Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 23/11/2016 Son günceleme: 23/11/2016 22:11
  • 8.373

Ne de büyük şehir İstanbul... Sevdasına kapılanın kaybolduğu, Boynunu eğenin yabancı olduğu,

İçine çeken ama içine çektiğini sahiplenmeyen gurbet yeri İstanbul.

İster 7 göbek İstanbullusu, ister yeni ayak basanı ikisi de yabancıdır İstanbul'da.

-Kalabalıktaki yalnızlığı bilir misin Abidin; hem hep seninle olan ama hiç senin olmayan...

Hep yoldasındır fakat hiç yol kat edemezsin,

İşte orasıdır İstanbul hani devler yurdundaki karınca misali…

Özgür olduğunu zannedersin bu şehirde sana bütün cazibesiyle ve cüretkârlığıyla "Özgürsün" der.

Ve sen o zaman anlarsın özgür olmaya tutsak olduğunu.

Bu şehre inandıysan ve özgür olduğunu zannediyorsan her şeye tutsaksındır.

Trafiğe, modaya, sabırsızlığa, özünden uzaklaşmaya, batılı yeme içme tarzına,  hatta kadın erkek ilişkilerinin laçkalığına, hak hukuk adı altında yapılan özgürlük yaftalarına…

Sen Konstantin misin İstanbul?

İki boğaza bakıyorsun diye deniz diyorlarsa sana, ben evde altı boğaza bakıyorum.
Hem de ay ortası biten bir maaşla diyorsa şair...

Nerde kaldı boğazdaki huzur eh be İstanbul!

Nerde bizlerin misafir olduğu manevi mekânların uhreviyatı,

Nerde kaldı "zatıâliniz nasıllar efendim" diyen Beylerbeyi'nin beyefendileri

Nerde kaldı Çubuklu iskelesinde zerzevat taşıyan esnaf amcalar

Nerde kaldı dibi acı da olsa tuza bandırıp yediğimiz salatalıklar

Nerde kaldı Beykoz Çayırı'nın, Sadabad‘ın mendilli ablaları, delikanlıları.

Nerde kaldı mekteplilerin ilmi ve konu komşunun mektepliye saygısı.

Nerde kaldı Kadıköy'ün, Şişli'nin doktor ağabeyleri ve muhallebiciye davet ettikleri mektepli kızlar.

Sen Yozgat'ın köyünden gelen Hakkı Dayıyı da ağırlayansın.

Sen ekmeğini taştan çıkaranlara ekmek olansın.

Eba Eyyüb El Ensariye yurt olansın.

İşte İstanbul orası; hüzünlü mahzun, hem bize ait hem biraz da üvey…

Yazarın Yazıları