Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

İnfak yoksa nifak vardır

Birkaç hafta önceki “Çalışanlara 50 maaş ikramiye” başlıklı yazımın devamında İNFÂK konusuna bir nebze temas etmiştik.

Köşe yazısı sınırlarını zorlamamak için, detayına inememiştik.

Kısaca özetleyecek olursak İNFÂK; Allah’ın Rızâ ve hoşnutluğunu kazanabilmek için, kişinin muhtaçlara ve yoksullara aynî ve nakdî yardımlarda bulunmasıdır.

NİFÂK ise bozgunculuk; yani bir toplumda ayrışmayı, bölünmeyi ve çatışmayı körüklemek, insanlar arasına düşmanlık ve fitne tohumları ekerek, birlik ve beraberliği bozmak amacıyla yapılan propaganda, manipülasyon veya provokasyona denir.

Bu kişiler de MÜNAFIK olarak adlandırılırlar.

İslâm Dini, Müslümanlar ve vatanımız, en çok darbeyi kâfirden değil, münafıklardan yemiştir. Çünkü kâfir açık davrandığı için, ona karşı her türlü gard alınır.

Münafık ise ikiyüzlülüğü ile kendisini sinsice gizlediği için, her fırsatta darbeyi vurur…

Münafığın hastalığının tedavisi, kâfirlerinkinden daha zordur. Çünkü münafık, nifak hastalığını gizli tuttuğu için, tedaviye imkân bırakmaz.

Kâfirin hastalığı meydanda olduğu için, birtakım yollarla kendisine yaklaşılıp tedavisi mümkün olabiliyor.

Bunun içindir ki Hadîs-i Şerifte; “Münafık, Kâfirden daha eşeddir (şiddetlidir, tehlikelidir). buyrulmuştur.

İNFÂK ve NİFÂKI kısaca tanımladıktan sonra, şimdi başlıktaki iddiaya cevap verelim.

İnfak yoksa NİFAK NASIL var. Niçin ve nasıl?

Cevap: İNFÂK, yani Allah’ın rıza ve hoşnutluğunu kazanabilmek için, her kişinin muhtaçlara ve yoksullara aynî ve nakdî yardımlarda bulunmalarıyla, halkın arasında dostluklar, yakınlıklar ve kardeşlikler oluşacağı için, nifaka yani bozgunculuk yapmaya gerek te yoktur, ihtiyaç da yoktur. Hatta zenginlere karşı saygı ve muhabbetler fıtrî olarak gelişmiş oluyor.

Toplumlarda varlık sahipleri ve zenginler, İNFÂK yapmalarını ve ZEKÂT vermelerini ihmal ettikleri zaman ise muhtaç kalan kişiler, üstelik iman ve tevekkülden mahrum yetiştirildiyse, zengin ve sermayeye karşı, hatta devlete karşı düşmanlıklar başlıyor.

Bu durum fark edilip tedbirler alınmazsa, işte o zaman NİFÂK, bozgunculuk ve fitneler başlayarak, bölünmeler ve parçalanmalar devam eder.

Bu durum ülke düzeyine bile yayılabilir.

Üstelik de bu kişiler ve gruplar, her zaman kendilerini haklı görürler.

Yüce Rabbimiz bu kişileri Bakara, 11. Ayette şöyle tanımlıyor:

Onlara "Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiğinde; 'Biz ıslah edicileriz.' derler." 

Zuhruf S., 37. Ayette: “Bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar, ama onlar kendilerinin hâlâ doğru yolda olduklarını sanırlar.” buyrulmuş.

"O münafıkların dış görünüşlerine aldanma. Onların liderlerini gördüğün zaman, yakışıklıdır, gövdeleri hoşuna gider. Konuşurlarsa güzel konuşurlar, dinlersin. İşte onlar sıra sıra dizili kereste gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar." (Münafıkûn, 1-4). Ayetler.

Yüce Rabbimiz NİFAK çıkaran Münafıkları böylesine net olarak tarif emiş. Tâ ki bu hastalık ve problemlerin kesin çaresi, çözümü ve reçetesi olan İNFÂK ve Zekât, kesinlikle uygulansın…

Bu reçetelerin uygulandığı toplumlarda, yüzyıllarca; Huzur, Güven ve Mutluluklar yaşanmıştır. Öyle ki, daha önce de arz ettiğim gibi; esnaf bir birilerini rakip ve düşman değil, güvenilir dost görerek, siftahını yaptıktan sonra, diğer müşterilerini diğer esnaf arkadaşlarına yollarmış.

Öyle ki; sadaka, zekât ve İnfak verecek muhtaç bulunamadığı için, SADAKA TAŞLARI icat edilerek, yüzyıllarca kullanılmış. Bu sadaka taşlarından 160 tanesi, bugün bile İstanbul’umun çeşitli semtlerinde, meydanlarda ve cami duvarlarında atıl olarak görülmektedir.

Yani ÖZETLE, İNFÂK yoksa NİFÂK çoğalmış. NİFÂK varsa, İNFÂK ve zekât ile önlenmiştir.

Peki, bu gerçekler ortadayken, niçin hâlâ İNFÂK ve ZEKÂT (önceden uygulandığı gibi) devlet eliyle uygulanmaz?

CEVAP: Ülkemizde NİFÂK çıkararak, ayrışmayı, bölünmeyi ve çatışmayı körükleyerek, insanlar arasına düşmanlık ve fitne tohumları ekerek, birlik ve beraberliği bozarak, çirkin hedeflerine ulaşabilmek isteyenlere, İNFÂK ve ZEKÂT engeldir.

Sağduyulu ve muhafazakâr Hükumetler bu prensiplere müsamaha gösterip teşebbüs ettiklerinde, her seferinde Din, Vatan ve Bayrak düşmanları “İrtica hortluyor”, “Şeriat geliyor”, “Lâiklik elden gidiyor”, vs. nârlarla fitne çıkarmışlar.

Çünkü gerçek Laiklik; “Devlet yönetiminde dinin veya dinsizliğin referans alınmamasını ve devletin din veya dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz olmasını” savunduğu halde, ülkemizde DİNSİZLİK ve Din düşmanlığı olarak uygulanagelmiştir.

Öncelikle de bu yanlışlık düzeltilmelidir. Ancak ondan sonra İNFÂK ve ZEKÂT devlet eliyle uygulanmaya başlar ve tüm NİFÂKLAR, fitneler, bozgunculuklar sona eder. İnşallah…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER