Çağlar CİLARA
  • 01/01/1970 Son günceleme: 15/01/2015 23:11
  • 4.740

Basın sustuğunda kimsenin sesini duyamayız. Devletler her türlü insan hakkı ihlallerini işler ve kimsenin ruhu bile duymaz. Bunu 90'lı yıllarda yaşadık. Basın özgürlüğü güvence altına alınması gereken en hayati konudur.

Basının sınırları var mıdır? Birilerinin onurunu zedeleyecek haberler yapmadığı sürece sınırları yoktur.

Ülke güvenliğini tehlikeye düşürecek bir bilgiyi haber yapması bile gazeteciliktir, özgürlük sınırlarını aştığı anlamına gelmez.

Çoğu kez basına yönelik sansürler, ülke güvenliği ile gerekçelendirildi. Devletlerin kendi aralarındaki problemler basını ilgilendirmez, basın işini yapar…

Dini ve milli değerlerle ilgili basın saygılı olmak zorunda mı, bence değil; bu onların kendi ahlaki sorunlarıdır. Bir insan ya da bir kurum dini veya milli değerlere saygı duymayabilir, bu en doğal haklarıdır, kimse kimseye değerlere saygılı olmayı dayatamaz! Bireyin özgürlüğü esastır. Kimseye zarar vermediği sürece dilediği gibi düşünebilir. Bunu koruması gereken organizasyon ise devlettir, hukuktur.

Gelelim karikatür meselesine…

Dini değerlere hakaret olarak görülen karikatürler o dine inananları dinden soğutmaz! Bana kalırsa insanları dinden soğutan, din adına kurulan düzenin adaletsiz olmasıdır.

Yeryüzündeki adaletsizlikleri ortadan kaldıracağım diyen dinler eğer adaletsizlik ortamının kaynağı oluyorsa o zaman dini değerlere en büyük saldırıyı bu düzenin aktörleri yapıyor demektir.

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez önemli bir açıklama yaptı. Görmez, "Peygamberimize mahcubuz çünkü o 'Birbirinize zulmetmeyin' dedi, biz birbirimize zulmettik!" ifadelerini kullandı. Prof. Görmez, inananların kendi kendilerine verdikleri zararı böyle anlattı.

Bana kalırsa da İslam dinine, İslam düşmanlarından çok birbirine zulmedenler zarar verdi.

İslam dünyasının ve Türkiye'deki dindar muhafazakâr gençlerin, binlerce katliama sesini çıkarmayıp, karikatür meselesi için kıyametleri koparması tamamen siyasi reflekstir; teolojik bir çıkış değildir.

Eğer tepkiler inanç temelli olsaydı, benzer kitleleri sokaklarda yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları için görmemiz gerekirdi ya da 2 saatte 2 bin kişiyi öldüren Boko Haram'a kızarken görmeliydik. 6 yaşındaki çocuğa Rus askerlerini öldürten, çocuklara silah eğitimi vererek katliam yaptıran kadınları "İslam Hukuku" adı altında köle pazarında satan IŞİD militanlarına kızarken de görmeliydik.

Ben diyorum ki, bırakınız yazsınlar, bırakınız çizsinler... Biz önce aynaya bakalım. Kendi hatalarımızı düzeltelim, eksiklerimizi tespit edelim. Kendi geçmişimiz ile yüzleşip, işlediğimiz suçların bedelini ödeyelim. Adalet, eşitlik, ahlak ve özgürlük için sokaklara dökülelim.

Yazarın Yazıları