Nimet ER
  • 03/02/2017 Son günceleme: 03/02/2017 20:23
  • 7.863

Bir demirbaş mevzu olarak mevsimlerin her yöntem kullanılarak öğretildiği müfredattan mevsim normallerini pek içine sindiremeden nasıl mezun olmuşuz bilmiyorum. 

Yazın sıcak, kışın soğuk olmayacak! Hatta kar, yağmur ve güneş paşa gönül istediğinde simülasyon olarak deneyimleyecek ihtiyaç halinde profil fotoğrafı vs. olarak kullanılabilecek görseller elde edebilecek filan...

İklim değişikliğine kafayı sıyıracak kadar takan şehirli, modern insan mevsim normallerini anormal bulacak tabii. Bilimde ilerledik ilimde değil ne de olsa.

Latife de bir yere kadar. Öyle bir solukta değil nefes nefese konuşsam da anlatamayacağım bir meselenin peşinde ne işim varsa işte!
Neyse...

Zaman, mekan ve şartları yadsımadan düşünüyorum. Herkes kadar yaşıyor herkes kadar etkileniyorum elbet. Hava şartlarının yaşattığı tüm olumsuz aksamalara herkes kadar maruz kalıyorum. Ama her coğrafyanın kendine özgü mevsimsel zorluklarını idrak ederek yaşamayı bilmeliyiz zira taşınmazlar ardasındadır bu gerçek.

Ulaşım, iletişim hatta üretim ve tüketim dahi etkilenir bir şekilde. 
Ya yerel yönetimlerin yönetebildiği kadar kriziniz olur ya da yönetilemez bir doğa olayının sizi yönetmesine müsaade etmekten başka çareniz yoktur.

Alt yapı, birlikte yaşama kültürü, toplumsal kurallara uyma gibi bir çok faktör doğal faktörler kadar "kriz masasına" kalp krizi geçirtebilir mesela.
 
İşin tuhafı tüm bunları bir kenara itmeden konuşacak insan yok gibi neredeyse.



"En iyi becerebildiğimiz şey ne?"deseler kesinlikle "sosyal çıkarımda bulunmak" derdim galiba.

Biliyorsunuz, sabotaj veya değil ama mevsim şartlarının da etkisiyle bu güzel ve büyük metropol şehrin neredeyse tamamını etkileyen bir elektrik kesintisi yaşadık bir süre.

Etkilenmemek mümkün değildi. Yaşanılan zorlukların çoğunu tahayyül bile edemiyorum. Çünkü elektrikle birlikte su ve ısınma gibi tüm temel ihtiyaçlar da sekteye uğradı. Eyvallah! Mesele belli! Sorun belli! Çözüm belli! 

Ama vatandaşımızın ne yapacağı belli mi? Ya da ne yaptığı ki beni ilgilendiren de tam bu nokta.

Mesela, elektriklerin kesildiğini öğrenen öğrenci velilerinin okullara hücum edebilenleri çocuklarını okuldan aldı veya aldırdı. Öğretmen, tüm hizmetliler ve servisler görevde olduğu halde.
"Çocuklar elektrikle mi çalışıyor?" demeyin sakın zira demiş bulundum. Problem üşümeleriydi çünkü! Doğrudur üşüyebilirdi kıymetlilerimiz de elektrikler evde de yoktu zahir.

Hayır, kış günü okula tişörtle gitmediklerini hesap ederek montlarını vs. giyebilir, sınıfta nefes ve vücut ısısıyla soğuğun etkisi kırılabilirdi ya da evet en kötüsü üşüyebilirlerdi. 
Ama okul idaresine o kadar can havliyle hücum edince idareciler mesaj atıp velileri bizzat kendileri dahi çağırmış.

Ebeveynlik başlı başına bir mesele bence bu çağda. Ne yapsan yanlışlar, doğrularını götürüyor bir şekilde. Bize çocuklarımızı yetiştiremediğimiz ama bakımını üstlendiğimiz kocaman bir sahada mücadele etmek düşüyor çünkü.



Çocukların ve gençlerin memnuniyetsizliklerinden şikayet ediyoruz.
İrade gücü, zorluklara katlanma, mukavemet gösterme, sorun çözme ve kriz yönetme becerisi gelişmiyor diyebiliyoruz rahat rahat.

Ellerimizde büyüyen çocukların şikayet ve memnuniyetsizliklerinden oluşan dünyalarından, şikayet ederek üstelik. 

Demem o ki; hiç zorlukla baş etmemiş, sıkıntıya düşmemiş, hayatta yaşanabilecek türlü aksaklıkları tatbikat haricinde deneyimlememiş, karla mücadele etmemiş, yağmur ıslatmamış çocuklardan  beklediğimiz ne? 

Kar güzellemeleri yapıp, kar yağışıyla birlikte dert yanmaya başlayan büyüklerin ellerinden tuttuğu çocukların kış ile arasındaki mesafe nasıl kapanır ki?

Memnun olmamayı, şükretmemeyi, yetinmemeyi, razı olmamayı öğrenip, güç yetiremediği ve değiştiremeyeceği şeylerin de olabileceğini ıskalayan çocukların varlığı neyin yokluğundan hiç düşündük mü?

Ayakkabısının bağcığı bağlanan, yemeği okula getirilip başında durularak yedirilen çocuğun göbek bağı kurur mu?

Ya kantinden bir anne kokusu sinmişse üzerine... Elektriğin kesilmesinin tüm yaşamsal organlarının da durması anlamına geldiğine yetecek kadar çok sebebi varsa ya.

"İmkan" iki ucu keskin bir bıçak gibi taşınması gereken bir kelime zira.

Ebeveynlerin çocuklarını çok düşünmesi onları bir şekilde düşüncesizleştiriyor da. Kendinden başka kimseleri düşünmeyen birine dönüşmek ne kadar zor olabilir ki?

LAL: 

Ona kim ne yapabilirdi ki? 
Beklentisiz bir beklenti içindeydi...

Yazarın Yazıları