Doç. Dr. Mehmet YORULMAZLAR
  • 30/04/2018 Son günceleme: 30/04/2018 09:05
  • 10.461

Eğlence ve endüstriyel sanayinin en ileri dönemini yaşadığımız bu çağda, dünyanın en evrensel işini futbol olarak tanımlarsak, herhalde yanılmamış oluruz.

Hangi sanayinin ana dalında ya da hangi endüstri kolunda, üç milyarın üzerinde bir kişiden talep yaratabilecek bir sektör ya da üründen söz edebiliriz? Ya da bir başka deyişle hangi malı üç milyarın üzerinde bir tüketiciye aynı ilgi ve yoğunlukta satabiliriz?

Küreselleşen dünyamızın en yaygın ve en bilinen markalarının başında gelen Coca Cola'nın bile futbolun popülaritesine ulaşamadığını biliyoruz. Gerçekten'de futbol, dünyanın en popüler ve en birleştirici sporudur dersek yanlış olmaz herhalde. Bu anlamda futbol, küreselleşmeyle birlikte bugün olimpik ruhtan hızla uzaklaşarak, günümüzün en yaygın tüketim kalıplarını belirleyen, ticari iş kollarından birisi haline gelmiştir. Bu gelişimle beraber, futbol pazar için yeniden üretiminin sağlandığı bir süreç anlamına da gelmektedir.

Yani futbol gelişen ve değişen koşulların sonucunda, nitelik ve içerik olarak bir evrimsel süreç geçirmiştir, alınıp atılan bir meta haline gelmiştir. Bunun parasal anlamı ise, tüm dünya genelin de yaklaşık 500 milyar dolara yaklaşan devasa bir cirodur. Futbolun sportiflikten endüstriyelliğe geçiş sürecinde, spor kulüplerinin de giderek değişmeye başladığını, sıradan bir futbol kulübünde bile gözlemleyebiliyoruz. Bu değişim ve gelişim süreci, futbolun yan ürünlerinin pazarlanmasında, futbol-medya ilişkisinde, taraftar ve yıldız futbolcu profilinde,  hatta taktik anlayışlarda bile, bir kabuk değiştirme dönemi olarak yaşanıyor olmasıdır. Bu süreci bir antrenör olarak çok iyi takip etmemiz kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yeni futbol ekonomisi, küreselleşmenin de verdiği ivmeyle, sahadaki oyun anlayışına, takımın ruhuna ve spor ahlakına doğrudan etki ediyor. Artık ideal seyircinin yerini, şarkılar söyleyip çırpınan alt gelir grubuna mensup avam takımı değil,  stadyum localarına kurulan VIP'ler alıyor. Buda kurduğumuz takımları onlara nasıl daha zevkle seyrettire bilirizi ortaya çıkarıyor.

Günümüz futbolu artık bir gösteri endüstrisine dönüştü. Bu endüstriyel süreç tam anlamıyla futbolun niteliksel dönüşüm sürecidir. Yeşil sahalardaki her hamle, her taktik, her diziliş ve kurgu tam anlamıyla bu sürecin ve endüstrinin bir parçasıdır. Tüm dünyada yaklaşık 500 milyar dolar gibi bir cirosal büyüklüğe ulaşan başka bir spor dalından söz etmek pekte mümkün değil. Bu devasa pastadan biraz daha pay alabilmenin yolu, daha çok tanınmaktan ve marka olabilmekten geçiyor. Marka olabilmeyi becerebilen kulüpler ve antrenörler dünya futbol pastasından ciddi paylar almaktadırlar.

Bu küresel ortamda, rekabetin sınır tanımadığı futbol dünyasında yaşantısını sürdüren ve bu alanda görev yapacak antrenörlerin kendi yetkinliğini artırmasının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Antrenörlerin bu süreç içinde yer alabilmeleri için bu durumu iyi analiz etmeleri ve kendilerini teknolojik anlamda, fiziksel ve sosyo-psikolojik alanlarda yetiştirmeleri, gerektiğinde de gerekli lojistik destekleri de yeterliliği olan kişilerden almaları kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tüm bu anlattıklarımız futbolun küresel endüstri içerisinde ne kadar önemli boyutta yer aldığını göstermektedir. Çünkü futbol dediğimizde ekonomi, siyaset, pazarlama, teknoloji gibi ana faktörler nerede ise sporun da önüne geçmektedir diyebiliriz. Simon Kuper’in de dediği gibi futbol asla sadece futbol değildir. Ve antrenörlerimiz bu işin liderleri konumunda iseler kendilerini yenilemeli ve her türlü yeniliğe de açık olmalıdırlar. Ramazan ayının şimdiden hayırlara vesile olmasını dilerim. Bir dahaki yazımızda buluşmak dileği ile sağlıcakla kalın.

Yazarın Yazıları