Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!

  • 1
  • 37779
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!
Beykoz'un köylüsü çıldırmak üzere!

Dost Beykoz, yalnızca ilçenin değil, Çekmeköy'den Şile'ye kadar uzanan büyük bir sorunun kaynağına ulaştı.

Dost Beykoz, yalnızca ilçenin değil, Çekmeköy'den Şile'ye kadar uzanan büyük bir sorunun kaynağına ulaştı.

Hükümet, ülkedeki mevcut ormanların korunması adına 2004 yılında bir değişiklik yaptı ve 6831 Sayılı Orman Kanunu'nda özellikle orman yakınında ikamet eden köylülere yönelik desteğini azalttı. Halk deyişiyle 'sıra' kesimden 'ara' kesime geçiş döneminde, köylülerin orman gelirlerinde büyük bir kayıp yaşandı, ancak bunun dışında bir sorun daha ortaya çıktı: Eskisi gibi 'sıra' kesim yapılmayan ve ara kesim için kesilmeyi beklerken, ömrü kısa olduğu için çabuk kuruyan kestane ağaçları, orman varlığını tehdit etmeye başladı. Dost Beykoz, Mahmutşevketpaşa'da Muhtar ve Köylüler ile görüştü ve kurumuş kestane ağaçlarını yerinde görüntüledi. Köylülerin sıkıntılarını dinleyen Dost Beykoz, işin bilimsel yanını ise İstanbul Üniversitesi Ormancılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yeşil'e sordu. Köylülerin söylediklerini doğrulayan Prof. Yeşil, "Eğer hastalıklı ve kuru ağaçlar, orman içerisinde çok sayıda olursa, o zaman bu ağaçlardaki zararlı böcekler sağlıklı ağaçlara da saldırır. Toplu ölüm varsa mutlaka tedbir alınmalıdır" şeklinde konuştu.

Yalnızca Beykoz'da değil, Şile'ye kadar uzanan hattın üzerindeki pek çok ilçe ve köyde ormanların geleceğinin tehdit altında olduğu ortaya çıktı. Mahmutşevketpaşa Mahalle Muhtarı Kemal Özman ile birlikte köy sakinleri Niyazi Gürçal, Remzi Eker ve İbrahim Ay, Dost Beykoz'u kestane ağaçlarının bulunduğu ormanda ağırlarken, çok önemli açıklamalar yaptı. Muhtar Kemal Özman, kestane ağaçlarının geleceğinin tehdit altında olduğundan yakınırken, şunları anlattı:

Mahmutşevketpaşa Muhtarı Özman: “Beykoz’un tüm köylerinde kestaneler çürümüş vaziyette…”

"Bu ağaçlar kesildiğinde değil, kesilmediğinde katloluyor. Yazık, günah... Beykoz'un kestaneleri 'sıra kesim' yapılmadığı sürece, Beykoz'un kestaneleri biter! Beykoz'un tüm köylerindeki kestaneler çürük ve kurumuş vaziyette...

Beykoz'dan 3-5 yıl içinde kimse kestane balı beklemesin! Çünkü bu kestane ağaçlarının hepsi yok oluyor. Devletimiz buraya gelip, görsün... Devletimiz, eğer ormanlar kurtulsun istiyorsa, sıra kesim yaptırması gerekiyor. Bunlar kesildikten sonra dibinden bir tane de değil bin tane çıkacak! Devletimiz bunun tahkikatını yaptırsın ve acilen sıra kesime geçsin."

‘Köylüler de Muhtar Kemal Özman’ın anlattıklarını doğruluyor’

Dost Beykoz'un sorularını yanıtlayan Mahmutşevketpaşa'da yaşayan Köylüler de Muhtar Özman'ı doğrulayarak, 'sıra kesime' geri dönülmesinin önemini belirtti. Köylülerden Kazım Güleryüz, ara kesime geçildikten sonra 10 yıl sonunda kesilmeyen kestane ağaçlarının kuruyacağını ve diğer sağlıklı ağaçlara zarar vermeye başlayacağını savundu. Beykoz Mahmutşevketpaşa'da yer alan ağaçların çam ağacı olmadığının altını çizen Kazım Güleryüz, değişikliğe uğrayan yasadan sonra Beykoz gibi Şile gibi yerleşkelerde yer alan ormanların geleceğinin tehdit altına girdiğini kaydetti. Bir diğer Köylü İbrahim Ay ise 2004 yılında değişikliğe uğrayan yasayla Devletin 'ormanlar büyüsün' diye uğraştığını ancak bunun Beykoz'da tam tersi anlamına geldiğini söyledi. Karadeniz Bölgesi'nde bulunan ormanlık alan ile buradaki iklim ve toprak yapısının farklı olduğunu vurgulayan İbrahim Ay, özellikle 'mürekkep hastalığının’ ormandaki sağlıklı kestane ağaçlarının geleceğini tehdit ettiğine dikkat çekti.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yeşil ise ülke genelindeki ormanlar hakkında çarpıcı bilgiler verdiği konuşmasında, Beykoz’daki durumun ‘özel’ olarak nitelendirilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Ahmet Yeşil, şöyle dedi:

İÜ Orman Fakültesi Dekanı: Prof. Yeşil: “Devlet, Koru Ormanı Sistemine geçilmesini istiyor”

"Ben 1980'li yıllarda İstanbul'daydım. O zamanlar Türkiye'deki toplam orman miktarı 20,2 milyon hektar büyüklüğündeydi. Bugün ise bu rakamın 21,7 milyon hektar olduğunu tespit edebiliyoruz. Dolayısıyla geçen yıllarda bir azalış olduğu kadar, bir miktar artış da sözkonusu... Bu orman alanlarının korunması ise çok önemli ve dahası bu aslında bizim yabancı olduğumuz bir konu değil! Bakınız, 1920'li yıllarda Türkiye'deki ormanların bir haritası yapılıyor ve bugün çıkartılan haritayla neredeyse birebir örtüştüğü gözleniyor.

Türkiye'de ekonomide en düşük payı Orman Köylüleri aldığı için Orman Teşkilatı, 1840 yılından bu yana bir yandan toplumun odun ihtiyacını karşılamayı ama bir taraftan da orman kenarında yaşayan insanlara da istihdam sağlamayı kendisine görev addediyor. O zamandan beridir 'baltalık ormanlar' bulunuyor ve köylerde de kesim düzeni adı altında bir sistem uygulanıyor. Köylülerin 'sıra kesim' dedikleri işte tam olarak bu tanımı yansıtıyor. Ancak son yıllarda bu 'baltalık orman' denilenlerin, toprağı yoran bir işletme şekli olduğu anlaşılıyor. Dünyaya bakıldığında da bu 'baltalık orman' işletmesini kullanan çok sayıda ülkenin kaldığı anlaşılıyor. Çünkü 20 yıl içinde yetişen ağaçların kesiminden sonra, yeniden orman kazanmak için bir 20 yıl daha beklemek gerekiyor. Devlet bunun yerine 'doğal ormana' dönüş yapıyor ve işletme planlarını 100 yıl üzerinden yapmaya başlıyor. Artık doğalgazın gelmesi ve nüfusun yüzde 73'ünün kentlerde yaşamaya başlamasıyla, işin şekli değişiyor: Bu durumlar gerekçe gösterilerek, 'koru ormanı sistemine' geçilmek isteniyor.

Prof. Dr. Ahmet Yeşil: “Eğer durum bu kadar vahimse, Beykoz’un o bölgesine özel bir planlama yapılması gerekiyor!”

Sizin söylediğiniz Beykoz'daki kestane ağaçlarının hastalıklı olması ve kuruması konusu ise bu konuda bir keşif ve araştırma yapmayı mecbur bırakacak gibi duruyor. Eğer Devletin Orman İşletmeleri tarafından keşfin sonunda ağaç ölüm sayısının büyük olduğu görülürse, bununla ilgili bir rapor tutuluyor. Bu rapor sonucunda ise o bölgedeki ormana özel bir planlama yapılıyor. Bunun olmadığı durumlarda ise Orman İdaresi'nden izinsiz olarak ağaç kesmek 'suç' kabul ediliyor. Kesilecek ağaçların mutlaka mühürlü ağaçlar olması gerekiyor. Türkiye'deki ormanlar için Amenajman Planı yapılıyor ve burada 'nereden ne kesileceği' ile ilgili bir plan hazırlanıyor. Burada ise orman, bölgelere ayrılıyor. Örneğin 1. Bölme'de kesim yapacak kişi, 2. ya da 3. Bölme'de kesim yapamıyor."

Dost Beykoz, Mahmutşevketpaşa Köyü'ndeki ormanlık alanda çekim yaparken, yol üzerinde bir hafriyat kamyonunun düşüncesizce bıraktığı atığı da fotoğraflıyor. Beykoz'daki ormanlarımızı ve doğamızı 'yok' sayan bu düşüncesiz hareketi belgeleyen fotoğraflar, gazete arşivine üzüntüyle ekleniyor. Orman konusunda ise Mahmutşevketpaşa'da ve onun gibi pek çok ormanda köylüler, Orman İdaresi tarafından keşfe gelecek olan ekipleri bekliyor. Eğer Devlet bu işte gecikirse, köylülerin korktuğu gibi Beykoz ormanlarının sonu hiç de parlak görünmüyor.

Dost Beykoz / Özel Haber

Aklını kullanma cesareti göster
Önceki Aklını kullanma cesareti göster
Beykoz İshaklıspor’da Beylerbeyi alarmı
Sonraki Beykoz İshaklıspor’da Beylerbeyi alarmı
Yorumlar (1 Yorum)

Mehmet CAN (9 yıl önce)

Yaklaşık 8-10 yıl önce elmalı ve örnekköyde mahta adı altında bir kaç ekip kesim yapıyorlardı Kesim ekibindeki elemanlar bilgisizce odun yapacağız diye önlerine gelen her ağacı sırayla kesip siter hesabı yüzlerce ağacı kestiler Katlettiler kesilen alanlardan elde edilen ağaçlar yeterli görülmeyince bazı alanlardan 2 şer kez kesim yapıldı gelişigüzel yapılan bu denetimsiz kesimlerin sonucunda m şevket paşada olduğu gibi bu köylerdede kestane ağaçları kurudu seyrekleme sonucunda ayakta bırakılan tüm kestane ağaçlarını dikenler sardı ve kuruttu yıllar içinde zar zor ayakta kalan kestane ağaçları bu diken sarılması sonucu kestane vermez oldu istanbulun çeşitli semtlerinden kestane toplamaya gelen insanlar didik didik ormanları arayarak kestane yemişlerini topladıkları için yeni fışkınlar çıkamadı etraflıca ormanlar gezildiğinde bu durum kolayca görülebilir her yer diken ve kurumuş kestane ağaçlarıyla dolu ve yeni orman bitemiyor hal böyle olunca dereler kurudu ve sular çekildi yaprak ve gölge olmayan orman bölgeleri nem tutmaz oldu toprek verimini kaybetti çoraklaştı hayvanlar bile kayboldu eskiden çakal sesleri ulumalar gelirdi ormandan sesleri kesildi domuzlar sarmış tüm ormanları her taraf leş gibi domuz kokuyor bataklığa çevirmişler ormanları her eline testere verilen elemanlar odun yapacağız diye önlerine ne geldiyse kestiler yazık gerçekten çok yazık

Yorum Yaz