Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 13/04/2012 00:11
  • 9.891

AK Parti Hükümeti ezber bozmaya devam ediyor. Tabi bozulan her ezber doğası gereği sancılı oluyor. Tıpkı 4+4+4’te olduğu gibi... Muhalefet ortalığı ayağa kaldırdı ama, “ordu göreve”diyebileceği ortamı bulamadığı için Tandoğan’da bir avuç lümpen taraftarıyla; cılız gövdesiyle arz-ı endam etti. Buna da “gövde gösterisi” dedi. Omurgası olmayan gövdeden n’ola!

Bozulan ezberlere kısa bir flash-back yapalım isterseniz. Tabi hepsine değil; küçük ama bence çok önemli bir kısmına.
 
Veriler 2010 yılından:
Mesela 2002 yılına kadar ülkede 460 bin derslik yapılırken, 10 yıllık döneminde mevcut hükümet 160 bin derslik yapmış Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan 76 üniversiteye karşı, 10 yılda 80 üniversite.
1983-2002 yılları arasında 43 bin konut. 2002-2010 465 bin konut.
 
Engelli vatandaşlarımıza 2002 yılında sadece 25 TL yardım yapılıyordu bu ülkede. Bu gün engelli vatandaşımıza ve onu bakana toplam 900 küsur lira yardım yapılıyor. Evinde sağlık hizmeti de cabası...
Sigortaya prim borcu olanlar hastane kapılarında ölüyordu. Bu gün geliri olmayan vatandaşlarımızın sağlık hizmetleri devlet güvencesi altında.
 
2002’de 35 hastane vardı ülkemizde. 2010 itibariyle bu sayı 160’a çıktı. Üstelik 6 bin yataktan 31 bin yatağa ve 869 yoğun bakım ünitesinden 8392 yoğun bakım ünitesine kavuştu yurdum insanı.
Hükümeti dileyen dilediği gibi eleştiriyor. Hakkı olduğu gibi, haklı oldukları konular da yok değildir, az da değildir. Ancak şapkayı önümüze alıp düşünmemiz lazım: Bu ülke insanını “ulan öküz Anadolulu” olarak görenlerin bu insanlara ve ülkeye vereceği ne olabilir.
 
Bu gün 12 Eylül, 28 Şubat dosyaları açılıyorsa, devletin kurumları içerisine yerleşmiş kanserli hücreler temizleniyorsa; bu, 2002 yılına kadar insanımıza çektirilen acıların sonucunda olmuştur. Ve bir gün mutlaka bedel ödenir. Ve eğer bu günkü dik duruş olmasaydı, şu anda cumhurbaşkanı emekli bir general ve başbakan da o generalin atadığı emir eri olurdu. Zira bunu denediler, biliyorsunuz.
 
İnanın Yunanistan kadar şanslı da olamazdık. Ulusal onurumuz beş paralık olmuştu... Tabi yine ülke 30 sente muhtaçken, dünün paşası, bu günün darbecisi milyonlarca dolarlık servetiyle sırça köşklerde sefa sürüyor olurdu. Biz mi? Biz çoktan “asmayalım da besleyelim mi” politikasının kurbanı olmuştuk.
Sahi Yunanistan demişken; dünyada yaşanan onca ekonomik krize rağmen ülkemizin dünyada en hızlı büyüyen ülkeler sıralamasında Çin ve Brezilya ile ilk üçü paylaşmasını halen Kemal Derviş politikalarına bağlayanlara çok gülüyorum. Siz de gülün...
 
Muhalefet bu gün halen daha müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyor. Neredeyse tamamı müslüman, dörtte üçü ise muhafazakar olan ülkemizde mukaddes dinimizle barışmaya hiç niyeti yok. Bir iki cılız türban takiyesi ile yerlerde sürünen imajına hepten dip yaptırıyor.
 
Yurt dışına çıktığım zaman hep üzülürdüm; “adamlar en küçük ayrıntıyı vatandaşının mutluluğu ve rahatı için dizayn ediyor. Bir de bizimkilere bak” der utanırdım. Bu gün AK Parti hükümetinin uyguladığı sosyal politikalara bakınca on-on beş yıl önceki Türkiye ile kıyaslama bile yapamıyorum.
 
AK Parti’yi eleştirenlerin, “laiklik elden gidiyor, ülkeyi sattılar” gibi argümanlardan çok daha fazlasına ihtiyacı var.
 
Vesselam...
Yazarın Yazıları