Kader GÜR
  • 21/09/2016 Son günceleme: 21/09/2016 19:11
  • 8.745

Türkiye olarak her şeyi sil baştan yeniden değerlendirmemiz gereken bir süreç yaşadık ve hala taşlar yerine oturmadı.

Vatan, bayrak sevgisiyle 15 Temmuz gecesi üzerimize düşeni millet olarak yaptık. Hala aynı duyarlılıkla duruşumuzu millet olarak koruyoruz. Millet olarak kritik durumlarda hızlı bir şekilde bir araya gelebiliyor ve gerekeni yapabiliyoruz.  Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu denli bir birliktelik yaşayan Türk Milleti'nin bundan sonra aynı duyarlılıkta olacağından asla şüphe duymuyorum.

Fakat bazı şeyleri sulandırmayı da maalesef çok iyi beceriyoruz. Son zamanlarda kalitesi gittikçe düşen siyaset uğruna; samimiyet ve gerçek dostlukları harcıyor, bunu yaparken de parayla pulla değeri ölçülmeyecek samimi duyguları bir çırpıda yok edebiliyoruz.

Kimse kimseye güvenmiyor, bir kelimenin altında bin mana aranıyor. Menfaat her şeyin önüne o kadar geçmiş ki, 15 Temmuz gibi hassas bir konu bile şahsi çıkarlara tevdi edilebiliyor.

Naçizane; 45 yıllık yaşantımda, karşılıksız, çıkarsız ve menfaatsiz dostlukların zirvesinde yer alma onurunu yaşayan bir insan olarak, menfaatsiz dostlukların ve karşılıklı güven duymanın lezzetini bildiğim için yakın çevremi ve dostlarımı bu konuda sık sık uyarıyorum.

Sermayemiz birlikteliğimiz ve güvenilir insan olmak

Geçmişle bugün arasında bir kıyaslama yaptığınız zaman her şeyin  kötüye gittiğini açıkça fark edebiliyorsunuz...   Tabii ki insan kendi menfaatini gözetmeli... Fakat bunu dürüstlük, samimiyet ve adaletli duruş sayesinde, vatandaşın verdiği destekle sağlamak yerine, böyle görünüp de; insanların samimi duygularını kumpaslara kurban ederek elde etmeye çalışanlar olunca insan üzülüyor.

Hatta bu istismarlar öyle aşamalara geliyor ki, milletin değer vererek var ettiği, destek vererek yücelttiği kurumlar bile şahsı menfaatler için tereddütsüz kullanılabiliyor.

Mesela bir örnek vererek hemen konunun özüne gelelim....

Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı, AK Parti bu denli iktidarda kalabilir miydi?

Cevap: Kesinlikle hayır!...

 O zaman yanlış yapan herkes Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanımlarını tüketiyor... Değil mi?

Yerel bazda yapılan tüm yanlışlara rağmen, hala bu millet Recep Tayyip Erdoğan'a oy veriyor, ondan vazgeçmiyorsa, sizde bunu bilerek yanlış olduğunu bildiğiniz şeylere devam ediyorsanız, bu açıkça bir su istimal olduğu gibi ona oy veren samimi insanların duygularını sömürdüğünüz anlamını da taşır.

15 Temmuz sonrası bizim, İkon Araştırma'da dahil bir çok firmanın yaptığı kamuoyu araştırmasında, Türk siyaset tarihinin bütün verilerini alt üst ederek, zirveye çıkan Recep Tayyip Erdoğan'ın hala Türk milletinin vazgeçilmezi olduğu açıkça görülüyor.

Türkiye tarihinde ilk kez en güvenilir kurum olarak % 58 ile Cumhurbaşkanlığı çıktı... Hükümete güven % 14 seviyelerine düştü...   Kabinede değişiklik beklentisi de % 60 seviyelerinde. Meclis ve siyasi partilere güven oranı ise % 6... Ama buna rağmen bugün seçim olsa AK Parti yine daha fazla bir milletvekili sayısı ile tek başına iktidar oluyor.

AK Parti: % 53.60, CHP: % 21.80, MHP: % 14.10 ve HDP: % 07.70... Bu sonuçlarda da görüldüğü gibi millet siyasete güvenmese bile Tayyip Erdoğan faktörünün etkisini AK Parti'ye yansıtmaktan çekinmiyor.

Burada siyasete duyulan güvenin çok düşük olmasını, aynı araştırmada kabinede değişiklik beklentisinin yüzde 60 seviyelerinde çıkmasını irdelemek gerekiyor. Vatandaş Türkiye'nin içinde bulunduğu haleti ruhiyeden olacak ki, erken seçim de istemiyor!...

Fakat üç seçimin yasal olarak aynı yıl içinde yapılacak olması Türkiye'yi zora sokabilir endişesiyle yeni bir ayarlama yapılıyor. Bu ayarlamada, 2019 yılına bir tek Cumhurbaşkanlığı Seçimleri bırakılmak isteniyor... Milletvekili Genel Seçimleri'nin 6 ay ertelenerek 2020 yılında yapılması ve sürenin tekrar beş yıla çıkarılması, yerel seçimlerin de altı ay erkene alınıp 2018'de seçmenin önüne sandık konulması amaçlanıyor.

Sorun burada başladığı gibi ülke genelindeki siyasi veriler ve hareketlenme ile Beykoz'un entegrasyonunun da sağlanması gerekiyor.

Beykoz, 2014 Yerel Seçimleri'nde Yücel Çelikbilek'i yeniden Belediye Başkanı seçerek çok akıllıca bir iş yapmıştır. Çelikbilek Beykoz'u özel proje alanı yaptırarak, tabir yerindeyse Beykoz halkını hayal bile edemediği gerçeklerle yüzleştirmiştir. 2B tapulandırma çalışmalarıyla, siyasi hayatının en büyük hizmetini yapan Yücel Çelikbilek, aslında bu hizmetle işini bilerek ve isteyerek daha da zorlaştırmışır... Çünkü, tapulandırma çalışmaları sonrasında Beykoz'da beklentiler eskiye oranla daha da artmış ve mevcut yerel kadronun bu beklentilere cevap verme durumu ortaya çıkmıştır.

2018'de yapılması düşünülen erken yerel seçimlerde stratejiler bu hareketlenmeler ışığında belirleneceği için, gerek AK Parti Genel Merkezi, gerek seçmen, gerekse iş dünyası bundan böyle Beykoz'u yakından takip edecektir.

Beykoz'un planları peyler peyi onaylanıyor.  Yakında Beykoz'da şantiyeler kurulur.  Beykoz'un cehresi değişmeye yüz tutar. Tutarda, bu kadar aç kurdun pusuya yattığı Beykoz'da 2018 yılı için siyaset nasıl şekillenir onu Allah bilir.

İşte 2018'de yapılması planlanan yerel seçimler bu çerçeve de Beykoz için büyük önem taşıyor. Onun için Beykoz'da siyaset yapanların özellikle AK Parti camiasının çok akıllı olması gerekiyor.

Seçmen, Recep Tayyip Erdoğan'ın hatırına AK Parti'den vazgeçmez ama AK Parti sizden vazgeçebilir?

Benden söylemesi

Yazarın Yazıları