Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 05/04/2019 Son günceleme: 05/04/2019 12:52
  • 14.543

" Biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik. Hala daha ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum..."

Yukarıdaki cümleler Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ait. Bir şehircilik sempozyumunda şehrin mimarisi ile ilgili söylenmiş bu sözler, aslında bir çok hakikati ve itirafı da bünyesinde barındırıyor. Çünkü konuşmanın devamında Sayın Erdoğan, eski İstanbul'u, o güvenli, herkesin birbirini tanıdığı, güvendiği, sevdiği İstanbul'u özlediğini ifade ediyor.

Bu itirafıyla yalnız şehrin mimarisine değil, daha fazla para kazanmak gayesiyle yapılan işlerin şehrin ahlak ve maneviyatına da yapılan ihanetler olduğunu muhakkak Sayın Cumhurbaşkanımız da biliyordu. Ne yazık ki bu ihanetler, yalnızca beton duvarlarla sınırlı kalmadı. 

Yıllarca İstanbul'u yöneten irade, adam  kayırmacılık, torpil, ehliyeti ve liyakati göz ardı etmek, İBB'nin temizlik elemanlarını bile AK Parti referansı ile işe almak gibi acımasız bir partizanlık göstererek "Adalete" ihanet ettiler.

Vatanına milletine sevdalı, bir çok konuda yetişkin kadroları sırf muhalif oldukları için, ve hiçbir ilgileri olmadıkları halde, uydurma ithamlarla, belge ve kanıta değil, kendi partilisi birkaç kişinin beyanına dayanarak, fişlemek, işinden ekmeğinden etmek suretiyle " Hakikate" ihanet ettiler.

Millete ait olan mevkiileri ve imkanları, sanki kendi babalarının şirketi imiş gibi har vurup harman savurarak, bir liralık işi on liraya mal edip türedi zenginler sınıfı icat ederek, yandaş vakıflara yetimin fakirin hakkı olan paradan trilyonlarca kaynak aktararak "Emanete" ihanet ettiler.

Kifayetsiz muhteris yöneticiler eliyle, işçiye memura çalışana yıllarca eziyet ettiler. Üstüne sanki her çalışan parti memuru imiş gibi, seçimde, mitingde, parti faaliyetlerinde katılımı zorunlu kılıp, milletin parası ile millete caka satıp "Millete" ihanet ettiler.

Yaşadıkları gibi inanmaya başlayarak, gayr-i ahlaki bütün davranışları meşrulaştırdılar. Tafsilata gerek yok, bu mekanizmanın içinde bulunmuş ve bulunan her ehli vicdanın tasdik edeceği, yazmaktan hicap duyduğumuz bir sürü konu var. En son 2011 İstanbul Sözleşmesi ile Türkiye'de eşcinselliği himaye altına alarak "Ahlak ve Maneviyata" da ihanet ettiler.

Bu kadar ihanetin bir bedeli olacaktı elbet! Bu kadar mazlumun ahı semaya ulaşacaktı elbet! Bu kadar gurur, kibir, kul hakkı, bir gün "Gayretullaha" dokunacaktı elbet! Ve dokundu da...

Sayın Erdoğan'ın ifadesi ile "Bütün dünya liderlerinin tanıdığı, Bakanlık, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı yapmış anlı şanlı Binali Yıldırım Bey" üç ay öncesine kadar Beylikdüzü ilçesi dışında kimsenin tanımadığı bir adama karşı, üstelik de devletin bütün imkanlarını kullanmalarına rağmen galip olamadı.

Yıllarca içinden geldikleri cenahın tekrar ettiği "La Galibe İllallah" düsturunu unutup, milletin yarısına fütursuzca "zillet" yakıştırmasını yapanlar, ellerindeki dev imkanlara, dev bütçelere, dev unvanlara rağmen, genç, mütebessim, mütevazı, ahlaklı, samimi bir Anadolu Delikanlısı karşısında "oy çuvallarının dibinden çıkacak üç beş oyu mumla arama zilletine" düştüler.

Keşke dostları onları uyarsaydı. Keşke dost bildiklerine değil, Hak ölçüsüne müracaat etselerdi. Keşke adaleti terk etmeselerdi. Keşke "mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var" diyenlere kulak verselerdi. Belki o zaman "her ihanet edenin, bir gün ihanete uğrayacağı" gerçeğini görürlerdi.

Şimdi artık, İBB seçimlerinin sonucu ne olursa olsun kazanan İmamoğlu olacaktır. Kamu vicdanı da AK Partililer de seçimi kimin kazandığını artık biliyor. Bu seçim hakkı olan verilmezse 5 yıl sonra İmamoğlu, tıpkı Mansur Yavaş gibi farklı kazanacaktır. Bu seçim koltuğa oturursa da, en az 10 yıl o koltukta kalacağı aşikar. Velhasılı kelam yerelden başlayan AK Parti iktidarı yerelden sonun başlangıcını görmüştür. Bu kadar gürültü patırtının sebebi bu gerçeğin görülmesindendir. Gerisi teferruat... 

Yazarın Yazıları