Muharrem ERGÜL
  • 22/12/2023 Son günceleme: 22/12/2023 09:44
  • 6.073

Masamda birikmiş bir sürü kitap, makale çıktısı konulu dosyalar yazılmayı bekleyen yazı ve raporlar varken yerel seçimler beni bile hayli meşgul ediyor.

Niyedir bilemiyorum. Oysa hayat normal akışı içinde. Her şey kendi rutininde.

Hayata pahalılığı,

Ekonomik gitgeller,

Anlamsız savaşlar,

Göçmen sorunu,

İsrail barbarlığı,

Sporda şiddet,

Sosyal medya kirlenmesi,

Küresel terörün Türkiye’ye yansıması

Yazmakla bitmez dünyanın gailesi. Ama günümüz gündemi 7’den 70’e seçim. Oysa hepimizin gündemi geçim. Ancak “maymuna bak” deyimi gibi gözümüz yanlış tercihlerde. Seçimler adeta hepimizi hipnotize ediyor, farkında değiliz. Oysa gelişmiş demokrasiler ve varlıklı ülkelerde seçim sadece bir nöbet değişimi.  Devlette devamlılık olduğundan sistem sıkıntısız devam eder. Bizim gibi ülkelerde ise seçim “hayat memat” meselesi, “varlık yokluk” meselesi. Tabiri caizse “beka sorunu”.

Hele hele, seçim yaklaşırken ortaya çıkan kifayetsiz muhterisler, kirli çamaşır sepeti taşıyıcıları, beklentisi yüksek menfaat şebekeleri seçimi daha bir itibarsızlaştırıyorlar.

Seçimleri fırsat bilip ortaya çıkan bu güruhu halk çoktan ferasetiyle anlayıp, tedavülden kaldırmış farkında değiller.

Seçim yaklaşırda onlar hiç ortaya çıkmadan durur mu? Kim mi onlar? “Hemşerim” benim diye pusuda bekleyen “hemşericiler.”

Onlar hep var. Benim tabirimle mikro milliyetçiler. Benim tabirimle mikro milliyetçiler. Nam-ı diğer hemşeri avcısı “hemşericiler.”

Hemşerilerini seçimden seçime hatırlayan, nerede yaşadığının hala farkında olmadan ülkemin güzel şehirlerinin, kasabalarının geniş yürekli insanlarının sıla-ı rahim duygularını istismar eden hemşerici siyaset baronları bilesiniz ki,

Selvi gibi ümitler

Döndü bodur iğdeye.

Geçti borun pazarı

Sür eşeği Niğde’ye…

Hiçbir özelliği, bilgisi, birikimi, müktesebatı olmayan insanların sadece “şu hemşeri grubuna mensubum” seçimlerde parsa toplamaya çalışarak bir adım öne geçmeyi “beka sorunu” olarak görüyorlarsa, bundan hepimizin sorumlu olduğumuzu bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Seçimler yaklaştıkça, bazı meslek grupları unvanlarını adlarının önüne daha büyük puntolarla yazarak paye toplama peşinde.

Be hey o meslek unvanlı arkadaş! Bak! Unvanın adından daha büyük ve şerefli değildir. Birazda öyle bak meseleye. Senin unvanın sana hiç bir şey katmaz. Kattığını sanırsın o kadar.

Toplum için yaptıkların, bilgin, becerin seni sen yapar ve bu da halk tarafından takdir edilir.

Seçim sathı- mailinde birde akademik unvanlarının, halktan büyük olduğunu zanneden bir kesim var. Siyasette bunu konu yapmayan akademisyenleri tenzih ederek söylüyorum.

Nereden alındığı malum olan unvanlarını kullanıp siyaseten nasıl öne geçerim diye hırsla etrafa saldıran küçük bir kesim. Var. Seçim zamanları onlar içinde sanki “hasat zamanı” bir anda ortaya çıkıveriyorlar.

Keşke onlarda unvanlarıyla değil, memleket için ne yaptıklarıyla öne çıkabilseler. Seçim öncesi ortaya çıkanların bir diğer türü de, vatanı, bayrağı, dini, milleti daha çok seviyoruz diye seslerini yükseltenlerdir.

Kimse merak etmesin. Bu ülkenin çocuklarının büyük bir çoğunluğu vatanı da, bayrağı da, dinini de, milletini de en az sizin kadar seviyordur. Fark sadece bunun ifade ediş biçimindedir. Bir gecede parti değiştirip, sol partiden sağ partiye geçen vatanını sevmiyor mu?

Bir gecede sağ partiden ayrılıp sol partiye geçen dinini sevmiyor mu? Söylemleri değişiyor, duyguları aynı. Önemli olan bu ülkenin milletinin aşığı olmaktır. Gerisi laf-u güzaf…

Yani vatan, millet, bayrak hepimizin ortak paydası. Bunlardan kimseye ekmek çıkmaz, biline. Hele hele kifayetsiz muktedirlere hiç bir şey çıkmaz.

Seçimler yaklaştıkça, biz daha demokratız diye ortaya çıkanlardan geçilmiyor. Sevsinler sizin demokrasi anlayışınızı. Klişe sözler, öğretilmiş sloganlar. İçi boş yaldızlı sözler. O kadar.

Baktığımızda her partideki demokrasi anlayışı eksiği, fazlasıyla aynı. Lider sultası, parti taassubu aynı. Hani derler ya adları aynı. Soyadları farklı diye. Sözde demokrasi, özde otokrasi.

Yani dostlar seçim öncesi halimiz bu. Ancak bizde seçim deyince de akan sular duruluyor. Oysa seçim öncesi sorunlarımız neyse, seçim sonrası sorunlarımızda aynen kucağımızda duruyor.

Hayata pahalılığı,

Ekonomik gitgeller,

Anlamsız savaşlar,

Göçmen sorunu,

İsrail barbarlığı,

Sporda şiddet,

Sosyal medya kirlenmesi,

Küresel terörün Türkiye’ye yansıması

Her şey aynen duruyor. E peki bu kavga niye diye sormazlar mı insana?

Şimdi yeniden seçime gideceğiz. Değişecek olan ne ki beklentilerimiz bu kadar yüksek. Herkes köşe kapmaca oynar gibi öne çıkmak için en yakınındaki ekarte etmeye çalışıyor.

Oysa seçimlerde değişecek olan sadece aktörler. Film aynı, dekor aynı, kostüm aynı, sahne aynı. Olan seyirciye oluyor hep. Farklı film seyrediyorum zannediyor.

Ah milletçe bunu bir akledebilsek.

Kalın sağlıcakla…   

Yazarın Yazıları