Ömer KASAP
  • 22/10/2015 Son günceleme: 22/10/2015 11:25
  • 4.221

Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘memleket isterim’ şiiri ayrı bir anlama taşıyor bugünlerde.

Şiirin teması tam da ihtiyacımız olan ‘seçim beyannamesi’ tadında değil mi? Kesinlikle öyle...

Gelin önce şairi  ‘yad’ edelim kendi mısralarıyla; 

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

 Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Ne güzel yazmış” az kalır, ne de güzel ‘yaşat’mış şair mısralarında. Bahsedilen memleket ne kadar da uzak ve yabancı bu günden(!) Bir ‘gökyüzü’nün maviliği tanıdık satırlardan...  O da havada barut yoksa(!) 

Bizim hayalini kurduğumuz böyle bir memleket... Gayemiz de  gayretimiz de bu yönde. “Kardeş kavgasına bir nihayet” bulmadıkça şiirin kalan satırları kifayetsiz, ‘kavga’dan beslenenler fırsat buldukça da  şairin ve vicdanını olması gerektiği yerde taşıyanlar için de ‘memleket’ hayal...

Ve fakat ne hikmettir bilinmez; ‘memleket’in altını üstüne getirmek için çalışan ‘alda(n)mış’ların sayısı, aynı memleketin huzur ve refahı için kendini ‘adamış’lardan çok daha fazla(!). Hal böyle olunca kara parçasını ‘memleket’ olarak yoğurup şekillendirmek ciddi ‘emek’ istiyor...

Benim’ dediğin alanı tel örgülerle çevirip kontrolsüz ‘yabancı’ girişini engelleyebiliyorsun ama; ‘fitne’ sınır tanımıyor!  Türkiye ağır bir miras taşıdığından olsa gerek, tarih boyunca yerli  ‘hain’lerinden bir türlü ayıklanamamıştır. Bunlar ne ara bu kadar hızla türediler  o da ayrı bir araştırma konusu(!) Kendilerini koca bir aldanmışlığa adamaları hiçbir akla sığmasa da, ‘bozgunculukları’ tescillenmiş olmasına rağmen halen ‘iyi’  ve ‘mağdur’u oynuyor olmaları nasıl bir özgüvendir!

Ellerinde taşıdıkları ‘zeytin dalı’  ‘barışa’ uzatmak için değil,  sapan yapmak için! Suruç, Reyhanlı ve Ankara’daki ‘vicdan’ enkazlarının altından hep aynı ‘zeytin dalı’ çıkıyor.

Sadece ‘Katil Devlet’ diye bağırabilmek için Türkiye’nin kalbinde katliam yapmaktan çekinmediler/çekinmeyecekler. Allah düşmanın da ‘mert’ olanını versin(!). Ermenilerin çocuk çocuk demeden yaptıkları katliamların bire bir izlerini taşıyor(!). Üç yaşındaki çocuğun yanında polis babasını şehit eden, kurban eti dağıtan çocuğu hedef seçen, ‘barış yürüyüşü’nü savaşa çeviren hep aynı güruh.

Türkiye, Ortadoğu ve İslam coğrafyasının sigortasıdır. Büyük Türkiye, Ortadoğu da emelleri olan her toplum için büyüklüğü nispetinde tehdittir. Rusya ve Amerika Ortadoğu’ya plaj havlularını serdi bile… Mısır, Libya, Suriye, Ukrayna ve Irak da ne yaşanmışsa aynını yaşatmak arzusundalar. Ortadoğu ne kadar güvensiz olursa emelleri de aynı nispette güvencede olacak. PYD ve PKK'ın elindeki silahlar da o plaj havlularının altından çıkıyor işte...

Türkiye'nin refah ve kalkınması bu emperyalist oyunu ziyadesiyle tehdit ediyor. Suudi Arabistan gibi etliye sütlüye karışmayan, dışarıdan hizmet alan bir devlet olsaydık durum daha farklı olurdu... 17 Aralık ve sonrasında gelişen zincirleme 'oyun'ların tamamı, Türkiye'yi itibar ve istikrarsızlaştırma amacına  hizmet ediyor. 'Milli' ve 'Millet'in olan her şey doğrudan kanlarına dokunuyor. 

Türkiye'yi Suriye ve ırak modeline döndürmek için yapmayacakları kahpelik yok. Ukrayna'yı altı ay içinde karıştırıp tam ortadan ikiye bölenler de bunlar, Irak'ı 'devletsiz' bırakan da. Türkiye'de  maşa olarak PKK'yı, PKK Seloyu, Selo da Kürtleri kullanıyor. Kürt milliyetçiliği adı altında en büyük hezimeti yine o bölge insanlarına yaşattı ve yaşatıyor.

7 Haziran’dan sonra nelerin değiştiğini uzun uzun, tekrar tekrar anlatmaya gerek yok sanırım… Biraz dünyaya, biraz da ekonomiye bakıp karar verin.

Başka 1 Kasım yok(!) O nedenle tarihi önem taşıyor. Ya tarihe kazınacağız, ya da tarihe karışacak! Bu kadar açık ve net.

Çevrenizde  sahte milliyetçilik ve özgürlük masallarına ‘KAN’an varsa acil uyandırın.

 Memleket şiirde anlatıldığı haliyle hazır.

Tek eksik; “Kardeş kavgası”nın nihayet bulması.

Oylarınıza sahip çıkın, kimseye emanet etmeyin.

Küçük kırgınlıkların koca bir  dirlik ve birliği parçalamasına izin vermeyin. İstikrar ve itibarın altı aylık reklam arasını sonlandıralım.

Sen, ben yok; Türkiye var…

 

Yazarın Yazıları
Dahası