Muharrem ERGÜL
  • 25/09/2016 Son günceleme: 25/09/2016 17:04
  • 6.839

Size bugün bir Ahmet Davutoğlu yazısı yazacaktım ancak gündemde sıcaklığını koruyan FETÖ itirafçıları kafamı çok kurcaladığı için itirafçılarla ilgili bir yazı yazmaya karar verdim. İtirafçıların itirafları ve itirafçılar makbul sayılmaya, adeta aklanmaya mı çalışılıyor ne?

Bir söyleşide Rus General Kaliyoskin kendisine sorulan;

"Siz casuslarınızı neden öldürüyorsunuz? Bu adamlar size yardım ediyor" sorusuna şu cevabı veriyordu:

"Kendi ülkesini satan adamı ben ne yapayım? Kendi ülkesiyle ilgili bana bilgi veriyorsa, benim ülkemi haydi haydi satar. Onun için biz bilgiyi alır ve sonra adamı öldürürüz."

Son günlerde, itirafçıları aklama çabaları bana bu söyleşiyi hatırlattı.

Generalin yaklaşımı doğrudur veya yanlıştır bu ayrı bir konudur. Ancak itirafçı bir nevi Generalin tanımladığı, kendi ülkesini satan casus gibidir. Her an herkes için tehlikeli olabilir. Mukaddes değeri yoktur. Etik değeri yoktur. İnsani ve vicdani değeri yoktur.

Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım. Adam 30-40 yıl birilerinin en mahrem sırlarına sahip olsun. Onunla yesin, içsin birlikte iş kotarsın. Tehlike çanları çalmaya başlayınca, "ah vah çok pişman oldum" desin. Amiyane tabirle 'yemezler'

Şunu iyi bilelim. Yaşadığımız tecrübeler göstermiştir ki, bugün bu itirafları yapanlar, şartlar değişince bugünkü birlikteliklerini yarın başkalarına itirafçı olarak kendilerini aklamaya çalışırlar.

İtirafçılık ve casusluk bir yaşam biçimidir. İtirafçı her durakta birilerinin trenine biner, sonra bindiği treni terk eder.

Bütün dünyada itirafçıların temel karakteristiği vatan ve millet için bu hizmetleri yaptığı tarzındadır. Külliyen yalandır. Yıllarca tehlikeli yapıların içinde bulunan birine nasıl inanalım? Şayet vatan ve millet içinse yaptıkları, 30-40 yıl niye vatana ve millete kan kusturmuşlardır. Ne yazık ki, bu sorular, itirafçılara sorulmamaktadır. Gerçi bütün itirafçılar pişkindir. Sorsan, "pişman oldum!" diyecektir. O da büyük bir yalandır. Olsa olsa çıkarları çatışmıştır ve bir anda saf değiştirmiştir o kadar.

Ne yazık ki son günlerde, itirafçılar kamuoyuna, sütten çıkmış ak kaşık olarak sunulmaktadır.

Her akşam birkaç televizyon kanalında konuşturulmakta, gazeteler kendileriyle sayfalar dolusu röportajlar yapmaktadırlar. Farkında olmadan bu çevreler, mücadele ediyoruz dedikleri FETÖ yapılanmasını gündeme taşımaktadırlar. Bu gaflet ve dalaletin sona erdirilmesi önemli bir konudur.

Diyeceksiniz ki, kazın ayağı hiç de öyle değil. İtirafçılar ne güzel işte, konuşarak FETÖ'nün ipliğini pazara çıkartıyor. İyi de, bunca kötülüğü onlarla birlikte yaparken akılları neredeydi? Bunca insanın canı ve malı yok edilirken, bunca cinayet işlenirken, kan dökülürken bu itirafçılar onların işbirlikçileri değil miydiler?

Niçin ama niçin onlara bu soruyu sormuyoruz? Niçin bu itirafçı taifesinin yeni yalanlarının bu itirafların için gizli olabileceğini düşünmüyoruz? Niçin bu adamların itiraflarını geniş kitleye yayarak toplumun kafasını karıştırıyoruz?

Oysa dünya şunu yapıyor. İtirafçı olmaya uygun kişileri enterne ediyor. Onları televizyonlarda konuşturmuyor, gazetelerde arz-ı endam ettirmiyor. Kamuoyuyla itiraf bilgilerini paylaşmıyor. İtiraflarının sonunda itirafçıları sorguluyor ve kendi hukuk düzeni içinde ülkesini satan adam muamelesi yapıyor.

Çünkü biliyorlar ki, bugün onu satan yarın kendisini satar. Vatanını satar. Bugün sana yağcılık yapan, elini eteğini öpen, yarın başkasına yağcılık yapıp elini eteğini öper. Çok görülen bir durumdur. Menfaat çetesinin elemanlarının saf değiştirmesi...

Dikkat edin etrafınız, etrafımız böyle insanlarla dolu. Hani bir atasözümüz var ya, "Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu."

Ne diyordu Rus General Kaliyoskin,

"Kendi ülkesini satan adamı ben ne yapayım? Kendi ülkesiyle ilgili bana bilgi veriyorsa, benim ülkemi haydi haydi satar. Onun için biz bilgiyi alır ve sonra adamı öldürürüz."

Rus Generalin son cümlesi çok ağır diyorsanız. Bari hukuk içinde itirafçılar gereken cezayı görse iyi olmaz mı?

Yazarın Yazıları