Ekrem TUNCER
  • 12/06/2017 Son günceleme: 14/06/2017 23:20
  • 8.103

Malumunuzdur, bir süre önce ulusal kanallarda 'İsmail Ağa Cemaati' mensuplarının Kutsal Topraklardaki kavgasıyla alakalı haberler çıktı.

Sosyal Medyada da bolca paylaşımları oldu. Kamuoyuna yansıyanıyla; 'cemaat mensupları birbirine girdi' gibi gözüken, tamamen nahoş ve çirkin bu görüntülerin aslı/astarı daha sonra gün yüzüne çıktı. Tabii bununla ilgili; İsmail Ağa Vakfı gerekli açıklamaları yapmış olmasına rağmen insanların kafasındaki olumsuz algılar maalesef silinmiş değildir. 

İsmail Ağa Cemaati olarak bilinen başında da Beykoz’umuzda ikamet eden, Mahmut Efendi Hz. bulunduğu ülkemizin saygın ve büyük bir topluluğundan söz ediyoruz. Bu Cemaatin mensupları; yıllarca ikinci sınıf muamelelere maruz kalmış, önde gelen hocaları hala daha aydınlatılamayan faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş, cezaevlerinde bedeller ödemiş, Kur'an Kursları yasaklanmış olmasına rağmen hiçbir şart ve durumda inancından taviz vermemiş ve ülkemizin birlik ve beraberliği ve huzurunun tesisi için hiçbir taşkınlığa karışmamış, hiçbir yasadışı örgütlenme veya sızma girişimi yapmamış tam aksine devlet işlerinden uzak durmuş nadide ve seçkin kimselerdir. Peygamber Efendimizin sünneti seniyyesi olan; sakal, sarık, cübbe ve şalvarı muhafaza etmek adına kendilerini birçok haktan geri bırakmışlardır. 

Her hususta adeta 'ince eleyip, sık dokuyan' bu Cemaat büyüdükçe; fitne ve fesatta 'paralel' olarak büyümeye başladı. Önceleri bir kaç vakıf ve dernek ile yapılan faaliyetler; şimdilerde onlarca yayın organı, yüzlerce vakıf ve binlerce dernek ile 'yürütülemez' hale geldi. Görünürde hizmet sahası genişledi, sohbetlere katılımlar arttı, birçok mahallede irşad dernekleri açıldı ama eski şuur, ihlas, samimiyet ve kardeşlik ortamı ortadan kalktı. Neredeyse; her ilim sohbetinin sonrasında hocalar ölü eti ikram eder oldu. Gıybet edilmeyen bir mecra kalmaz oldu. 

Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi;

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. / toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. 

İşte bir kere ayrışmalar, sen/ben kavgası başlayınca; anlayacağınız 'tuz kokunca' irşat vazifeleri zarara uğrar hale geldi. Mahmut Efendi Hazretlerinin sağlığında bu kadar ayrışma olması, sonrası için bizleri ciddi kaygılara ve üzüntülere sevk etmektedir. 

Gelelim Mekke-i Mükerreme'deki kavgaya.

Merkezi Beykoz'da olan 'Fatih Medreseleri' denilen bir grup Kutsal topraklardan; dayak yediklerini ve öldürülmek istendiklerini ima eden fotoğraf ve videoları sosyal medya hesaplarından ve kendilerine bağlı FM TV'den paylaşıyorlar. Dikkatinizi çekerim; paylaşımlarda, kavga veya iddia ettikleri linç girişimi videoları falan yok. Ayrıca Mekke Polisine de KIYAMDER mensuplarının ve başkanının kendilerine saldırdıkları şeklinde şikayette bulunuyorlar. Sonrasında da Türkiye'ye dönüyorlar. Havalimanında da 'çocuklarımızın yanında bizi darp ettiler' gibi açıklamalar yapıyorlar. 

Suçlanan taraf olan KIYAMDER'in Başkanı İstanbul'dadır. Adam ne büyük bir 'keramet' göstermiş ki; İstanbul'dan salladığı baston Mekke'deki otelde bu arkadaşların kafasını yarmış, kolunu kırmıştır. 

Sonrasında otel kamera kayıtlarına bakıyoruz, meselenin ufak bir arbededen ibaret olduğunu görüyoruz. Etrafta çoluk/çocuk falan da yok. Dayak yediğini söyleyenlerin, sedyede resim çektirenlerin, elini sargılayanların aslında orada olmadığı gün gibi meydana çıkıyor. Asansöre binme esnasında bir/iki KIYAMDER mensubu ile onlarca FATİH MEDRESELERİ mensubu arasındaki kısa süreli bir arbedeyi, tersten haber yaparak ve çarpıtarak servis etmek hangi inanca sığar? İsmail Ağa Cemaati içerisindeki farklılıkların kavgaya dönüştüğü intibasını oluşturarak elinize ne geçecek?

Diyelim ki; siz dayak yediniz ve linç edilmek istendiniz. Öyle bile olsa bunu yaymak yine doğru değildir. İhlaslı ve samimi bir Müslüman; davasına zarar vermemek ve İslam’ın kutsallarını ayaklar altına aldırmamak adına böyle paylaşımlar yapmaz. 

Yaptıklarının yalan olduğu ortaya çıkan FATİH MEDRESELERİ mensupları bu sefer meseleyi çarpıtmak adına Beykoz'da ikamet eden Cübbeli Ahmet Hoca'yı hedefe koyup, çeşitli iftiralarla karalamalar yapmaya başladılar. Tıpkı bundan önce FETÖŞÇÜLERİN yaptıkları gibi. Yahu Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar; gece/gündüz demeden insanları irşada uğraşan bir Hoca efendi’yi karalamaya çalışmak nedir? Sırf KIYAMDER ile ilgili iftiralara tepki gösterdi diye, sırf sizin cemaat ile bir alakanız olmadığını söyledi diye. 

O zaman internette açtığınız sahte cemaat sayfalarından Cübbeli Ahmet Hoca’nın resimlerini kaldırın. Hem adamın resmini istismar edeceksiniz. Hem de kendisine olmadık hakaretler yapacaksınız. Ayıptır, günahtır. Sizden istenen böyle yalan ve çarpıtmaları bırakmanız ve Cemaatin adını kullanmamanız. İstediğiniz dernek veya vakıf adı altında her türlü çalışmayı yapın. Kimsenin bir şey dediği yok.

Sizden ricam; kutsal topraklardaki kavgayı, Beykoz'a sıçratmadan hatanızdan dönmenizdir. Vesselam.

Yazarın Yazıları