Muharrem ERGÜL
  • 26/11/2016 Son günceleme: 26/11/2016 15:43
  • 13.049

Popülizm ve gösteriş merakı her geçen gün değerlerimizi biraz daha aşındırıyor.

Yediği, içtiği, giydiği her şeyi sosyal medyada paylaşan paylaşana.

Şuradaydık çat selfie, buradaydık pat selfie... Bak neler yedik, bak ne aldım, bak kimleydim. Her şey ortalığa dökülmüş halde. Bütün etik değerler ayaklar altında. Kendisini geri dönülmez bir halde teşhir eden edene.

Sözde değerlerine çok sahip olanlar da ayrı bir havada. Şurada şu hayrı yaptık burada bu hayrı yaptık. Görün ey millet havasında sosyal medyadan gerim gerim bunları paylaşıyorlar. Hani "bir elin verdiğini diğer el görmeyecekti" oldu mu şimdi?

Madem her şey Allah rızası için yapılıyor. Niye bu reklam o zaman? Balık bilmezse, halık zaten bilecek.

Ne yazık ki, gösteriş ve kendini kanıtlama merakı bizim mahallede yeni mağdurlar yaratıyor. Onlarda sosyal medyanın akıntısına kapıldılar. Popülizmin esiri oldular. Yaptıkları hayırları, yarın nasıl başka bir amaca tahvil ederizin hesabını yapar hale geldiler.

Tam anlamıyla "hasbilikten hesabiliğe" transfer oldular. Moda tabirle "sınıf atladılar"

‘Sosyal medyayı çok iyi kullanıyoruz’ edebiyatıyla çevremizde ayrı bir hastalık yaygınlaşmaya başladı.

"Her şeyi bildiğini zannetme hastalığı" kanser gibi yaygınlaşıyor.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların sayısı süratle artıyor. Ellerindeki telefonla oradan buradan alınan derme çatma bilgilerle allame olduğunu varsayan vahiller ordusu donatıyoruz bilmem farkında mıyız?

Popülizm ve gösteriş merakı bizi nasıl bir uçuruma sürüklüyor bunu görmek için vakit çok geç değil.

Duyulan sansasyonel bir haberi, hiçbir süzgeçten geçirmeden, kopyala yapıştır yöntemiyle, gecenin bir yarısında yüzlerce kişiye mesaj atıp toplumu endişeye sevk etmekte işin cabası. Sonra da "pardon haber yalanmış" deyip işin içinden sıyrılabiliyorlar.

Bu nasıl bir aymazlıktır? Ne hadsizliktir? Ne densizliktir?

Ne yazık ki, bu tür insanlara hiçbirimiz de tepki göstermiyoruz. "Pardon" dediklerinde "tövbelerini kabul eden oluyoruz bir anda.

Gerek sosyal medya kullanımı gerekse fikir beyanına tümden karşı olduğum gibi bir algı oluşmasın. Sadece her şeyin yerli yerinde, usulünce yapılması taraftarıyım.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım yanlış örneklerle hepinizin karşılaştığını biliyorum. Ancak ve ne yazık ki hiç kimse bu yanlışlara ses çıkarmıyor. Hatta bir zaman sonra o yanlışlara ortak oluyor.

Bu hal ve gidiş hayra alamet değil ve gidişat her geçen gün daha kötüleşiyor.

Mütevazılığimiz, yardımseverliğimiz ve kanaat ehli olma duygularımız gösteriş merakına kurban ediliyor farkında değiliz.

Ben merkezli, örtülü kibrimiz ortaya çıkıyor.

Hep söylüyorum ve ısrarla söylemeye devam edeceğim.

Okuryazar cahil sayımız artıyor. Bu sürdürülebilir bir durum değildir.

Ne yapıp edip, toplumun kendi değer ve yargılarına sahip çıkmasını sağlamalıyız.

"Ne yani diyeceksiniz. Toplum değerlerine sahip çıkmıyor mu? Bunca dini kurum, bunca hayır kurumu var, bunca vakıf, dernek var."

Doğru belki ama gerçek hiçte öyle değil. Her şeyin içi boşaltılıyor. Değerler ayaklar altında. Gösteriş budalalıkları baş tacı ediliyor. Ahlaki erozyon almış başını gidiyor. Buna mutlaka dur denilecekse. Herkes kendini yeniden sorgulamalıdır. Şayet bugün yapılan her şey iyiyse toplum niye bu halde?

Makamlara yaklaşanlar, cebi palazlananlar acınacak hale geliyorsa burada bir sorun olmalı. Kifayetsiz muhterislik bizim kaderimiz olmamalı.

Sosyal medyadan hareketle nerelere geldik.

Öğretmenler Günü'nün içinde bulunduğumuz Kasım ayında birazcık didaktik bir yazı oldu ama beni anlayın. Ne de olsa öğretmen kökenliyim. Anlamayana sivrisinek...

Bu arada tüm öğretmenlerimizin ellerinden öpülesi duygularla "Öğretmenler Günü'nü de" kutlarım.

Yazarın Yazıları