Sinan KAVRAKOĞLU
  • 19/03/2024 Son günceleme: 19/03/2024 01:28
  • 1.989

Dost Beykoz olarak yıllardır seçimlerin nabzını tutuyoruz. Yerel seçimler, ülke genelinde de Beykoz özelinde de hep daha heyecanlı geçmiştir.

Rakiplerin birbirleriyle olan mücadelesi, meclis üyelikleri, il genel meclisi listeleri hatta muhtar adaylıkları… Kıran kırana bir mücadele ve yarış. Öyle bir yarış ki, demografik sayısal üstünlüğüne güvenen yöre dernekleri dahi bu yarışların tarafı olmuş, siyaset kurumunu tehdit edebilecek kadar fanatikleşmiştir.

Gençlerin haberi olmayabilir, Beykoz’da siyasi parti basıp meclis üyeliği, belediye başkan yardımcılığı isteyen ve bunu AK Parti ve CHP ilçe başkanlıklarına gidip oralarda dayatan dernek başkanları gördük.

Ama bu seçim dönemi için aynı şeyi söylemek pek mümkün görünmüyor. Yani o eski heyecanlar, hırslar yok. Tarihimizin belki de en düşük katılımlı seçimine doğru gittiğimizi düşünüyorum.

Bunun çeşitli sosyolojik nedenleri var elbette ama bana göre en önemlileri, iyice düşen alım gücünün yol açtığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyulan kırgınlık ve CHP’nin PKK’nın siyasi uzantısıyla kurmakta ısrar ettiği ve onları İBB meclisine taşıyan işbirliği.

Cumhurbaşkanına kırgın olan dar gelirli ve düşük emekli aylıklı kesim sandığa gidip muhalefete oy vermez. Yani Erdoğan’a rağmen Erdoğan’a ceza kesmez, eli gitmez. O yüzden bence sandığa gitmeyecektir. YRP’ye olan oy geçişlerinin ağırlığının Deva, Gelecek ve Saadet’in tabanından olduğunu düşünüyorum.

CHP’nin, PKK’nın siyasi uzantısı DEM Parti ile girdiği işbirliği geçmiş seçimlerdekinden çok daha tehlikeli. Zira CHP bu seçimlerde PKK’ya taşıyıcı annelik yapıyor. Birçok ilçede PKK destekçilerini CHP listelerinden ilçe meclislerine ve İBB Meclisine taşıyor. CHP'nin ittifak ortağı DEM Partili yöneticiler, Zeytinburnu'nda CHP listelerinden seçime giren DEM'li meclis üyesi adaylarını tanıttığı toplantıda bu kirli ittifakı açıkça itiraf ediyor;

"Bizim bu işbirliğindeki kazancımız meclis üyelerimizi CHP listesinden seçilebilecekleri sıralardan aday gösterdik."

"Bunlar kazandıktan sonra CHP’den istifa edip DEM Parti'ye geri dönecekler."

"Artık  bütün belediyelerde bizi temsil edecek arkadaşlarımız olacak."

"Zeytinburnu'nda belediye başkan adayları çıkarmadık çünkü kazanamayacaktık.”

Ne kadar vahim değil mi? Daha da vahimi, İstanbul’un en kalabalık ilçesi Esenyurt’ta adayını çekip, “Devlet kurmak Kürtlerin hakkıdır” deme cüretini gösteren DEM Partili Ahmet Özer’i CHP listesinden aday yapıyor. PKK yandaşı birçok sosyal medya hesabında “Kürdistanbul” etiketleri dolaşıyor. Kısaca CHP, PKK’nın yoluna fütursuzca cür’et taşları döşemeye devam ediyor. İşte bu gelişmeler CHP’nin içindeki Atatürkçü, ulusalcı, cumhuriyetçi tabanı rahatsız ediyor.

Tabi bir de şu paralardan kule yapma olayı var. Para kuleleri CHP’yi öyle bir hale getirdi ki, parti kapatmaya gerekçe olan “vergi kaçırmak için yaptık bunu” demeyi bile göze aldılar. CHP’li üst düzey bir dostum bu konuyla ilgili yaptığımız yazışmada bana şu üç cümleyi kullandı, “şerefsizler, alçaklar, defolup gitsinler.” En son eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun kendisini hedef gösteren Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik, “benim parayla, ihaleyle işim olmaz. O görüntülerde benim ortağım ya da genel müdürüm yok. Kimin orada ortağı ve genel müdürü varsa paraları ona sorsunlar. Paranın adresini en iyi o bilir” cümleleri olayı çok daha farklı bir boyuta taşıdı. Canan Hanım bu sözleriyle el bombasının pimini çekti ve İmamoğlu’nun kucağına bıraktı adeta.

İşte dostlar bu sebeplere dayanarak bu seçimde katılımın çok düşük olacağını tahmin ediyorum. Maalesef toplum siyasete olan inancını kaybetti. Maalesef halının altı artık pislikleri almıyor.

Alaattin Köseler’in stratejik körlüğü,

Haftalardır, gerek sosyal medya hesaplarımda gerekse makalelerimde ifade etmeye çalıştım. Muhalefetin Beykoz’da başarabilmesinin tek bir yolu vardı Beykoz İttifakı

Başarılamazsa bile en azından güçlü bir destek olması halinde ileriye dönük umudumuz olabilirdi. Bir daha hiçbir siyasi lider bize dışarıdan aday dayatmaya cesaret edemezdi mesela.

Alaattin Köseler, 1999-2004 yıllarında ilçemizde belediye başkanlığı yapmış, günahıyla-sevabıyla Beykoz siyaset tarihindeki yerini almıştır.

Sonraki dönemlerde tekrar denemişse de yeterli desteği alamamış ama bu gün tekrar CHP’den aday olma başarısını göstermiştir.

Ben onun yerinde olsam, son şansımda çok farklı yollar ve yöntemler dener, başarımı Ekrem İmamoğlu’nun entrikalarının dümen suyuna emanet etmezdim. Kendi ekibimi kurar, kontenjan ve meclis üyesi adaylarımı meşrebine, siyasi kimliğine bakmaksızın Beykoz’un kilit taşlarından seçer, Mansur Yavaş’ın Ankara’da yaptığı gibi CHP’yi en az görünür yapardım. Öyle bir strateji belirlerdim ki kazanamasam bile ayakta alkışlanırdım.

Alaattin Bey’in ekibi her yeri pankartlarla donatmış, “Beykozlu Beykoz’da kalacak” diye. Beykoz’un böyle bir sorunu yok ki. Beykoz’un kapısını çalabileceği, kendi içinden çıkmış, dürüst, samimi, yalan söylemeyen, belediyenin kaynaklarını hemşerilerine peşkeş çekmeyen, hemşericilik yapmayan, ulaşılabilir, şeffaf, hesap sorulabilir bir belediye başkanına ihtiyacı var. Siz daha bunu analiz edememişsiniz. Ben Alaattin Bey’in yerinde olsam böyle sığ ve içi boş sloganlar üreten bir ekiple çalışmazdım. İstanbul’un emlak yatırım değeri en yüksek ilçesinin Beykoz olduğundan habersiz bir ekiple yol mu yürünürmüş.

Beykoz maalesef bir beş yıl daha bunlara katlanmak zorunda kalacağı için üzgünüm.

Kendi adıma konuşuyorum, 31 Mart’ta ben ve ailem sandığa gideceğiz, İstanbul’un ve CHP’nin kurtuluşu için Murat Kurum’a oyumuzu vereceğiz ve evimize dönüp sonuçları bekleyeceğiz.

Selametle…

Yazarın Yazıları