A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 17/06/2013 00:11
  • 31.126

Cuma namazından dönüş yolum, zorunlu olarak semt pazarımızdan geçiyordu.

“Gözlerinizi haramdan sakının!...”..âyetinin tehdidi için tedbiri, çoğu zaman ihmal ettiğim halde, bu Cuma sonrası her nedense, gözlerimi çevredeki sorumsuzca sergilenen namahremlerden sakınmaya çalışıyordum.

Bunun en kolay yolu da, yüce Rabbimizin, bütün ihmallerimize ve isyanlarımıza rağmen, semt pazarımıza cömertçe gönderdiği, “bin bir çeşit, bin bir renk meyvelere ve sebzelere bakarak TEFEKKÜR etmeye çalışmaktan” geçiyordu.

 

Nazarımı; elmalara, narlara, domateslere, biberlere, lâhanalara, karpuzlara, çileklere, portakallara, hattâ çiçekçinin önünden geçerken de nilüferlere, menekşelere, mis kokulu leylâklara v.s. bakarak, nihayet evime az sıyrıklarla ulaşabildim.

 

·        Eve gelince de çalışma odama geçerek, hafızama attığım o güzel meyveleri, sebzeleri ve çiçekleri tefekküre başladım.

 

Evet, “bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır” müjde-i Nebeviyyesine muhatap olmak, pek de kolay değildi. Fakat bu kez kendimi çok zorlayarak ve bu müjdenin hiç olmazsa 10-15 dakikasını yakalama azminde ve kararlılığındaydım. Evdeki bir menekşe saksısını karşıma aldım. Kırk yıldan beri damla damla istifade etmeye çalıştığım Risale-i Nur eserlerinden ve sohbetlerinde edindiklerimle, o menekşeye tefekkür gözüyle bakmaya başladım.  20 Günden beri ruhlarımızı karartan, sokaklardaki “tencere-tava tangırtılarından sonra”şubirkaç dakikalık TEFEKKÜRÎ BAKIŞ, benliğimde fırtınalar koparıyordu.

 

Bu hâleti Rûhiyedeyken, bilgisayarımın başına geçtim ve hissettiklerimin hiç olmazsa bir kısmını yazmaya koyuldum. İşte bu naçizane yazı ortaya çıktı. İstifadenize sunuyorum...

·        Cansız, şuursuz, akılsız ve minnacık atomlarla, moleküllerle veya hücrelerle “bir şekil meydana getirmek”, acaba nasıl mümkün olabiliyordu? En küçük bir çiçeğin, “sadece basit şeklini meydana getirmek” akıllı insanlar tarafından becerilebilir miydi?

 

Öncelikle canlı, şuurlu, akıllı, hatta yüksek tahsilli koskoca üniversite öğrencileri ile bir çiçek şeklini meydana getirmeyi, birlikte düşünelim:

 

Yüz kişilik üniversite mezunu gurubunu, bir stadyuma getirelim. Onlara basit bir menekşenin resmi gösterelim. Yüzlerce renkli kartonları da yanlarına getirelim. ..Ve onlara; “..Bu kartonlardan istediğiniz renkleri alıp, şemsiye gibi tutarak, şu sahaya çıkınız. Ve şu menekşenin şeklini meydana getiriniz” diyelim.

 

·        Acaba becerebilirler mi?...

 

Cevap: Akıllı ve tahsilli oldukları için belki, aralarında bir görev taksimi yaparak, birisi de elindeki menekşe şekline bakarak komut verebilir. Yüksekçe bir yerden onları “sen şu mavi renk karton al, sen ise şu sarı renk kartonu al ve sizler şu renkleri v.s. alın. Sen şuna yanaş, sen oradan çık şuraya dur” şeklinde yönlendirerek, belki birçok denemelerden sonra, menekşe şekline biraz benzetebilirler.

Şimdi lütfen dikkat ediniz. Bu yüksek tahsilli kişilerin gözlerini bağlayarak, kulaklarını tamamen kapatalım ve aynı menekşe şeklini meydana getirmelerini tekrar isteyelim. Bu konuda birçok denemeler yaptıkları halde, netice ne olur?

 

·        Kesinlikle; “Asla böyle bir şekil meydana getiremezler,” diyeceksiniz, değil mi?

Bir de; yüz kişi ile değil de, YÜZ BİN KİŞİ ile denemeyi düşünsek, tamamen imkânsızlığınıkabul etmeyen kalmayacaktır…

 

·        Bu hesaplamadan sonra, gelelim elimizdeki gerçek menekşeye:

Minnacık bir menekşe tohumunu toprağa attınız. O kara toprakta renk yok, güzel kokular yok. O menekşeyi oluşturan (!) atomlarda ve moleküllerde akıl yok, şuur yok, irade yok, tecrübe yok, el ve ayak yok. Üstelik de kör ve sağırdırlar. Kendilerinin ne olduklarını bilmedikleri gibi, ne şeklinde bir çiçek yapılacağını da asla bilemezler. Madem gerçek böyle:

 

·        Yüz atom veya molekül değil, bin değil, belki de milyonlarcası el ele vererek şu menekşeyi, bizlerin hoşuna gidecek güzellikte oluşturmayı nasıl beceriyorlar?

·        Sadece menekşeye has olan o güzel kokuyu, nasıl temin ediyorlar?

·        Türkiye’de bir toprak parçasının yaptığı bir menekşenin aynısını, Amerika’daki, Kanada’daki, Avustralya’daki, Afrika’daki, Hollanda’daki ve diğer ülkelerdeki toprak nasıl beceriyor?

 

·        Aynı sistemle yüz milyonlarca başka çeşit çiçek, hiç şaşırılmadan, şekli ve kokusu değiştirilmeden, aynı mevsimde nasıl meydana çıkıp, hizmetimize sunuluyor?

 

·        Aynı sistemle, yüz milyonlarca çeşit MEYVE ve sebze kendilerine has şekilleriyle, renkleriyle, kokularıyla ve lezzetleriyle nasıl meydana geliyor? Niçin her biri tam ihtiyaç vaktinde gönderiliyor? Yani portakal gibi turunçgiller yazın değil de tam nezle ve Grip mevsiminde, çok özel koruyucu ambalajlarıyla sevk ediliyor.

 

·        Karpuz, kavun, hıyar, domates v.s. gibi sulu olanlar, niçin tam çok su kaybettiğimiz yaz mevsiminde imdadımızı koşturuluyor?...

 

Bu hârika, esrarengiz ve mucize vâri işleri, o kör, sağır,akılsız, şuursuz, kendini de, ne yaptığını da asla bilmeyen atomlar, moleküller veya metaller kesinlikle yapamayacağına göre, hele-hele kendi-kendine hiç olamayacağına göre, bu akıl almaz icraat kimindir?

 

Bu hârika faaliyetleri kim ve niçin yürütüyor?

·        CEVAP: En’am S. 99. Âyet.

“Gökten suyu indiren O'dur. (Allahtır c.c..) Sonra Biz (Azîmüşşân)onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz. Bunlardan kimisi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine, bir ilk meyve verdiğinde bir de tam olgunlaştıkları zaman bakın! Elbette bütün bunlarda iman edecekler için alınacak birçok ibretler ve dersler vardır.” 141. Âyet:“Asmalı - asmasız bağ ve bahçeleri, mahsûlleri, çeşit çeşit hurma ve ekinleri, birbirine şekil ve renk yönünden benzer, tat bakımından benzemez tarzda yaratıp yetiştiren hep O'dur.(Allahtır c.c.)

 

Nahl S. 11. Âyet: O suyla Allah sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve her türden ürünler bitirir. Tefekkür eden bir topluluk için bunda bir âyet (delil ve ispat)vardır.”

 

·        Peki; üç-beş çeşit gıda ile hayatlarımızı sürdürmemiz mümkün olduğu halde, Allah c.c. niçin yüz binlerce çeşit meyve ve sebzeleri bizlere cömertçe seferber ediyor?

CEVAP: Herhangi birimize gelen sıradan bir misafir için, sıradan ikramlarda bulunuruz. Fakat, çok değer verdiğimiz ve çok-çok sevdiğimiz misafirlerimiz için çok zengin çeşitli bir sofra hazırlarız değil mi? Hatta masanın ve odanın çeşitli yerlerine mis kokulu çiçekler koyarız. Fon müziği mesabesinde cıvıl-cıvıl öten kuşları bile ihmal etmemeye çalışırız.

 

İşte Yüce Allah da c.c.bizlere çok-çok değer verdiği için ve bizleri çok sevdiği için, en önemlisi de âyetlerde geçtiği gibi O’nun c.c. varlığına-birliğine delil ve ispat olması ve tefekkür ederek nankörlükten kurtulmamız için, yüz binlerce çeşitleri bizlere seferber ediyor. Bizleri, “kendisine şükre” sevk ediyor. Bunlardan gâfil olanları ise Kur’ân-ı Kerim Cehennem azabıyla tehdit ediyor. Dünyadaki durumları da hayvanlara benzetiliyor, hatta hayvandan daha sapkın ve aşağı oldukları bildiriliyor. (Furkan suresi, 44. Âyet ve A’raf Suresi, 179. Âyetlere bakınız.) 

Yazarın Yazıları