Yazılanın da bir kaderi var!

Görmeden sevmiş,  Dahası sevdiğini her şeyde görmüş ve iman etmiş bir ümmetiz biz… Zira görmek bakmaya karşılık gelmediği gibi Seyretmek

… "Her şey gelip geçiyor gerçekten! Kalan mahcup olmayacağınız bir hayat olmalı... Sanığı olmadığınız bir zaman dilimi, tanıklık etmeye güç

Tanıdığım yüzlere benzemediğinden değildi bu bildik mahalde  onu fark edişim.

Bir demirbaş mevzu olarak mevsimlerin her yöntem kullanılarak öğretildiği müfredattan mevsim normallerini pek içine sindiremeden nasıl mezun olmuşuz bilmiyorum. 

İnsan ne diyeceğini bilemediğinde, ne demeyeceğini iyi bilir ya hani, şu sıralar yazmak benim için böyle bir hal. Bir halleşmenin

Cam kenarı çocuğuydum ben. Galiba yalnız uyuyabileyim diye anneannemin bulduğu çarelerden biriydi bu...

Sonbaharın serin günlerinde son bir gülücük gibi çıkan güneş, değil havayı insanın içini dahi ısıtmıyor mu Allah aşkına?

Valla bu yazıda biraz halleşelim diyorum sizinle. Belki halden anlayan bulunur kim bilir?

“Aldanmak için inanmak gerekiyor… İnanmak için sevmek … Varsın sevdiğimiz yerden incelsin hayat…” Diyebilmişim en son. Keşke kaldığı yerden başlayabilse

İnsanların ne dediğinden ne demediğini de anlarız deyip duruyorum ya hani, dahası

En alt merdivenden yukarı doğru yılgın bir bakış... İnceden yağmur ve herkeste bilindik sabah telaşı... Metrobüs yolu diyeyim

Sözü, neresinden tutsak elimizde kalıyor... 

Öyle işte... Bir memleketi ya da şehri hatta mahalleyi dokusundan hatta insana dokunuşundan...

"Ne çok şey biliyoruz" dedi biri...

Amerika... Biliyorsunuz, İspanya adına çıktığı ilk seferde Kolomb'un vardığı ama Bir türlü keşfedemediği büyük toprak parçası...

"Ey gönül gel düşme gam girdabına Derya- dil ol, ko biraz esip savursun böyle kalmaz rüzgar"

Kendine dar geliyor insan...

Sözü tarta tarta, günlerdir yazıp yazıp silmek...  Öyle günlerdeyiz ki; sözün mahcubiyet yaşatmayacağı yüzün kalması neredeyse imkansız. Birilerinin akan kanının, diğerleri için

Takat Ey Halim... İnsanız... Görünenden daha çok görünmeyenden ibaretiz esasında. Bedeni masaya yatırıp en ince ayrıntısına kadar haritalayıp inceleyebilen bilim henüz

Evlâdüıyal ya da yanımızda, yöremizde yaşayan herhangi biri, yaşı kaç olursa olsun bir şekilde sınavlarla boğuşup duruyor...

Fısıltıyla söylenmese dahi sırf muhataplarının sağırlığından sesi kesilen cümleler dolaşır bazen havada.  Öyledir, kocaman kocaman harflerle söylenir de, alıcısı pek olmadığından

Malum günlere geldik de geçiyoruz şükür! Ortaya karışık "aşk analizleri" falan saçıldı yine ortalığa...

Ani bir kararsızlıkla karar verip sonra da kararlarını tek tek karalayan biri olarak izninizle  yazıyı rafa kaldırıp tıpkı gündem gibi bölük