Nimet ER
  • 20/12/2016 Son günceleme: 20/12/2016 19:50
  • 7.345

İnsan ne diyeceğini bilemediğinde, ne demeyeceğini iyi bilir ya hani, şu sıralar yazmak benim için böyle bir hal. Bir halleşmenin dahi halini beyan edemediği günlere kaldık şu ahirde.

Tarih, insana olmuşları anlatırken esasında olabilecekleri de fısıldar. Bilenler bilir, insanlık yaratıldığından  beri aynıdır ve zamana göre enstrümanları değişse de aynı düzenin içinde debelenip duran bir varlık. Aldığımız eğitim, bulunduğumuz aile, çevre ve şartlar, inancımız, okuduğumuz her satır, dinlediğimiz her ses, gördüğümüz her an bizi inşa eder bir şekilde. Tüm anlayışımız olanı biteni kavrayışımız fiziki varlığımız yanı sıra tüm bu inşa edilen hafıza ile sınırlıdır.

"İnsan her şeyin ölçüsüdür" ya da kendisinin yorumuyla düşünürsek "her insan her şeyin ölçüsüdür" diyor Protagoras. Eh bu Sofistle aramızdaki  mesafe sadece zaman değil elbet ama kaçınılmaz olarak kabul ederim ki; her insan kendi algılayışı ile sınırlıdır.
Ve ölçüyü belirler. Bizim taraf buna "ne kadar bilirsen bil anlattıkların karşındakinin anlayabildiği  kadardır" der ve ölçüyü gediğine koyar.

Demem o ki; elem verici olayları ardı ardına yaşıyorken dahi dediğinden öteye gidemeyenler ile zaman kaybetmenin hiçbir anlamı yok. İnsanın kendisini aşması pek mümkün değil! Kişinin mevkisine göre algısı maalesef yükselmiyor. Aşmayı başaranlara  eskiler "irfan ve feraset" sahipleri demişler. Ölçü budur. Bilmem ne mezunu değil. 

Dünya çökmez, ekoloji hiç çökmez merak etmeyin. Bu hep böyle oldu çünkü. Öyle bir düzen ve ahenk içinde yaratılmış ki her şey, biraz zaman her şeyi yeniler ve yaşam devam eder. 

Lakin dünyanın düzeni değişir, insanların kurdukları düzen yine insanların eliyle yıkılır yeniden kurulur. İyiler de kazanır, kaybeder. Kötüler de...
Kim ne derse desin, bilmem hangi evrene inanırsa inansın çırılçıplak gerçek şu ki; Hepimizin bir hayatı var şu ahirde. Nasıl yaşadığından, nerede harcadığından sorumlu olduğun bir tek hayat...

Ve tüm hayatlara karşı olan saygın! O kadar.

Vakitsiz toprağa düşen masumlar ile diri diri toprağa gitmekte dahil buna.

Çünkü insan olmak, insanlığın bir parçası olmaktan başka bir şey değil zahir.


Zaten insan her şeyi bilmese de olur, kendisini bilse yeter.

Tamam, öyle bir kesilmiş ki göbek bağımız, biraz zor buluyoruz ama buluyoruz bir şekilde hamdolsun birbirimizi. Atlattığımız tüm badireler bunu gösteriyor.
Eyvallah! Bir ortak iyimiz olamadı şimdiye kadar ama ortak kötümüz olmalı! 
Bu vatana kast eden her güç, dünyadaki bir masumunun dahi göz yaşının sebebi bizim ortak kötümüzdür elbet.
Zaten dışarıda kalanlar kötülüğün ortağıdır aleni. Bizden değildir!
Biz derken yer, yurt, cinsiyet ve etnik kimliği kastetmediğim malum.



Tarih ne çok zafer, ne çok ihanet ve yenilgi ile dolu çoğunu bilmiyoruz bile. 
Hz İsa'yı en yakınları öldürmek istedi mesela Rabbimiz müsaade etmedi başka.
Hz Osman'ı sağ kolu, amca oğlu oyuna getirdi hem de mührünü kullanıp ölüm fermanları gönderecek kadar, ta ki Hz. Osman şehit edilinceye kadar.
Yaptığı fetihler ve kazandığı savaşlar ile bugünkü Türkiye'nin Temellerini atan Türk-İslam sultanlarından Alp Arslan var bir de. Selçuklu tarihinde en ilgimi çeken şahsiyetti. Öyle ki; hakimiyet sahası çok geniş olduğundan "Sultanü'l-Alem / Dünyanın Sultanı" denilmişti kendisine. Bu disiplinli, enerjik, yiğit, merhametli, adaletli ve antlaşmalara sadık kalmasıyla tanınan Sultan, savaşta ordusuna teslim olan bir kumandanın çizmesinde sakladığı küçük bir hançerle öldürülmüştü.

Demem o ki;

Herkes kendi devrinin şerriyle boğuşuyor. Ve bize düşen hayrın yanında olmak şerre karşı inşallah. 

Tıpkı Libya Osmanlı'dan koptuğunda dahi İtalyanlara teslim etmemek için direnen Ömer Muhtar gibi  "Zafer ve mağlubiyet beni alakadar etmez o Rabbimin bileceği iştir" deyip tekrar tekrar yeniden başlamayı, ne işle meşgulsek onu en iyi şekilde yapmaya devam etmeyi becerebilirsek yeter bize. Ömrümüze...
 

Huzurunuzda, hayrın önünde koşan ve şerrin karşısında can veren gelmiş geçmiş cümle güzellere Rahmet diliyorum. Biliyorum şehitler nur içindedirler, ölmez onlar ve kalanlarının artık bir tarafı toprak altında... Dilerim ecriniz misliyle karşılığını bulur. Aldığımız her nefeste, yaptığımız her iyilikte, bu dünyada büyüyen her fidanda eliniz var artık... Ne mutlu o canları büyüten canlara... 
Helallik dilemek isterdim... Rabbimizin "Kim zerre kadar kötülük yaptıysa karşılığını görecektir ve kim zerre kadar iyilik yaptıysa karşılığı bulacaktır" dediği haber verilen güne kaldı artık inşallah.


LAL:

"Bir mümin gibi kapanmış dünya
Kendi aşkının ayaklarına,
Bu ırmağı dikenden razı olsun mu Allah
İki kelebek konmuş iki güzel çocuğa
Söyleyin yağmura beni görmeye gelsin
Saçını tarasın parçalı aynalarda 
Üstüme yağsın ve anlasın ki
Kusursuz olmak yakışmıyor insana." 

"Giderken söylenmiştir" de böyle diyor, ömrüne bereket şair İbrahim Tenekeci.
Şiir yüreğini akıtmanın en zarif yolu şu dünyada.

Dili lâl olanın özrüne bakılmaz değil mi? 
Öyle çok yaslanmışım ki kalbime...

Yazarın Yazıları