Çetin ÜNLÜ
  • 01/01/1970 Son günceleme: 20/11/2013 23:11
  • 8.908

Siyasetin nabzının en yüksek attığı bu günlerde, aday adayları Beykoz’umuz da, sahalardan hiç mi hiç ayrılmıyor. Her alanı karış karış arşınlamaya çalışıyorlar. Ayak basmadık kara parçası bırakmıyorlar, adeta.

Bu bağlamda; tüm siyasi partilerin aday adayları, hiç bir toplantı ve yapılan organizasyonları kaçırmamaya, fotoğraf karelerinde yerlerini almaya, o kadar özen gösteriyorlar ki, sormayın gitsin.

Kendi partileri tarafından, aday gösterilmeseler bile, isimlerini kamuoyunda, bilinir hale getirme mücadelesi veriyorlar.

İsim vermek istemiyorum, lakin birçok aday adayı hayatı boyunca yerel basın kuruluşlarının kapısını, adreslerini bilmezken, şimdi hemen hemen hepsi randevu peşinde koşuyorlar.

Siyaset yapan birinin, medya kuruluşlarını, gazetecileri tanımıyor oluşu, zaten bana göre o kişinin, bu anlamda, yarışa 1-0 değil, 3-0 yenik başladığının göstergesidir.

Şimdi sizlere gözlemlediğim ve çok iyi analiz ettiğime inandığım, tipik siyasetçi örnekleri vereceğim;

  -  Seçimden seçime sahada olanlar.

  -  Yerel basınla hiç ilişiği olmamış, ancak seçim sürecinde basının varlığından haberdar olanlar.

   -  Attığı her adımı fotoğraf karesine kaydedip, servis etme çılgınlığı yaşayanlar ve akabinde ziyaret paranoyaları.

   -  İsimleri zikretmeden: Hat’ta sen benim bölgemin insanısın, hemşerimsin, senden özellikle beni ön plana çıkarmanı, seçimlere kadar varlığımı gündemde tutmanı, rica ediyorum cümleleri.

    - Bunların yanı sıra, gazete sayfalarında yer bulabilme coşkusu.

    -  Akla gelebilecek her kesime ulaşma arzusu.

    - Yerel basınla; yemekli, çaylı, kahveli, bilumum yiyecek ve içecekli,  hoş seda buluşmalar.

    -  Daha önce bilmedikleri, köyleri, mahalleleri, evleri ziyaret etme çılgınlığı.

    -  Mevcut Belediye Başkanı’nı, nasıl rencide ederiz, onu nasıl alt edebiliriz stratejileri.  

    -  Parti şemsiyesi altında, adını öne çıkarmanın yol haritaları.

    -  Sanal dünyadaki haber ve paylaşım sitelerinden dostlar edinme ve bir karecik de olsa fotoğraflı yer alma savaşı.

    -  Tanıdığının tanıdığını bulup, onlara ulaşma derdi.

    -  Yerelleri aşıp,  Ankara’ya ulaşıp, hamili kart yakınımdır, desteklemenizi bekliyoruz, rica yazıları.

Say say bitmeyecek kadar, çok aksiyon anlayacağınız. Bunları küçümsediğim yâda doğru bulmadığım için yazmadım!

Elbette ki yola çıkanlar, o yolda yapmaları gerekenleri yerine getirmeli...
Sadece dozunu aşmasınlar ve koltuklarına oturduklarında kiloları ne kadarsa, koltuğu bırakma durumunda da,  göreve başladıkları kiloda kalksınlar!

Şimdi bu konudan uzaklaşıp, gelelim gündemi sarsan, cemaatle iktidar arasındakidershaneler konusuna;

Her ne kadar "savaşmayalım paylaşalım" sloganları atılsa da, iplerin gerginliği artık gizlenemiyor. Başbakan Erdoğan kendince son noktayı koydu;  dershaneler ve etüt merkezleri kapatılıyor.

Bildiğim ve araştırdığım kadarıyla taslakta "Dershaneler özel okula dönüştürülecek, kredi verilecek" maddesi bulunsa da, bu desteğin cemaati pek ilgilendirmediği aşikâr. Zira, zaten cemaatin yüzlerce özel okulu mevcut. Kim bilir, yarın bir gün, o özel okullar da müfettiş ablukasına alınabilir.

Tabii bu süreçte, Fethullah Gülen ve cemaate yakın çevreler de boş durmuyor. Hat’ta, bazen dozajı kaçırıp, tehdide varacak ifadeler kullanıyorlar.

Yalnız; her açıklamaları bırakın, Başbakan Erdoğan'ı tekrar düşünmeye zorlamayı, aksineErdoğan'ın kızgınlığını artırıyorlar.

Hiç mi hiç çekincesi yok, Başbakan'ın? Öyle olmalı ki, "Oy vermişlerse, bundan sonra vermesinler" diyor.


Başbakan'ın bu denli kararlı olmasında, yapılan kamuoyu araştırmalarının büyük etkisi var.
Tek başına estirdiği rüzgârı, kimseyle paylaşmak istemiyor. Haksız mı? Hiç de değil.

Cemaat-iktidar gerginliği, genel seçimlerde başlamıştı. O dönemlerde ulusal basından takip ettiğim kadarıyla, Başbakan Erdoğan'dan 60 milletvekilliği kontenjanı isteyen cemaat, sadece 5 tane koparabilmişti. Yani Başbakan'ın ilk resti o dönemlerdeydi.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan olayıyla da, köprüler tamamen atıldı. Ulusal basında yer alan haberlere göre, Hoca efendi, Hakan Fidan’ın açığını aradığı, MİTEMNİYET birimlerini ve bunların yanı sıra CIA ve MOSSAD ile işbirliği yaptığı söylentileri kamuoyuna sızmıştı.

Lakin Gülen hocanın avukatı Orhan Erdemli bu iddiaların hayal ve asılsız olduğunu hemen akabinde, belirtmişti.

Sayın Başbakan'ın kişiliğiyle ilgili en önemli tespitim, ne iyiliği ne de kötülüğü unutmasıdır.
Yakın tarihte medyaya konu olan, Vali Coş'u sahiplenmesi bunun en somut ispatıdır.

İsterse iktidarı kaybetsin, cemaatle arasındaki soğuk savaşta asla geri adım atmayacağını düşünüyorum.


Aba altından gösterilen sopalar, Erdoğan'ın sinir katsayısını artırmadan başka bir işe yaramayacaktır."Savaşmayalım paylaşalım" türünden kardeşlik türküleri de beyhudedir.

AK Parti iktidarının tek kahramanı var, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bana göre gerçekten omurgalı, ne yaptığını ve ne yapacağını bilen bir Başbakan.

Bu anlamda da; Erdoğan, ne attığı adımdan, nede verdiği sözden döner. Bakın da görün.

Yazarın Yazıları