceğini anlatmak, deve ile ip atlamaktan hallice işte.

Biliyorsunuz sanıldığı gibi "egemenlik kayıtsız şartsız milletin" değildi bu ülkede!

Bilakis, onlarca yıldır egemenlerin hâkimiyeti  vardı bu necip milletin üzerinde! 

Referandum, hangi sebeple yapılırsa yapılsın, tam anlamıyla "milletin egemenliği"nin  alameti ve gücüdür de aynı zamanda.

Malumunuz, 16 Nisan’da referandum ile bu ülkenin yönetim şekli oylanacak. 

Olduğu gibi kalsın diyenler "hayır"

Olacak, olandan iyidir diyenler “evet" diyecek nasipse.

Tarih, berrak  bir kafa ile baktığınızda önünüzde olan her şeyi yerli yerine koymanıza, dağınıklığı toplamanıza yardım eder. Soruların ve sorunların çoğu zaman çözümüne ya da bizzat "düğümüne" ışık tutar. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın sadece "Osmanlı devleti yıkılmamıştır! Osmanlı Devleti durdurulmuştur"  cümlesinden yola çıksak dahi birleşemeyeceğimiz hiçbir yol yok şu memlekette buna inanın.

Gerçi Uzun ve acıtan bir durumdur, bir cihan imparatorluğunun küçüle küçüle ulus devlete dönüşmesi...

Sebepleri bazen sonuçlarından daha ağır geliyor bana Allah biliyor!

Neyse...

Tarihe "sopalı seçimler" diye geçen,  1912  de yapılan seçimlerle başlamalı  demokrasi tarihimize bence, bir zahmet okuyup katlanın diyeceğim artık! 

Sonra bu "sopalı seçimleri" kazananların  kurduğu hükümet düşürüldükten sonra 

1913 'de  Bab-ı Ali baskınını gerçekleştirilirler. Ve böylece darbeler tarihi de başlar. (Beykoz'un güzelim köylerinden birine  de adını veren Mahmutşevketpaşa bu darbenin kullanışlı paşası olarak göreve getirilmiş ve fakat iyi kullanılamayınca bilindiği gibi  suikastle öldürülmüştür )

1914 ile 1918 arasında dünya tarihinin en kanlı savaşlarından biri yapılmış ve tarihe I. Dünya Savaşı olarak geçmiştir. Biz Almanya ve Avusturya Macaristan imparatorluğunun yanında yer aldık ve "Almanya kaybettiği için kaybetmiş" sayıldık diyelim.

1918 de Mondros mütarekesini imzalayarak çekildik.

Sonrası 1919 ile 1922 arası  bugün Misak-ı Milli sınırları içindeki işgal devletinin temizlenmesi için girişilen siyasi ve askeri top yekün mücadele... 1923 de Lozan antlaşmasıyla biter diyelim.

1920 de T.B.M.M Ankara'da toplandı ve Haziran / Temmuz 1923 arası iki dereceli basit çoğunluk sistemine göre seçimler yapıldı  ve 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilan edildi.

Tek parti döneminde yapılan  1923, 1927, 1931, 1935 ve 1939 seçimleri, I. Meşrutiyet döneminde çıkartılan İntihab-i Mebusan Kanun-i Muvakkati temel alınarak, iki dereceli ve basit çoğunluk seçim sistemine göre yapıldı. Cumhuriyet devletinde CHP zira bu sistem sayesinde tek parti olarak kalabilmiştir. Tabi seçimlerde kullanılan "açık oy, gizli tasnif" de unutulmamalıdır.

1946 da çıkarılan bir kanun  ile seçim sistemi tek dereceli çoğunluk sitemine göre, fiilen çok partili  döneme geçilmiş oldu. Açık oy gizli sayım bu seçimde de devam etmiştir.

Ta ki bir sonraki 1950 seçimlerinden hemen önce çıkarılan kanun ile "gizli oy açık sayım" şekli Türkiye seçim tarihine 14 Mayıs 1950’de adli kayıt altında yapılan ilk seçimle girmiştir.

Uzatmayayım, böylece 1920 de başlayıp 1946 da çok partiye geçebildiğimiz, 1950 de gizli oy kullanabildiğimiz 24 genel seçim yapıldı.

Bugüne dek 65 hükümet kuruldu… Altı hükümet askeri darbe, üç geçici hükümet, 4 azınlık hükümeti, 16 koalisyon hükümeti yönetti. Tek parti hükümetlerini takdir edersiniz. 1950 öncesi ve 2002 sonrası sayılır. 

Tüm bu süre içerisinde  3 askeri darbe ve 28 Şubat Post Modern Askeri Darbe oldu. Bununla da kalmayıp aleni halk hedef alınarak yapılan 15 Temmuz 2016’da dahil 5 askeri darbe teşebbüsü yaşadık.

Bu ülkenin yönetim sistemi  nasıl kurulmuş? Nasıl ilerlemiş? Deliği, gediği nedir? Ne değildir? Net bir tablo var elimizde. 

Devlet bekasını sekteye uğratan, revize edilmesi gereken, hantal bir yapımız olduğu mutlak. İstikrar ve  mutabakat sağlanamayan bir garip parlamenter sistem.

Bu toplumun üretmediği, sosyolojisiyle uyum sağlamayan hükümlerle bugünlere getirilmiş delik deşik mevcut anayasamız da cabası.

Bürokrasinin, demokrasinin önüne geçtiği günler geçip gitmeli artık.

"Rejim" ile "sistem" kelimelerini birbirine karıştırıp, muhakeme edecek yetiye sahip olmayanlara ve nitelikli Türkiye düşmanlarına bir lafım yok! 

Ama dünyanın değişen yüzünü  görüyoruz.

Bize gösterdikleri yeni yüzlerini de...

Ne vakit kullanılabilir ve yönetilebilir olmaktan çıktık (çok şükür) görünen o ki; Avrupa'nın da kapsama alanından çıktık. 

Her fırsatta söylüyorum:  Biz ilk "Kırım Savaşında"  borçlandık! Ve birkaç yıl öncesine kadar da katlana katlana gelen borçlarımızı ödedik. Bu istikrarın bir neticesiydi sadece.

Ülkenin sanayileşmesi denince aklıma "Nuri Demirağ" gelir hep. (Rahmet olsun) Bilenler bilir, bilmeyenler de öğrenmeli. Belki bakışlar netlik kazanır. Belgeselini lütfen izleyin ve vatanını sevmek bir insanın burnundan nasıl getirilir görün derim.

Şimdi birbiri ardına gelen ve en kısa zamanda ülkeye kazandırılan projelere bakınca ona bir Fatiha gitmiş gibi hissedişim boşa değil!

Benim çocukluğum temel atma törenlerini izleyerek geçti. Biliyorsunuz, temel atılır ama bir türlü bitirilemez! Kastamonu havaalanında kaç sene hayvan otlattı köylüler biliyor musunuz? 

Bizim Bolu'da hiç çalıştırılmayan ama personeli olan bir süt fabrikası vardı desem inanır mısınız? Muhtemel şu hayalet memurlar böyle yerlerin elemanlarıydı.

Şimdiki çocuklar toplu açılış törenlerine şahitlik  ediyor çok şükür! 

Yurt dışına çıktığında,  uzaya fırlatılmış gibi bir edayla dönenleri gördü bu gözler yıllarca. Gülmeyin!

(Bir de bölünmüş yol ile dalga geçen her yaştan kıymet bilmezler var ya hani. Onları günde üç kere, yaklaşık bir hafta Polenezköy'e gidip gelme cezası verelim diyorum kâfi)

Devletin ana unsurlarının bizzat vatandaşa şantaj, baskı ve zulüm yapmasına hiç girmeyelim zaten çıkamayız zira.

Merkezden yönetilen, Üniter bir devletiz. Var olan sistem ile hantal ve kısır bir döngü içinde yaşadık yıllarca. Siyaset şerefini, adalet yerini maalesef korumadı bu sistemde! 

Ez cümle;  üniter devlet yapımız için, var olan sistemden, önerilen başkanlık siteminin daha iyi olacağına inandığım için  "evet" diyeceğim inşallah...

Gücünü halkından alan bir devlet.

LAL:

Cürümünün ne olduğuna  bakmadan, ne olacağını gözüne kestirmişlerin şerrinden de şeklinden de Mevla’ya sığındım ... 

 

Yazarın Yazıları