A. Raif ÖZTÜRK
  • 24/06/2024 Son günceleme: 24/06/2024 11:38
  • 915

Hele hele son yıllardaki sellerin, fırtınaların, hortumların, depremlerin, fizyolojik ve jeolojik sebepleri hakkında, bilim adamları tarafından birtakım sebepler anlatılıyor.

Bu belâ ve musibetlerin fizyolojik ve jeolojik sebep akışları, hava durumu yorumları gibi, artık yola çıkmış bulunan olayların seyrini bildirmek olup, esas yaratılma ve hak ediş sebepleri bambaşkadır.

Çünkü Nuh tufanından tutunuz da Hûd, LÛD, Âd, Semûd, ve diğer tüm HELÂK edilme sebepleri çok net olarak bildirildiği gibi, zamanımızdaki tüm belâ ve musibetlerin de esas sebepleri, Kâinatın Yüce Yaratıcısı tarafından net olarak bildirilmiştir.

Öncelikle Rum Süresi 41. Ayette bildirilen bu çok net ifadeyi ele alarak, insanlık üzerindeki ahvâlimizi tahlil edeceğiz. Ta ki bu İlâhî ifadenin de tamamen doğru olduğu anlaşılsın.

Anlaşılsın ki tedbirlerimizi fizyolojik ve jeolojik olarak almağa çalıştığımız gibi, esas sebeplere de odaklanarak, o konudaki tedbirlerimizi de titizlikle alalım…

Rum Suresi, 41. Ayet: İnsanların kendi tercihleri ile kazandıkları (günahlar) yüzünden, karada ve denizde (bütün dünyada) fesat ve bozulmalar çıktı ki, (Allah) yaptıklarının bir kısmını(n cezasını), kendilerine (dünyada) tattırsın; ta ki (kötülüklerden ve yanlış yoldan) dönsünler. (Tefsir destekleri.)

Kâinatın ve bizlerin Yüce Yaratıcısının bu ifadesini, tek tek ele alarak mütalaa edelim:

karada ve denizde (bütün dünyada) fesat ve bozulmalar çıktı” mı?

Elbette çıktı. Hele hele son yıllarda, dünyanın neredeyse her yerinde, seller, depremler, hortumlar, fırtınalar vs., yakın zamanda hiç görülmediği kadar çok arttı.

Peki, bunların esas sebepleri neymiş?

“..ki, (Allah) yaptıklarının bir kısmını(n cezasını), (insanların) kendilerine (dünyada) tattırsın; tâ ki (kötülüklerden ve yanlış yoldan) dönsünler.

Hem insanların yaptıkları, işledikleri günahların cezalarının bir kısmını sadece tattırsın, hem de bu cezalarla kendilerine gelerek, Yüce Yaratıcımızın hoşnut olmadığı günahlarından, kötülüklerinden ve yanlışlarından dönsünler.

Peki, neymiş bu Yüce Yaratıcımızın hoşnut olmadığı günahlar, kötülükler ve yanlışlar?

SINAV gereği her insana verilmiş olan ‘NEFİS’, Din, Îman ve Kur’ân ahlâkıyla terbiye edilmediği için, Yüce Rabbimizin yasaklarını ve emirlerini uygulamamayı TERCİH etmektedir. (Bu ayetin ilk kısmı.)

Ayette vurgulandığı gibi, hazır lezzetler gelecek cezalara câzip geldiğinden veya “yaşlanınca günahlardan vazgeçerim ve emirleri uygularım” düşüncesiyle ve kendi tercihleriyle saplanıp çıkılamamaktadır. (Bu da ayetin ilk kısmı.)

İşte bu sebeplerle Yüce Rabbimiz Ahirette Müthiş ve Milyonlarca yıllar sürecek olan CEHENNEM azaplarından bizleri kurtarmak için, birtakım belâ ve musibetleri tattırarak, insanları uyandırmak ve kendimize getirmek istiyor. (2. Kısım.)

Gelelim 3. Kısımdaki günahlara, kötülüklere, yanlışlara ve insanların çoğunluğunun ahvâline:

Yüce Rabbimiz A'râf Süresi 26-27., Nûr Süresi 30-31. ve 60. ayetler, Ahzâb Süresi 33. ve 59. Ayetlerle, hanımların nasıl örtüneceğine dair ap-açık bir şekilde ve teferruatıyla emretmiş.

Ülkemizdeki İSYÂN ahvâli, %70-80 civarında değil mi?

Tüm batı dünyasındaki ahvâl ise yürekler acısı değil mi?

İnsanlık âlemini yaratılış sebebi olan Duâ, Namaz, Oruç, Zekât, vs. emirlere karşı, ülkemizde bile İSYÂNLAR, %80 civarında değil mi?

Tüm batı dünyasındaki ahvâli siz düşünün.

İçki ve Kumar yasağı Mâide süresi 90. Ayette net olarak yasaklanıyor.

Peki, bu konudaki İSYÂN ahvâli de çok fazla ve aşikâr değil mi?

LÛT kavminin helalına sebep olan günahlar (LGBT), ülkemizde bile afişlerle teşvik edilecek şekilde ve azımsanmayacak kadar çok değil mi?

Batı ve Dünya üzerindekileri siz düşünün. 

ZULÜM ile ilgili ayetler ise onlarcadır. Biz sadece zalimlere meyledilmesinin bile ne derece kesin ifadelerle yasaklandığı Hûd Süresi 113.’ü hatırlatalım, diğerleriniz siz hesap edin: Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati (bile) duymayın. Yoksa size ateş (Cehennem) dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz.”

Peki, ülke çapındaki ve Dünya üzerindeki ahvâle bir bakınız.

Belâ ve musibetlerin, ne kadar hak edildiği de anlaşılacaktır.

Yalancılık, Hileler, Liyakatsız kimselere yetki vererek kul hakkına tecavüzler, Gasplar, Kadın Tecâvüzleri, ni’metler içinde yüzdükleri halde Nankörlükler, İnsanların kendi tercihleri ile kazandıkları (günahlar) değil mi?

Herhalde diğerlerini de saymaya gerek yok…

Şimdi yazı başlığımızdaki “Belâ ve Musibetlerin esas sebeplerini” hatırlayalım.

Ve Yüce Rabbimizin bu belâ ve musibetler hakkındaki esas sebeplerine tekrar bakalım:

Rûm Suresi, 41. Ayet: İnsanların kendi tercihleri ile kazandıkları (günahlar) yüzünden, karada ve denizde (bütün dünyada) fesat ve bozulmalar çıktı ki, (Allah) yaptıklarının bir kısmını(n cezasını), kendilerine (dünyada) tattırsın; ta ki (kötülüklerden ve yanlış yoldan) dönsünler”. Allah cc kelâmından sonra, başka söze ne hacet?

Çünkü her şey artık gayet net anlaşılmış olmalı. Vesselâm.

Yazarın Yazıları