Metin AYDIN
  • 15/04/2021 Son günceleme: 15/04/2021 21:25
  • 3.619

Yazımıza Almanların Karadeniz sularında dolaşan altı adet denizaltının hikâyesi ile başlayalım.

Yıl 1941, Almanya Rusya’daki enerji kaynaklarına göz dikmiş. Hitler’in yanlış yönlendirilmesi mi diyelim yoksa hırsının kurbanı mı oldu diyelim, Rusya’ya savaş açarak daha önce Napolyon’un düştüğü hataya mı düştü diyelim.

1941 Haziranın da Almanlar Ruslara savaş açıp Barbarossa adıyla isimlendirdikleri askeri harekâta başladılar, Karadeniz kıyılarını ele geçirip Tuapse’yi işgal ettiler. Kıyıların kontrolü ellerinde bulundurmalarına rağmen ikmal yollarını kontrol edecek Karadeniz’de deniz kuvvetleri yoktu.

Nazi Alman hükümeti 6 adet denizaltısını Karadeniz’e geçirmek için Türk hükümetine müracaat etti. Bunlar Alman deniz kuvvetlerinin 30. filotillasına bağlı olan U-9, U-18, U-19, U-20, U-23, ve U24  denizaltıları idi. Türk hükümeti Montrö antlaşmasına bağlı olarak denizaltıların Karadeniz’e geçmesine izin vermedi. Bu tarafsız kalması için gerekli bir karardı.

Bunun üzerine zamanın Alman hükümeti Fatih’ten örnek alarak denizaltıları karadan indirmeğe karar verir. Bu Kiel Limanından Köstence’ye 3500 km.lik bir yol demekti. Bu yolu Elbe nehri ile Dresden’e, oradan da İngolstad’a takriben 380 km lik bir karayolu demekti.  Elbe Nehri ile Dresden’e gelen U botlar burada sökülerek İngolstad’a taşınır. Monte edilmek üzere buradan da Tuna üzerinden Köstence limanına ulaştırılır.

Ve görev burada başlar ve yaptıkları hiçbir çatışma Türk devletinin tarafsızlığına gölge düşürmez.

Bu denizaltılar Karadeniz’de görev yaptıkları sürede takriben ellinin üzerinde savaşa girip 26 gemi batırmışlardır. Ruslar da Karadeniz deki bu U botların üçünü batırmıştı.

Bunun üzerine Alman devleti diğer üç denizaltı içindeki mürettebatın Yunanistan’a gönderilme koşuluyla Türkiye’ye hibe edilmesini önermiş ama Türk hükümeti bunu kabul etmemişti. Bunun üzerine bu üç U bot Alman mürettebat tarafından Türk kıyılarında Kdz. Ereğli, Ağva Bağırganlı, Karasu açıklarında batırılıp mürettebat Türk emniyeti tarafından yakalanıp Türkiye’de misafir edilmişti. Misafir edilen Alman meslekleriyle ilgili görevlerde çalıştırılmış ve Kızılay maaşlarını vermişti. Harbin bitimine müteakip İtalya’ya gönderilmiş, oradan da Almanya’da bir esir kampında tutulup daha sonrada evlerine dönmüşlerdir.

Yani Montrö Antlaşması Türkiye’nin en büyük güvencesidir. Almanlar en kuvvetli oldukları, pervasızca istedikleri ülkeyi işgal ettikleri dönemde Montrö antlaşmasına riayet etmişlerdir.

Lozan’da imzalanan boğazlar sözleşmesinde, boğazların silahsızlandırılıp Türkiye’nin egemenliğine bırakılması ve Türkiye’nin başkanlığında uluslararası bir komisyonun boğazları yönetmesi, Türkiye’yi devamlı diken üstünde bırakmıştı. Dünyanın tekrar silahlanmaya başlaması Atatürk’ü harekete geçirmiş ve Karadeniz kıyısındaki devletleri de yanına alarak Lozan boğazlar sözleşmesini diğer imzacı ülkeleri de ikna edip iptal ettirmiş, yerine 20 Temmuz 1936 Montrö antlaşması imzalanmış. Bu antlaşmaya göre uluslararası komisyon iptal edilip boğazların kontrolü sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümranlığına bırakılmıştır. Aynı zamanda boğazlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin istediği gibi asker bulundurması kabul edilmiştir. Boğazlardan Karadeniz’e kıyısı bulunmayan devletlerin belirli tonajın üstündeki gemileri, denizaltılar ve uçak gemileri boğazlardan geçemeyeceklerdir. Ve bunun gibi diğer yabancı devletlerin de Karadeniz de kıyısı olsun olmasın bir sürü kuralı yerine getirip Türkiye’nin de izniyle geçebileceklerdir.

Gelelim bu sözleşme nasıl delinebilir ki bu arzu da en çok USA ve çok yakın dostlarının işine yarar. Montrö sözleşmesi Karadeniz’den Marmara’ya ve Marmara’dan Saroz körfezine kanal açarak delinebilir veya Karadeniz’den Bulgar ve Yunan sınırındaki Meriç nehri kullanılarak yapılabilir. Bu şekilde Karadeniz ile Saroz Körfezi arasında yapılacak kanal ile delinebilir, yani bu ihtimal birçok devleti ilgilendirdiğinden çok zor. Diğer ikinci ihtimal, Karadeniz ile Marmara’yı bağlayacak olan Kanal İstanbul, İstanbul boğazını devre dışı bırakacak, Çanakkale boğazını devre dışı bırakacak, Marmara ile Saroz körfezini bağlayacak olan kanal Çanakkale. Bu bölgelerin Türkiye’nin sınırları içerisinde olması sadece Türkiye’nin ikna edilmesi yeterli olacaktır. Bence, bu da Türkiye’nin intiharı olur. Kanal İstanbul’un yapılması Kanal Çanakkale’yi de devreye sokma ihtimalini doğurur. Dikkat edilmeli Birinci Dünya Savaşına  iki alman zırhlısının Goben ve Breslau (Yavuz ve Midilli) Karadeniz’e çıkıp Sivastopol’u bombolaması ile girdik. Bu unutulmamalı.

Yazarın Yazıları