Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Seçimi kim kazanır? İşte ahvalimiz

Seçime günler kaldı. Siyasi partiler ve bağımsız adaylar seçmenlere ikna turlarında. Beykoz'da da bu hareket sürüyor.

Görülen o ki, konuştuğum farklı görüşteki dostların ifadesiyle ilk kez kazananı ve kaybedeni seçim öncesi belli olan bir süreci yaşıyoruz.

Konuştuğum taraflı tarafsız anket firmaları da aynı gerçeği doğruluyor. Murat Aydın ipi çoktan göğüslemiş. Farkı aça aça gidiyor. Kaybeden profesyonel aday da yine aynı kadere mahkûm. 1 Nisan'dan sonra şürekâsıyla birlikte tasfiye olup zaten yaşamadığı Beykoz'dan terki diyar edecek. Manzara bu. Malumun ilanı da böyle.

Seçime katılan ana muhalefetin dışındaki partilerin adayları ve bağımsız aday oylarını arttırarak gelecek planları yapma yarışındayken. Sahada mücadele etmeye çalışıyorlar. Demokrasi onlarla varlığını sürdürecek.

Seçim sürecindeki en büyük açmazlarımızdan biri siyasilerin birbirlerini yaralayıcı bir dil kullanmalarıdır. Siyasi atışmaları hakarete vardırmadan belli bir nezaket içinde yapabilsek çok mesafe alabileceğimiz gün gibi ortadadır.

Ne olur birbirimizi “Lütfen” diyebilsek ne kaybederiz, “özür dilemeyi” bilsek.

Maalesef siyasilerimiz ve onların takipçileri “özür dilemeyi” bir eksiklik, bir geri adım olarak görüyorlar. Oysaki hiçbirimiz özür dilemekten korkmayalım. Özür de dileyelim, lütfen de diyelim. Bunlar geri adım değil, insanı yücelten sözcüklerdir.

Bir de her şeyi “şakkadanak bilenler” var. Bak elindeki telefona konuş. Bu da ayrı bir yara. Anlayan da anlamayan da “her şeyi biliyorum” modunda. Yahu ne olur, “şunu da bilmiyorum” diyebilsek. Herkes her şeyi bilmek zorunda değil ki.

Bir söylem karşısında bir de “anlıyorum” diyenler var. Ne derseniz, deyin kafalarını sallayıp ‘sizi anlıyorum’ diyenler ah bir kez de anlayamadığını bir bilebilse. Kıyamet kopmaz ve her şey her şeyi anlamayabilirde.

Bu tür ifadeler ne yazık ki, toplumun cahil kalmasına ve standardının düşmesine vesile oluyor. Sorgulayan toplumdan “evet efendimci” bir teslimiyet toplumuna geçiyoruz farkında değiliz.

Bir de “düşünmeden, akıl etmeden” ulu orta fikir beyan edenler var. Hiçbir konuyu akıl süzgecinden geçirmeden söylenen sözler, sahibinin başına çorap örüyor, bunu anladığında da iş işten geçmiş oluyor. Ah konuşan ya da yazan bir düşünebilse. Sonra da “yandı gülüm keten helva” misali günah çıkartma seansı. Ama cin şişeden çıktı bir kez çare yok. Zamanında düşünseydin derler insana.

Bir de “uzman enflasyonumuz” var. Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, hangi konu tartışılırsa tartışılsın, hep aynı yüzler. Gazeteci, akademisyen, siyasi kişiler hep aynı. Sanırsınız aynı makineden çıkmışlar. Anlamak mümkün değil. Hepsi uzman, hem de her konuda.

Deprem, terör, Ortadoğu, Avrupa Birliği, seçim, sağlık, trafik aklınıza hangi konu gelirse gelsin aynı kişiler bu ve benzeri konularda “kadrolu uzman.”

Hepsi toplumu yönlendirme telaşında. Hepsi birilerinin mikrofonu, ama adlara unvanları var ya hepsi sözde uzman. Ah, bir gün içlerinden biri çıksa da ben bu konuda “uzman değilim” diyebilse. Sizce der mi?

Son yıllarda bürokrasi yeni bir deyim kazandı. “Azledilmek.” Yani “görevden alınmak.” Ama ne hikmetse “azledilen zevat” her tarafından yağcılık damlayan açıklama yaparak kendisini azledene teşekkür ediyor. Behey azledilen kişi, seni azleden senin teşekkürüne ihtiyaç duymuyor ama senin acizliğine de kıs kıs gülüyordur. Sanki terfi ettin de teşekkür ediyorsun. Hâlbuki azledileceğin günler öncesinden belliydi. “İstifa ediyorum” diye iki satırlık bir dilekçe yazıp onurunu korumak hiç mi aklına gelmedi? Unutma ki yöneticiler her şeye rağmen onurlu insanlara daha iyi gözle bakarlar.

Gelelim ehliyet, liyakat meselesine. “Ben buna layık değilim” diyen kaç kişi gördünüz? Ben ne gördüm, ne de duydum. Herkes her göreve talip ve sanırsınız ki o işinde uzmanı.

Birisini tanımıştım tam da bu tarife uygundu. Adı lazım değil. Çıtayı her seçimde yükseltiyordu. Önce muhtar adayıydı, sonra belediye meclis üyesi aday adayı oldu. Baktı olmadı. Sonra belediye başkanı aday adaylığını denedi. O da olmadı. Ver elini milletvekili aday adaylığı. Kartvizit unvanı arttıkça arttı. O da olmayınca bu kez cumhurbaşkanlığı adayı olmaya yeltendi. O da olmayınca şimdi kim bilir hangi arayıştadır? Bir yerlerde iş takipçiliği mi dediniz. Yok artık.

Yani sizin anlayacağınız yıllarca uğraşmıştı. Ve bir kere de “ben buna layık değilim” diyememişti.

Buna öz güven mi, yoksa kendini halimiz, ahvalimiz bu mu desek bilemedim.

Seçim öncesi memleket sathındaki manzaralar aynen ifade ettiğim gibi Beykoz'da da aynı.

Güncel, toplumsal hastalığımız, bulaşıcı boyutta.

Seçim olur biter hayırlısıyla da, halimiz ahvalimiz nasıl düzelir onu bilemiyorum.

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER