Nimet ER
  • 26/09/2016 Son günceleme: 26/09/2016 14:58
  • 7.199

Valla bu yazıda biraz halleşelim diyorum sizinle. Belki halden anlayan bulunur kim bilir?

Şimdi, yazmaya gündüz kuşağında TV açıp birkaç program izlemiş birinin kafasının bulanıklığıyla başladığımı bilmenizi isterim öncelikle. 

Daha önce de "gösteri toplumu" vs demişimdir mutlaka fakat tüm tezler bir yana en sahih anlamda artık "gösterişli bir toplumuz" diyebilirim rahatlıkla.

‘İzdivaç programları, sunucusu, katılımcıları ve seyircileri ile hangi kafayı yaşıyor’ demek isterdim ama çevreye bakınca ekranın karşısında da durum farklı değil esasında. 

Yarışma programlarının  'favori' ismi olmak  yarışmayı kazanmaktan önemli mesela. 

Yani insanların "kalbini kazanma" tutkusu... 

Programlar üzerinden  yazmayacağım serin olun ama programların yansıması üzerinden derdim.

Kazandıkça büyüyen bir sektörün duracağı bir nokta olabilemez. Dolayısıyla kazanmanın şehveti nereye götürürse programlar orayı lastik gibi sürdürerek çekiştirecek.

Garip olan şu ki; insanların özel hayatında da  bir tür TV programın içindeymiş gibi yaşamaya başlaması. Etkileşimden fazlası oluyor olacak.

Herkes kendi rolünün kahramanı olmak peşinde.

Hayatların bir kavram üzerine kurulmasına kadar varacak iş neredeyse.

"Sunum" denilen bir şey var artık. 

Yaşamaktan ziyade bir şey bu...

"Göstermenin”, gösteriş mesafesini ayarlayamadığı hali...

Her şeyi olduğundan farklı algılatacak kadar büyük bir heves 

Ve hep beğenmek ve beğenilmek  üzerinden giden bir düzen...

Tamam, sosyal medya ve bununla beraber gelişen ileti hızı insanın bu yönde gelişimini hızlandırmıştır ve fakat iradimizi de gelip hecklemediler ya.

Zevki yönlendirilen insan olmaktan, zevksizliğe ve zevzekleşen insan olmaya doğru kaydık nitekim.

Bir yemeğin lezzetinin önüne "sunum" geçiyorsa ve bu durum geçer akçe olmaya başlamış ise hayatımızdaki her şeyi elden geçirmeye başlamalıyız diyorum.

"Güzellik" mesela...

İyilik, aşk, başarı... Her ne var ise hayata dair işte,

Artık "gösterişin" bir parçası gösterinin değil.

İnsan güzel bir varlık, değişen, gelişen, geliştiren ama aynı zamanda bozulan da...

Fıtrata zarar veren şeylerden kaçınmadıkça ziyandan kurtulamayız.

LAL:

İnsanın sevdiği her şey bir anlamda zikridir ya hani,

Biz zikrettikçe mi daha çok severiz, yoksa sevdikçe mi zikrederiz bilmiyorum...

 

Yazarın Yazıları