Recep Tayyip ŞİMŞEK
  • 14/06/2024 Son günceleme: 14/06/2024 10:35
  • 1.617

Efendiler! “Merhaba” demeye mecalimizin olmadığı şu günlerden herkese esenlikler dilerim.

Nedir bu “merhaba”? Ve neden mecalimiz yok? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Lugat kitaplarında “merhaba” sözünün bir kimsenin misafiri karşılarken, “Buyur, evimiz senin için geniş ve rahat bir yer olacak, burada dostluk bulacaksın, kendini rahat hisset” anlamında bir selâmlama tabiri olduğu, ayrıca, “Allah sana bolluk ve rahatlık, huzur ve âfiyet versin” manasında dua olarak da kullanıldığı belirtilmektedir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rḥb” md.; Lisânü’l-ʿArab, “rḥb” md.). Peki neden bu sözcüğü kullanmaya mecalimiz kalmamıştır? Çünkü “burada dostluk bulacaksın”,  “ benden eminsin, benden sana bir zarar gelmez” anlamları taşımaktadır, ancak biz Müslümanlar olarak bu sözcüğün ne değerini ve anlamını biliyoruz ne de artık üzerimizde rahatça taşıyabiliyoruz. Bugün bu “merhaba” kelimesini kullanmaya mecalimiz yok çünkü artık siyaset içerisinde vuku bulan hadiseler sebebi ile bir Müslüman “benden sana zarar gelmez” dediğinde inandırıcılığını kaybetmiştir.

Peki, bu inandırıcılığı nasıl kaybettik? İşte sorulması gereken şu soruları önce kendimize sonra da muhataplara sormaya gözümüz kesmediği için. Elbette İslam ve siyaseti birbirinden ayrı düşünemeyiz ancak İslam, ahlak demekti. Peki, bugün Müslümanların yaptıklarını iddia ettikleri siyaset acaba ahlak etrafında mı bina edilmiştir? Şu günler tam olarak İran seferi sonrası bolluk ve bereketle imtihan olunacağını anlayan ve korkan Hz. Ömer’in “Allah bize yardım etsin” dediği günler, ancak bir farkla, imtihanın kaybedildiği günler. Sözlerimden ekonomik ferahlık anlaşılmasın. Ahlak ve siyaset her zaman iç içe geçmiş olgulardır. Biri diğerinden ayrıldığında ortaya tarihin şahit olduğu en zalim ve gaddar yönetimler çıkmaktadır. Ahlak, biz Müslümanlar için din demekti. Siyaset tabiri de biz Müslümanlar için yine kutsal bir anlam ifade etmekteydi. Bir ilimdi.

Değerli vatandaşlar, bugün gelinen noktada, ahlaklı siyaset şöyle dursun, siyaset ilmi de artık raflara kaldırılmışa benziyor. Günümüzde sadece Müslümanların sloganları kalmış, ancak, Batı’nın “politika”sı kazanmıştır. “Pragmatizm” denilen olgu bir Müslümanın kabul etmesi mümkün olmayan “hedefe giden her yol mubahtır” anlayışıdır. İşte değildir! Olmadığını toplumumuzun dini yaşamaya çalışan insanlara bakış açısından anlayabiliyoruz. Efendiler! Pragmatizm sizi sadece pragmatist, Batı paradigmalarına uygun bir politikacı olarak tanımlar. İddia edilen, Müslüman ve ahlaklı siyaset tanımlarının arasında “pragmatizm” yoktur. Maalesef, liyakatsiz ve menfaatperest kadroların, dindar bir nesil değil, dini olarak yapılan her açıklamayı, dini kullanmak olarak tanımlayan ve “kestane kabuğu” hikâyesine dönüştüren bir nesil yetiştirir. Soramadığımız ikinci soru, bunun müsebbibi kim?

Topluma hizmette artık yeni bir sayfa açmanın vakti gelmiştir. Artık, televizyondan bir makam sahibinin camide kuran okumasının veya namaz kılmasının hiçbir etki oluşturmadığı dönemlerdeyiz. Bize pozitif ilim olarak sağlam, politika değil siyaset icra eden, gönülden bu işe bağlı, dava adamları gerekmektedir. Efendiler! Din dilinizden eksik olsun, gönlünüzde olması değerlidir. Gönüle inmiş her şey sizlerin yüzlerine, eylemlerine yansıyacaktır. Tıpkı tersinin şu an yansıdığı gibi. Unutmamakta fayda var. Toplumun gönlüne sizleri Allah yerleştirdi ve şimdi sizi o makamdan alan da yine kendisidir. Hamaset bir tarafa bırakılarak, hasbi bir kadrolaşma gerekmektedir. Bu yeni paradigmalar ışığında, yeni bir hizmet maratonunun başlaması son derece önemlidir. Bu sözler, bu tarz mecralarda çokça yazılıp çizilmiştir elbet. Ancak yazılarımda, çuvaldızı olabildiğince derine batıracağımdan hiç kuşkunuz olmasın. Tekrar “Merhaba” diyebileceğimiz günlere uyanmak duası ile…

Yazarın Yazıları