Muharrem ERGÜL
  • 13/06/2024 Son günceleme: 13/06/2024 18:15
  • 3.033

Uzunca bir zamandır Beykoz Spor Kulübü'nün ve Beykoz'da sporun dününü yazmak sürekli aklımdaydı.

Beykoz, İstanbul'un en güzel ve her sporu yapmaya en elverişli mekânlardan biridir. Haliyle bağrından çıkan Beykoz Spor Kulübü de İstanbul'un en güzide spor kulüplerinden biridir.

Beykoz Kulübü'nün bugünkü hali maalesef içimizi acıtıyor. Kulübün bu gününü yazmak ayrı bir yazı konusudur. Buna bağlı olarak da Beykoz'da spor, başarılarıyla tarih yazmış Beykozluların gönlüne su serpmiyor.

Dünkü Beykoz'da çocuklar kumbaralarını, gençler harçlıklarını, esnaf varını yoğunu, başta Sümerbank işçileri olmak üzere, tekel ve cam fabrikası işçileri, alın terini Beykoz Kulübü için seferber ederlerdi.

Kim bilir bugün aynı çocuklar, aynı gençler, aynı esnaf, aynı işçiler Beykoz Kulübü için aynı özveriyi gösterirler miydi?

Diyeceksiniz ki toplumun tüm kesimlerinin ekonomik durumu malum. Kim nasıl Beykoz kulübüne yardım etsin ki? Sonra ortada buna layık bir kulüp de var mı diye.

Hele de sporun artık endüstrileştiği çağımızda, dünkü karşılıksız spor sevdası ve sadece sporla sağlıklı nesiller yetiştirme anlayışı ne yazık ki önemini kaybetti. Varsa da yoksa da hormonlu profesyonel başarılar kazanmak. Artık, “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” vecizesinden toplum nasibini de alamıyor.

Sporun siyasete malzeme olduğu günümüzde semt kulüplerinin ne yapıp edip fabrika ayarlarına dönmesi gençlerimiz için yepyeni başlangıçlara vesile olur.

Gelelim yazı konumuz olan Beykoz Kulübü'nün dününe.

Beykoz Gençlik Kulübü'nün çekirdeği olan “Beykoz Terbiye-yi Bedeniyye Kulübü” 1908 yılında kurulmuştur.

Kulübün temelini ünlü romancımız Ahmet Mithat Efendi, Seyfi Cevdet'i, Nizamettin gibi gençler atmışlardır. Kulübün ilk renkleri “yeşil – kırmızı” olarak belirlenmişti.

Kulüp kurulduğu ilk yıllarda farklı spor branşlarında müsabakalara katılmıştır. Futbol, yüzme, güreş ve atletizm bunların başlıcalarıydı.

Tarihi Beykoz Çayırı da, Beykoz'un spor merkezi gibiydi. Halkın da seyirci olarak adeta toplanma yeriydi. Buradaki tüm spor müsabakaları Beykozluların en büyük eğlencesiydi.

Beykoz Çayırı'na yabancı futbol takımları da zaman zaman gelir ve kendi aralarında maçlar yaparlardı. Bu maçlar çayır çevresindeki gençler üzerinde büyük bir ilgi uyandırıyordu.

İşte bu çevredeki gençlerden; Hidayet, Hasan, Refik, İbrahim (Kelle), “Şark İdman Yurdu” adı altında bir kulüp kurup renklerini de “sarı-siyah” olarak belirliyorlardı. Çevredeki gençleri de kulübün bünyesine katarak Beykoz Çayırı'na gelen yabancı takımlarla futbol maçı yapmaya başlıyorlardı.

Bu arada yine Beykoz'da bulunan “Zindeler Yurdu Kulübü'nün” futbol takımı vardı ve çevrede oldukça başarılı sonuçlar almaya başlamıştı.

Yine aşağı yukarı aynı muhitte olan “Anadoluhisarı İdman Yurdu” isimli bir kulüp daha kurulmuş ve oldukça başarılı sporcular yetiştiriyordu.

Küçük bir çevrede üç kulübün olması kulüplerin gücünü azaltıyordu. Bunu önlemek için 1921yılında “Beykoz Zindeler” ve “Şark İdman Yurdu” kulüpleri aralarında birleşmiş ve kulübün adı “Beykoz Zindeler Yurdu Kulübü” forma rengi de “sarı-siyah” olarak belirlenmiştir. Daha sonra ise Beykoz Zindeler Yurdu Kulübü, “Beykoz Spor Kulübü'ne” dönüşmüş forma rengi olarak da halen kullanılan efsane, “sarı-siyah” olmuştur.

Beykoz Kulübü ilk yıllarında Beykoz Çayırı'nda Fransız ve İngiliz işgal kuvvetleri takımlarıyla oynadıkları maçlarda başarılı sonuçlar almış ve ülke çapında Beykoz Kulübü büyük bir şöhret kazanmıştı.

Yine aynı yıllarda yüzme takımı, İstanbul yüzme müsabakalarında büyük başarılar sağlamış Beykozlu yüzücüler İstanbul genelinde yapılan yarışlarda en çok madalya kazanan yüzücüler olmuşlardır.

Kürek takımı, Beykoz Kulübü'nün en başarılı spor şubelerinden biri olmuştur. Kürek sporu deyince İstanbul'da en başarılı kulüplerin başında yıllarca Beykoz gelmiştir.

Yıllar içinde voleybol ve basketbol şubeleri de açılarak Türk sporunda Beykoz damgasını vurmuşlardır.

Centilmenlikleri, çeviklikleri ile Türk sporu Beykoz ekolünü kazanmıştır. Beykoz İstanbul'un spor ocağı gibi olmuştu. Özellikle 1930-1980 yılları arasında. Türkiye'nin her yerinde “Beykoz ekolü” spor ve sporcusu konuşuluyordu. Beykoz ekolü deyince ne anlaşılıyordu? Bir semt düşünün, tüm gençleri lisanslı ve lisanssız sporcuydu. İşte Beykoz ekolü buydu. Beykoz'da spor yapmayan tek bir gence rastlayamazdınız.

Beykoz Kulübü'nün efsane sporcuları vardı. Şimdi çoğunun adı unutulmuş bu sporcular tabiri caizse “bir lokma bir hırka” felsefesiyle Beykoz'da spora hayat vermişlerdir. Bu sporcular aynı zamanda milli formayı da şan ve şerefle taşımışlardır. Sözünü ettiğimiz Beykozlu sporculardan bazıları şunlardır.

Futbol şubesinde; Beykoz'un dev adamı Kelle İbrahim, Olcayto Kardeşler, Zeki, Emin, Malik, Rıdvan, Sedat, Sait ve Şahap Beyler.

Yüzme şubesinde; Fahri Ayat, İbrahim Sulu, İskender Sungur, Vedat Talayman, Tevfik Tangut, Fuat Tüzünel, Lazo Onnipus, Bedri Alev.

Kürek şubesinin efsanesi Ceyhun Çakmak, basketbol şubesinin milli kaptanı Yordan ve isimlerini sayamadığımız yüzlerce Beykozlu sporcu.

Bu sporcuların içinde o günkü imkânsızlıklarla kazanılan başarıları en iyi anlatan bir örneği Beykoz'un dev adamı Milli Sporcu, Kelle İbrahim'den dinleyelim.

“Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Emin ve Ben, Beykoz'dan yaya olarak yola çıkardık. Kadıköy'e giderken yolda deniz kenarında bir yere çeker, kumanyalarımızı yerdik. Sonra maç saatine sahaya çıkar, aslanlar gibi biz maçımızı oynardık. Maçın bitiş düdüğüyle birlikte tekrar dönüş yoluna koyulurduk.”

Beykoz ile Kadıköy arasının 30 kilometrelik bir mesafe olduğunu düşünürsek, Kelle İbrahim ve arkadaşı Emin'in aynı gün içinde iki maraton koşusu ve bir futbol maçı oynadıklarını rahatça anlayabiliriz. Unutmadan söyleyeyim. Beykoz'a dönerlerken yolda yine verilen bir molada denizde formalar ve ayakkabılar yıkanıp, temizlenirdi.

Dünkü Beykoz'un sporcu çocukları gelecek nesillere böyle binlerce örneklik yaşamlar bırakmışlardır.

Darısı bugünkü gençlerin başına diyeceğim ama diyemiyorum.

Her şeyin “meta’laştığı” günümüzde böyle yüzlerce örneğe “bir varmış, bir yokmuş” diyeceğiz.

Umarım bir gün suyolunu bulur. Beykoz ve Beykozlu sporcular yeniden marka olurlar.

Yazarın Yazıları