Talip ERCAN
  • 26/04/2015 Son günceleme: 26/04/2015 21:14
  • 6.957

Birçok insanın ağzından sıklıkla çıkan bir cümle “Hey gidi günler hey!”

Bu cümlede geçmişe ait özlem, samimiyet, güzel anılar bulunmakta. Ben de bu yazıma bu cümle ile başladım... Aslında buna ilham olacak şey okuduğum son kitaplardan birisi oldu. Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı, Beykoz Belediyespor Kulüp Başkanı olarak da bildiğimiz Muharrem Kaşıtoğlu’nun kaleme aldığı kitaplarından biri olan “ 60’lar Hikaye, 70’ler Terane, 80’ler Şahane “ adlı bu kitabı özellilekle bizim gibi yaşı 40-50 arasındaki neslin okumasını şiddetle öneririm.

Kitapta 80’li yıllar o kadar güzel resmedilmiş ki...okumaya doyamıyorsunuz, bazı bölümlere tekrar, tekrar geri dönüp bir kez daha okumaktan kendimi alamadım. Neyse, bu kitaba ait ayrıntılı bir değerlendirmeyi başka bir güne, ya da habere bırakalım.

Bizim kuşak olaya sportif açıdan bakınca oldukça zengin bir faaliyetlerin şahidi olmuştur. Bende o yıllarda Beykoz ile o zamanki ismi ile Beykoz Gençlik Kulübü ile tanıştık. İlk maçımıza 80’li yılların başında gittik. Müthiş bir taraftar grubu vardı Beykoz’un...içeride-dışarıda her maça giden bir kitlesi de vardı. Deri-Kundura Fabrikası üzerindeki Kahvehaneler ve birahaneler toplanma yeri olurdu. Dönemin namlı 302’leri ile gidilen maçlarda bu araçlar ile yolda az kalmadık.

Anadoluhisarı Spor Akademisi Stadının tribün dışındaki diğer alanları açık olsa da, bazı maçlara cebimizde para olmadığından, giriş kapılarından birine tırmanıp içeri sızarak girerdik. Bazan de polislere yakalanır, tekrar dışarı atılırdık. İğne atılsa yere düşmez kalabalık maçları da izledik bu statta. Allah Rahmet Eylesin, o günlerden birçok renkli sima hayata gözlerini yummuş durumda.

Paşabahçe Stadındaki Amatör maçları da unutamazdık. Sultaniye Parkı o zamanlar futbol oynamak isteyenler için en tercih edilen noktalardna biri idi. O toprak zeminli sahada kimi zaman bizde oynadık, birçok kez ise oynanan heyecanlı, kıran kırana maçları izledik. Hemen yanındaki Paşabahçe Stadında da 70’li yıllarda birçok maç izledik. Aklımda kalan en net şey, futbolcuların hepsinin yapılı hali, adeta bir rambo şeklindeki görüntüleri idi. Eee, ne de olsa toprak saha çamur-kar dedin mi fiziki anlamda da bir güç gerektirmekte idi.

Beykoz Çayırındaki anılara dönersem, Kelle İbrahim Turnuvalarını anımsarım. Bugün Beykoz Klübünün altyapı ve halı sahanın olduğu noktada çay bahçsi vardı. İnsanlar orada çaylarını yudumlarken gözleri de maçları takip ederdi. Tahta sandalyelerde hop otutup-hop kalkan heyecanlı insanları anımsadım. Dönemin gençleri için Kelle İbrahim Turnuvasında bir takım kadrosuna girebilmek bile bir onur vesilesi idi. O zamanlar bu kadar spor kulübü de yoktu. Onçeşmeler takımı en sükseli, dikkat çekici takım idi. Çoğu da Beykoz Takımında oynarlardı.

Beykoz Çayırında 80’li yıllarda az maç yapmadık. Kimi zaman kısa mesafe içinde çift kale maç yapılacak alan dahi bulamazdık. Bir futbolcu fabrikası idi Beykoz Çayırı. O çayırdı her hangi bir maça çıkan yetenekli isimlerden bir çoğu ileride lisanslı, hatta profesyonel liglerde top koşturacaktı.

Bu arada Beykoz Korusunda şimdilerde Büyükşehir Belediyesinin çiçek sattığı noktaya denk düşecek yerde de çok maç yaptık. Ziya Ünsel Ortaokuluna giden her futbol sevdalısı mutlak surette burada maç yapmıştır. Bazı oynadığımız maçlar bir türlü bitmek bilmezdi. Uzadıkça, uzar, ta ki akşam karanlığı iyice bastırınca karanlık çökünceye dek.

Velhasıl bir başka güzel di be o yıllar...

Yazarın Yazıları