Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 12/08/2015 Son günceleme: 12/08/2015 16:53
  • 19.271

Hz Ali (ra) bir elinde bir katran bardağı öbür elinde bir paçavra olduğu halde hızla gitmekte olan Hz. Ömer'e (ra) rastlayıp " Nereye böyle ya Ömer!" diye seslendi. Hz Ömer elindeki bezi gösterip " Bu örtü yaralı bir deveden düşmüş.Yaralı olduğuna göre şimdi onu sinekler rahatsız etmektedir.Elimde ki katranı onun yarasına süreceğim ki sinekler onu rahatsız etmesin!" dedi. Hz Ali'nin (ra) "Ya Ömer! Senden sonra ki halifelere adalete dair hiçbir şey bırakmayacak mısın?" demesi üzerine de "Ya Ali! Sen ne diyorsun? Ben şu anda o kadar ağır bir yükün altındayım ki; Dicle nehrinin köprüsü delinse de ordan geçen bir hayvanın ayağı kırılsa, Allah'ın beni hesaba çekeceğinden korkarım!" dedi ve deveye yetişmek üzere yoluna devam etti...

Geçtiğimiz günlerde bir komşumuz, mahallemizde ki sevdiğim bir kardeşimin annesi de olan bir ablamız çevirdi beni eve giderken. Oğlundan bahsetti. "Bu aralar çok asileşti. Küfürlü sözler kullanmaya başladı. Benim sözlerimi de dinlemiyor.Seni çok sever, sözünü dinler.Nereye gidiyorsan onu götür.Seninle beraber olsun.Bir şey olacak diye korkuyorum.Kaç senede yetiştirdim evladımı." İçim bir tuhaf oldu. Peki ablacım dedim. Sen merak etme. Allah'ın izniyle sahip çıkmaya çalışırım. Bende çok severim oğlunu zaten... O günden bu yazıyı yazana kadar 10 gün geçti. Hala bizim delikanlıyı göremedim. Neler yapabilirim, nasıl sahip çıkabilirim, böyle yüzlerce gencimiz var ana babasının gözünün nuru...

Aklıma bir yazı yazmak geldi. Sokaklarda kimle neyle karşılaşacağı belli olmayan kardeşlerimiz için. Ne yazayım ne söyleyim derken, bir mesaj okudum internette. "Murat, kardeşimin sana çok selamı var senden mektup bekliyor". Önce askere gitti sandım. Aklıma kötü bir şey getirmemeye çalışarak ablasına sordum nerde diye?.Kardeşim cezaevinde deyince içim öyle bir sıkıldı ki anlatamam. Ben daha mahallem de ki bir kardeşime nasıl sahip çıkabilirim diye düşünürken., aynı zamanda akrabamız da olan başka bir kardeşimin cezaevine düştüğünü öğrendim. Üstelik te uyuşturucuyla alakalı bir sebepten. Kafam bozuldu.Küfür mü edeyim, hiç bir şey yapamayışıma ağlayayım mı bilemedim.

Düşündüm sonra; yıllardır Beykoz'un 1. meselesi tapudur, işsizliktir, eğitimdir diyenleri... Lüks arabalarıyla geldikleri dernekler de vakıflarda ne güzelde anlatıyorlardı sorunlarımızı. Seçilmişler, bürokratlar, STK Temsilcileri, siyasetçiler; biz kardeşlerimize sahip çıkamadığımız için bir bir kaybolan civan delikanlılar için neler yapmışlardı bu güne kadar. Evladı ziyan olan anneler yolları asfalt olsun mu yoksa çocukları kurtulsun mu isterlerdi acaba… Cevap belliydi aslında. Öncelik sıralamasında gençler nerdeyse, gençler için yapılanlarda. Görünen o ki “Beykoz’un 1. Meselesi Gençlerimizdir”  diyen olmadıkça  bu sorun böyle devam edecek .

“Kanuni  bir sefere giderken ordusu bir köylünün bahçesini talan eder. Köylü şikayetçi olur. Getirirler huzura.Adamı sınamak için “ Ben Padişahım, beni kime şikayet edeceksin” der. Köylü de “ Sen Kanuni değimisin? Seni Kanuna şikayet ederim “ diye cevap verir. Bu cevap Hünkar’ın hoşuna gider ve zararını karşıladıktan sonra köylüye ihsanda bulunur.”

İyi de bugün bizler kimi kime şikayet edelim…?

Yazarın Yazıları