Ömer KASAP
  • 04/04/2016 Son günceleme: 04/04/2016 18:49
  • 3.209

Bilgi, en ulaşılabilir hale geldiği için artık herkes her konuda uzman...

Sosyal medyada herkes yazar, fotoğrafçı ve siyaset bilimci. Sadece birinde de değil, tümünde her dalın en iyisi.

Hep söylüyorum; millet olarak okuma alışkanlığını sosyal medya sayesinde kazandık. Zorunlu derslerin kitapları ve gazetelerin spor sayfasının dışında tek satır okumamış ‘zilyon’ tane insan vardır. Teknoloji sadece bilimi değil, ‘insan’ı da geliştirdi. Türkiye’de kişi başına düşen kitap ve kitap içerisindeki satır sayısından çok daha fazlasını ‘ileti’yoruz sosyal medya üzerinden. Daha kurallı cümlelerle daha ‘net’ ifade ediyoruz; bu  da iyi bir şey tabii ki.

Herkes ‘kendi’ni yaşıyor bu sayede, gizlenmeden, gizlemeden. Herkes şeffaf!

En yakın arkadaşına söyle(ye)mediğini yapıştırıyor. Herkes biraz şair, biraz fotoğrafçı ama en akademiğinden siyaset bilimci(!)

Daha da ileri gideyim; Türkiye’nin muhalefet partilerinden daha iyi çalışan, daha anlaşılır, daha sınır tanımaz bir ‘siyaset’ var sosyal medyada.

Akıllı telefonların ‘yılan’ oyunları dışında ‘okuma’ ve ‘öğrenme’ için kullanılabiliyor olması sevindirici... Ama kullanılabiliyor sadece, kullanılmıyor! Neyi okuyor, neyi öğreniyoruz? Sadece ‘zaman’a yazık ediyoruz. Kimin hangi cafede kimle ne yediğinden, bugün ne giydiğinden, saat kaçta nerede olduğundan, plotonik sevgilisinin ve sosyologların dışında kime ne? Herkes mi toplum bilimci arkadaş?

Kafa dağıtmak için takılıyoruz belki ama inanın kafa patlatıyoruz. Daha çok yoruluyoruz. ‘Sosyal sorumluluk’un kelime anlamı bence bu olmalıydı. Gerçekten de sosyal medyanın da bir sorumluluğu var, kendimden biliyorum. Güzel bir mekana gittiğinizde ilk olarak ‘check in’ yapmalısınız. Yaptığınız ‘check in’i  her iki paylaşım platformunda da paylaşmalısınız. Yediğiniz ve içtiğiniz sizin olsun ama onu da, mekanın manzarasını da diğer ‘resim’ odaklı paylaşım platformunda paylaşmanız gerekiyor. Bitti mi?  Tabii ki hayır...

Sonra geri dönüp  ‘check in’inizi ‘like’layanların  kendi ‘check in’lerini de ‘like’lamanız gerekiyor, iade-i like yani. Sonra yeniden resimli paylaşım platformuna geri dönüp gelen yorumları yönetmelisiniz. Belki bu steplerden sonra gelen çayınız, henüz sıcak kalabilmişse hızlıca iki yudum alabilirsiniz. Zira paylaşımlarınızı görüp anlık mesajlaşma uygulamasından gelen iletilere  de cevap vermeniz gerekiyor. Hele ki gelen iletilerden birine cevap vermek için ‘çevrimiçi’ görünmüşseniz etik olarak diğer kişilerden gelen tüm iletileri de  cevaplamak gerekiyor, başka bir değimle işin raconu bu.  Bitti mi? Tabii ki hayır. Bitmez bir döngü bu. Şarjınız az ise telefonu şarj etmeniz gerekiyor. Birkaç saat ‘offline’ olmayı kimseye açıklayamazsınız! Yani şöyle tüm haftanın yorgunluğunu atmak için sizin olan bir pazar gününün kendinize ait olan 2-3 saatine de takipçilerinizi ortak etmek zorundasınız.

Bir şeyleri yanlış kullanıyoruz gerçekten. Ama iyi haber; sadece bize özgü değil bu. Yine Japonlar ve medeniyetten yoksun coğrafyalar hariç genel olarak ‘evrensel’ bir hastalık... Evet hastalık.... Madde bağımlılığı gibi yani. Varsa akıllı telefonunuz birkaç saat ayrı durmayı deneyin; mümkün değil.

Günün sonunda tüm bunlar birer “bilgi” tabii ki. Ama kendinizle ilgili, ama başkasıyla ilgili  yığınla bilgi var sosyal medya üzerinde. Kim hangi yemeği sever, kimle gezer hepsi kayıtlı. Birkaç dakikalık sosyal medya gezintisiyle kişilik analizi bile çıkartabilirsiniz...

Ne kadar gerekli bu bilgiler bilmiyorum. Ama insanların birbirleri ile ilgili detayları kendisinin anlatmasını beklemeden öğrenebilmenin mutlaka pozitif bir katkısı olabilmeli değil mi? Maalesef değil! Birbirimizle ilgili birçok ‘gereksiz’ bilgiye sahip olmamız halen birbirimizi anlamaya, ‘ortak’ bir dil kullanmaya yetmiyor. 

Sosyal medyayı eleştirmiyorum bu arada, yanlış anlaşılmasın. Sosyal medya üzerindeki “bilgi” ye ve bilginin oluşması için verilen emeğe haksızlık ediyoruz! Gereksiz bilgiler arasında kaybolup gidiyoruz. Ebru Gündeş’i yemeğe çağırmayacaksan eğer sevdiği yemekten sana ne! İrem Derici’ye evlenme teklif etmeyeceksen boşandığından sana ne...

Bazı bilgi bankaları var sosyal medya üzerinde, sadece işe yarar “bilgi” paylaşan.

Takipçi sayısına bakıyorum; Yıldız Tilbe’ninkisi kadar değil. Kendisini sevmediğinden değil bu örnek,  Türkiye’de herkes Yıldız Tilbe dinlemediğine göre, herkes için gerekli olan ‘bilgi’nin daha popüler olması gerekmez mi?

Yazarın Yazıları
Dahası