Nimet ER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 18/12/2012 23:11
  • 8.422

Her şeyin nasıl’ı önemli olduğu kadar niçin’i de önemlidir. Ve kâinatın ahengi de bence bu noktada vücut bulur. Farkında değiliz ama belki de bir ömür arkasından koştuğumuz sorulardır bunlar... Tüm sızılarımızın, yaralarımızın ve hatta tüm merhemlerimizin sebebidir bazen.

 
Yaşadıklarımızdan elimizde kalanlara baktığımızda, bulduğumuz genelde sorulardır, cevaplardan ziyade. Sorular, insanı cevaplara değil, aksine daha da fazla soruya götürür ve soruları olan insanların bir “hakikat” derdi taşıdığını biliriz ki bu, o insanla kuracağınız yakınlığın ölçüsü oluverir.
 
Ve sorular insanı “hakikat” kapısının önüne getirip bırakıverir bir gün... Eşiğinde olduğu kapıyı çalmadan geri dönende olur, eşiği minder yapıp bekleyende...
 
Demem o ki; ne buldu iseniz aradığınız o olduğu içindi.
 
Şimdi hayatımıza bir kez daha bakalım. Sahi ne arıyorduk?
 
Peki, “hayatın çözümsüzlükleri nereye aittir?” derseniz, eh bu kadar ahkam kestikten sonra devam etmenin zararı yok derim.
 
Çözümsüzlüklerimizin nedeni; varlık sebebini yitirmiş sorularımızdır kanımca.
 
Ve varlık sebebini yitirmiş soruları niye taşırız hayatımızda? Bu da ayrı bir çözümsüzlüktür ya neyse...
Yaşadıklarımızı inandıklarımıza göre, onarma fırsatımız olur belki bir gün. Kim bilir?
 
Kalbine ait olmayan duyguları taşıyanlar ne çok!                                                      
Üzerine uygun olmayan bir elbiseyi giymiş gibi; eğreti ve yakışıksız...
 
Şu zamanda insanoğlunun en çok suistimal edilen duygusudur “merak.”
“Merak” duygusu modern insanda “tecessüse”, tecessüs ise insanla insan arasındaki bağı kesip atan keskin bir kılıca dönüştü.
Western filmlerini bilirsiniz. Malum bir ülkenin oluşumunu yansıtır ve iyileri ile kötüleri aşağı yukarı bellidir. O filmlerden birindeki bir sahneyi hiç unutamam. Beyaz adam yanındaki kadının eline silahı tutuşturur ve kızılderilileri gördüğü anda tetiği çekmesini söyler. Kadın, “ben hiç insan öldürmedim” diyerek silahı bırakır. Beyaz adam “insanları silahlar öldürür, yap şunu!” diyerek silahı tekrar kadının eline verir.
 
Gerisini anlatmaya gerek var mı? Bu zihniyet bir yerlerden tanıdık geldi mi size de?
 
 
Not: Yazılarımı okuyanlar bilirler türkü kadını. Hayatımın çınarı... O, biraz daha zorda. Artık bedenide yaralı...  Ne olur dua edin! Kendine geçmişten bir yer seçip yaşadığı yerlerden döndüren acıları var bu günlerde... Aslında hastane ortamında yutkunduklarımı yazmıştım ama “bir incelik yapıp incitmemeyi” seçtiğimden sildim. Kıymetli okur, lütfen kafasında uçuşan sözcükler ile bir cümle kurmayı becermeye çalışan birinin mırıldanmaları olarak okuyunuz bu yazıyı. Zira dardayım, bir garip diyardayım...
Yazarın Yazıları