Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 13/09/2008 00:11
  • 21.000

Fatih’i bileniniz vardır mutlaka. İstanbul’un en eski ilçelerinden biri, nerdeyse 1500 yıllık. Gökyüzünden iğne atsanız yere düşmez, o kadar da yoğun bir yapılaşma vardır. Zaten tamamı da SİT alanıdır.

İşte sihirli kelime! SİT alanı.

Yıllardır elimizi kolumuzu bağlayan ucube yasalar ve yönetmelikler SİT, Boğaziçi İmar, Anıtlar, Hazine vs. değil miydi? Ama ne hikmetse bu yasalar Fatih’in elini kolunu bağlamıyor. Dedesi Yıldırım Bayezid’in bağlıyor maalesef.

Tamamı SİT alanı olan Fatih’in yüzde 20’sini oluşturan 5 bölgeyi 5366 sayılı Yenileme Yasası’na dayanarak kentsel yenileme alanı ilan eden Fatih Belediyesi, Sulukule, Ayvansaray, Türk Mahallesi, Fener Balat sahil kesimi, Yedikule Gazhane ve Yalı Mahallelerini ihya etmek istiyor.

Belediye, yaklaşık 1 milyar dolara mal olması planlanan projeler için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan onay bekliyor. Hedef tüm bu projeleri 2010 yılına yetiştirmek. Kulağa ne hoş geliyor…

Bizim Beykoz’umuz da 2700 yaşında olmasına rağmen bırakın kentsel dönüşümü, bir deniz ürünleri hali bile yok.

Beykoz Belediyesi’nin geçen süreçte mega projeler üretemeyişinde hep elimizi kolumuzu bağlayan yasaları ve kurumları sorumlu tutuyorduk. Ancak, Fatih örneğinde de görüldüğü gibi bu hantal ve ucube engeller bir şekilde aşılabiliyormuş. Hem de Fatih gibi bir yerde…

Beykoz’un bu engelleri aşamamasının sebeplerini yönetişim sorunu, STK’ların yetersizliği, ekonomik imkânsızlıklar ve siyasi sebepler olarak sıralayabiliriz sanırım.

Ben en büyük eksikliği meclis üyelerinde buluyorum (bir bölümünü tenzih ediyorum). Bu güne kadar iktidar partisinin meclis üyelerinin bir kısmı akçeli işler peşinde koştururken, bir kısmı da başkan yardımcılığı, şirketlerin genel müdürlüğü hatta başkanlık için her türlü yolu denedi. Bir kısmı zaten meclisin yolunu bile bilmezken aday bile gösterilmeyeceğini anlayanlar da transferlere başladı. Ne kadar etik!

Muhalefet partisinin meclis üyeleri de iktidarın dümen suyunda gezerken, basınla içli dışlı olanlar Klasik Dünya Edebiyatı’nın unutulmaz isimlerini bir takım anal çağrışımlar yapmak suretiyle aşağılamayı, sıra Beykoz’la ilgili proje üretmeye gelince de kafalarını kuma gömmeyi tercih ediyorlar. Elbette hiç kimsenin cinsel tercihleriyle ilgili bir sorunum yok. Hizmet anlayışı veya meclis oturumlarındaki devam-devamsızlığı ile de bir sorunum yok. Ta ki elinde bir çiçekle kapıma gelip benden çocuklarımın geleceğini çok yakından ilgilendiren Beykoz’u yönetmek için oy isteyene kadar.

5 yıllık çalışma döneminde Beykoz’a bir deniz ürünleri hali bile kazandırmaya gerek duymayanların önümüzdeki dönemde vatandaşın karşısına nasıl çıkacağını doğrusu çok merak ediyorum. Tabi 80. Yıl Anıtı’nın oradaki balıkçı tezgâhlarını Balık Hali olarak görüyorlarsa buna bir şey diyemem.

Riva’da Poyrazköy’de, Anadolu Kavağı’nda, Beykoz’un uygun olan sahil bandında, Karlıtepe’de Beykoz’u turizme adapte edecek, gelirlerini arttıracak daha yaşanabilir hale getirecek projeler yapılmaması bir yana ortada bu güne kadar hiçbir projenin bulunmayışı beni daha çok yaralıyor. Kentsel dönüşüm ve toplu konut olayına hiç girmiyorum bile.

Sahi 10 yıldır söylenir dururdu. Şu yat limanı mevzusu. O da hayal oldu gitti. Kimbilir, o yat limanı hayata geçebilseydi başka projelerde gelirdi peşinden. Kim bilir…

Yazarın Yazıları