Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz

  • 0
  • 6851
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz
Beykoz’un devlet sanatçısı Mekin Çetinöz

Beykoz’da iz bırakan, gönüllerde önemli bir yer edinen isimlerden biri Mekin Çetinöz.

Onun tanınırlığı ise Beykoz’dan çıkan Türk Viyolonsel Sanatçıları içinde namı dört bir yana yayılmış, 5 kıtada onlarca ülkede konsere çıkmış olmasının yanında Türkiye’nin en tanınmış Assolistleri, Sanatçılarının arkasında sanatını icra etmesini de söylemek gerekir.

Aslında futbolcu çok seven ve iyi bir futbolcu olmayı aklına koyan Beykoz’un bu değerli üstadı, Beykoz Genç Takımında başlayan bu serüveninde bir yere gelir tercih yapması gerektiğinde yani Sanat mı? Spor mu? Sorusuna cevap vermesi gerektiğinde her ikisi de der ama bir yere kadar…

Konservatuar da eğitim görürken, yine de Beykoz Takımı ile maçlara çıkar. Hatta kendi ifadesi ile bir gün hiç beklemediği bir anda teklif de gelir… Beşiktaş Kulübünün efsane isimlerinden Baba Lakaplı Hakkı Yeten tarafından transfer teklifi de gelir. Öyle ki Konservatuarı bırakması halinde ödenecek maddi meblağı da karşılayacakları söylenir.

İlerleyen süreçte sanatta karar kılar Mekin Çetinöz, adım, adım basamakları çıkar ve son olarak da Devlet Sanatçısı Unvanı ile de emekli olur.

“ Yeni evliyken Sovyetler Birliği Turnesine çıkacağımız söylenir…15 gün ayrı kalacağımı eşime, aileme söyleyip çıktık yola, nereden bilecek ki İstanbul’a tam 37 gün sonra döneceğimizi. Moskova’dan, Azerbaycan Bakü’ye oradan Özbekistan falan derken günler geçer. Oradan ver elini Almanya Frankfurt… Unutamam Uçakta Rus Milli Futbol Takımı da vardı, Metin Bükey’in çok bilinen eserini uçakta icra ederken alkış tufanı kopmuştu sanki. “

Mekin Çetinöz ilk kez Sahneye çıktığında eşlik ettiği sanatçı kimdir dersiniz?  Zeki Müren…

“ İlk sahne heyecanımı nasıl yenecektim, üstelik önümde de Türk Müziğinin üstadı Zeki Müren sanatını icra etmekteydi. Çok kültürlü birikimli biriydi. Müthiş akıcı güzel bir Türkçesi vardı. Canlı icra edilen eserlerde sanat tabiri ile diyecek olursam mikrofonu hiçbir zaman patlatmazdı… Başarı ile tamamladım  ilk sınavımı”

-Mekin Bey, sizin İstanbul Radyosuna Sanatçı olarak girmeniz de çok ilginç bir anı diye hatırlıyorum

-Evet, yıllar önce Beykoz Haber Gazetesinde seninle yaptığım röportajda aktaramadığım konulardan biri de bu…İstanbul Radyosuna girmek için başvurmuştum, 1978 yılı idi galiba …burası bir devlet kurumu olduğu için  6 ayı aşan bir araştırma-soruşturma süreci olurdu.  O sıralarda İzmir’de bir konserimiz vardı. Kibariye de o gün ilk kez sahne alacak, ismi var resmi yok hali var. Neyse o konseri izlemeye gelenler arasında Mehmet Ağar’da varmış. Arkadaşlarım durumu kendisine aktarmış, hala daha incelemesi bitmedi diye… Ağar’ın devreye girmesinden sonra ertesi gün benim onay yazım geldi. 1.Viyolonsel Sanatçısı olarak görev başladım.

Bu arada Kibariye demişken, kızcağız o kadar heyecanlı ki, yüksek topuklu bir ayakkabı giymiş zor duruyor bir ara yalpalayıp benim üzerime düşmesin mi… Gördün mü be yahu nazara geldik diye geçiştirdik o anı. Ben İstanbul Radyosunun Nevzat Atlı Yönetimindeki Korosunda artık kadrolu bir sanatçı oldum ya Nevzat Bey gelip, “ Yahu ben bile profesör iken 6 ayda araştırmam bitmedi sen nasıl hemen hallettin diye “ bana takılıp durmakta.

Mekin Çetinöz Askerlik vazifesini sanatçı olarak Ordu Evinde icra ederken, Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle Türkiye ziyaretine gelir… Gerisini Mekin Abimizden dinleyelim…

De Gaulle şerefine verilen bir yemek düzenlenmişti… 1967-69 arası olsa gerek… Orkestradaki  arkadaşlarım ile Sayın Cumhurbaşkanı gelince Fransızca parçalar icra etmeye başladık. De Gaulle gelip orkestranın önünde durdu ve hepimizi kutladı… Ben de Fransızca karşılık veriyorum kendisine, teşekkür ediyorum…. Sonra bana hangi Senfoni Orkestrasında falan görev yaptığımı sordu, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın yanında askerlik vazifemi yaptığımı söyledim, şaşırdı tabii, Türk Ordusundan Viyolonsel Sanatçısının çıkacağını tahmin etmediğini söyledi. Cevdet Sunay sonrasında beni kutladı. Ülke olarak gururlandırıcı bir tablo yaşandığını söyledi. Serde Beykozluluk da var ya, ağzımdan çıkıverdi.

- Sayın Cumhurbaşkanım ben her akşam burada sanatımı icra ediyorum, defalarca geldiniz demek ki dikkatinizi çekememişim!

-Mekin Abim Beykoz Spor Kulübü tarihinde özel anların yaşandığı 100. Yıla Beykoz Marşı Sürprizi ile katkıda bulundunuz… Nasıl oldu bu marş işi, bir hayli zaman almış olmalı, orkestra ile…

Yok ya hiçte zor olmadı bir tek nakarat kısmında zorlandık! Neyse Kelle İbrahim söylerdi hep değişik cümleleri vardı orijinalinde… Zımtarelli yar nakaratını alıp, o güne kadar Beykoz Spor Kulübünde iz bırakan isimleri de onura etmek için yeni sözler ile yazdım. Tabii ki heyecan da var, 100.Yılda okunacak ama para ne gezer… İlk kez burada söylüyorum ki 6 kişi ile icra ettik o marşı, ben, bir tane org kullanan arkadaş ve de arka planda 4 solist ile. Gönül isterdi ki maddi anlamda kaynak bulabilse idik senfonik orkestra ile icra etseydik kaydı. Bu arada solist arkadaşlar bir türlü zımtarelli yar kısmını söyleyemiyor karışıyor, o bölümü de ben söyledim tek olarak.

-Mekin Abi çocukluk ve gençlik yılların o devirde birçok kişi gibi Beykoz Spor Kulübü ana eksenli bir yaşantı vardı galiba…sen futbolculuk dışında başka branş ile de uğraştın mı?

Yüzme ve Kürek bir ara kafamdan geçmedi değil ancak ben futbola sevdalıydım… Kürekte çok başarılı arkadaşlarımız vardı Tarlan-Ahmet çift takımı müthişti… Ceyhun Çakmak vardı mesela… Renkli bir yaşantımız vardı, özellikle Özcan, Erkul, Adnan gibi Basketbol kökenli arkadaşlar ile ortak grubumuz vardı. Albayrak Restoranda özel bir masamız vardı, 5-6 kişi olsak da bir anda bakardık etrafa dolanlar ile 10-15 kişi olmuşuz. Masalar da dolu, dolu yani, hatta ben evlendikten sonra biraz eli ayağı çektikten sonra bile buraya kalan borçları ödemekle meşguldüm…

Gruptaki arkadaşlardan tekneleri olanlar vardı. Bir akşam Erkul dedik ki, ‘bu bugün Albayrak Restorana gideceğimize gel sandal ile açılalım.’ Zaten o sıralar Paşabahçeli bir kıza gönlünü kaptırmış dolu mu dolu, yaralı mı yaralı… Neyse nevaleleri alıp açıldık sandal ile bir ara coşup haykırmaz mı Erkul, ben de ona eşlik ettim, aynı anda bir başka yerden Kılıç Balığı avlayanların sesleri de yankılanmakta.  Sabah oldu eve gidiyorum rahmetli anneme rastladım, saat 5-6 gibi namaza kalkmış… Hayrola anne hiç uyumamış gibisin deyince, yahu balıkçıların sesi yetiyordu birde sarhoş sesleri, haykırışlarını dinleyip durduk. Tabi ben çaktırmadan odama geçiş yaptım.

-Mekin abi Beykoz Kulübünün Efsanelerinden Gerdan İsmail ile aranız nasıldı?  Ne zaman Beykoz Spor Kulübünün de adının geçtiği bir sohbette bulunsam ismi geçmekte…

-Gerdan çok özel biri idi… Kelle İbrahim gibi diğer futbolcularımız gibi Beykoz tarihinde iz bırakan isimlerdendi… Rahmetle anıyorum… Onunla ilgili hangi anımı anlatsam ki… Neyse bir gün rahmetliyi kızdırmak için elime geçen voleybol topu ile duvara vurup durmaktayım, diğer yandan da gözüm pencerede ne zaman çıkacak bağıracak hatta kovalayacak diye… Aldı megafonu eline ulan diye başlayıp savurdu bir küfür, topu duvara vurup yırtacağına, patlatacağına git takımına da gol at ağları parçala! O sıralar takım küme düşmemek için mücadele vermekte idi, gol atamıyordu.

-Birçok ünlü ismin önünde konser verdin bunlardan bir anı var mı?

-Bir konserimize İsmet İnönü de izlemeye gelmiş, neyse program bitti galiba 7 tane viyolonsel sanatçısı idik, tek, tek ismimiz söyleyip tebrik etti. Meğerse kendisi de viyolonsel çalmaya meraklı imiş hatta benim de hocamdan ders almış vaktiyle.

-Bu arada TRT’nin ülkede tek Televizyon kanalı olduğu dönemlerde de Türk Sanat Musikisi, Klasik Türk Musikisi yayınları da bir hayli olurdu galiba…

-Evet, TRT Kanalına çok çıkardık, güne bizim 10-15 dakikalık birkaç eserden oluşan yayın ile başlanırdı… Bir gün rahmetli ilk eşim ile İzmir Seferihisar’da bir tatildeydik… Bir karpuz tezgahından karpuz alacağız, almasına da karpuzcu bana bakıp, bakıp durmakta…

-Üstadım bu akşam TRT de programınız olmayacak mı?- Meğerse programımızın sıkı bir takipçisi imiş.

-Mekin Hocam, sizin gibi futboldan gelme bir diğer Devlet Sanatçımız Arif Özgülüş ile olsun aklıma gelen yine Beykoz geçmişi olan bir diğer isim olan Ajda Pekkan ile de aynı sahneyi paylaştın mı?

Arif de başarılı bir Türk Sanat Musikisi sanatçısı idi… Koromuzda yer alırdı, onunla birçok kez aynı programda ve sahnede birlikte idik… Cumhurbaşkanı Erdoğan ile zannedersem İETT Takımında yan, yan forma giymişti. Sonraları TRT de programlar da yapmıştı. Hatta benim Hüzzam Eserim olan – Senelerce boş yere hayalinle yaşadım - parçamı seslendirmişti. Ajda ve Semiramis Pekkan’ı da tanırım. Vapur İskelesinin karşısında Amcaları Ali Pekkan’ın Yazlık Bahar Sineması vardı… Bir çok kez birlikte vapur seyahatlerimiz ve muhabbetimiz, sohbetimiz olmuştu.

-Kelle İbrahim ile ilgili bir anınız var mı üstadım, ya da duyduğunuz?

Kelle İbrahim müthiş bir Beykoz Sevdalısı idi… Yeri gelir malzeme taşır, yeri gelir formaları, şortları yıkardı. O dönemlerde Malzemeci Nuri Baba vardı… Eskiden siboplu toplar vardı… Nuri Baba bir maç öncesinde tek olan bu topu şişirirken patlatmasın mı… Kelle sanki dünya başına yıkılmış, kıyamet kopmuşçasına öyle bir bağırmaktaydı Nuri Babaya ki, rahmetli günlerce kendine gelemedi. O zamanlar forma bile tek takım idi… Biz genç takımda iken A Takımdan aldığımız formaları giyerdik, düşünün ki Ekerbiçer Mehmet’in o dev gibi adamın formasını giyecek genç futbolcunun halini…

-Mekin Abim Beykoz Marşı ile çok geniş kitlelerce tanındın, ismin oturduğu sokağa verildi, nasıl bir duygu bu?

Valla pek de dediğin gibi değil, bunu günümüz için söylüyorum. Mesela Ali Zengin’in girişimi, projesi ile Beykoz’da birçok sokağa eski sporcuların, futbolcuların, iz bırakmış kişilerin isimleri verildi… Ben bunların içinde hayatta iken bunu yaşamış biri olarak elbette gururluyum, mutluyum. Ancak bazı kişiler sokağımızdan geçerken merak edince Google’a yazıp öğrenmekte kim olduğumu.

Bu konu ile ilgili bir anımı da aktarmak istiyorum… Beykoz  Forması ile Şampiyonluk yaşamış olan Kaleci Aydın ile vakti zamanında, ‘gel bir Beykoz turu yapalım bakalım bizi kimler tanıyacak’ diye konuştuk… Ben kendisine, ‘sen şampiyon takım kalecisisin elbette seni tanıyan daha çok olur’ dedim… Çıktık yola belirlenen noktada sona eren yürüyüşümüz esnasında bana 10-15 kişi selam verip halimi hatırımı sorarken, şampiyonluk yaşamış Aydın’ı bir kişi, o da selam verdiği bir kişi tanıyabilmişti. İlginç bir yer Beykoz… Şimdilerde sokakta dolaşırken, Onçeşmeler Meydanına gelinceye kadar bile tanımayanlar çok… Eski dostlar tanımakta ancak, onların da sayısı her geçen gün azalmakta.

Beykoz’da iz bırakmış bir isim Mekin Çetinöz, Beykoz futbol takımının, kulübün mevcut haline üzülmekte… Bir gün mutlaka hak ettiği yere geleceğine inanmakta. Yılların ardından Beykoz’un çok değiştiği inancında insanların her biri kendi derdine düşmüş, iş güç yok, sıkıntılar yığılmış.

Oysa Nerede o eski Beykoz ile başlayan cümleler sarf edilmekte kıyıda köşede yaşanan  sohbetlerde… Mesela bir Kulüp Müzemiz neden yok demekte Mekin Abimiz… Yıllarca Kulüp Binası olarak kullanılan binaya bir Müze yapılmasını istemekte, beklemekte.

30 yıllık aktif sanat yaşantısında sayısız plakta katkısı oldu hatta bir Beykoz maçı olduğu güne denk düşen Orhan Gencebay’ın bir plak kaydının yapılacağı bir gün maçı izlemeyi tercih ettiği için gidemeyince kayıt 1 hafta süre ile ertelenmişti. Hangi sanatçı ile çalıştığını yazsak sayfalar yetmez… Emel Sayın, Zeki Müren, Muzazzez Abacı, Gönül Yazar, Gönül Akkor, İbrahim Tatlıses, Bülent Ersoy…

Mekin Abimiz bu arada eğitmen olarak da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarında Viyolonsel çalma derslerine girdi. Yani Türk Müziğinin hemen her kademesinde görev yaptı.

Mekin Çetinöz ile Beykoz Pide Börek Salonunda yaptığımız sohbet sonrasında hemen yanı başında olan Kök Lokantasına uğrayıp Bayram Kök ile selamlaştık, ardından birlikte Onçeşmeler’e geçip suyundan kana, kana içtik, bir anlamda Beykozluluğumuzu da yeniden tescillemiş olduk.

Maalesef Beykoz Tribünlerinin yeni nesil takipçileri, Beykoz Marşını duymuş olsalar da Marşı yapanı bilmiyor. Yaptığımız görüşmede bir ara Beykoz Marşına konu geldiğinde de mutabık kaldığımız gibi Beykoz Marşı CD olarak önümüzdeki yıllarda Dünya Beykozlular Günlerinde bastırılıp cüzi rakamlar ile Beykozlulara dağıtılabilir, bir anlamda Beykoz Kulübüne bir katkım da bu olsun, hayırsever katkı sunacak iş adamlarına çağrı yapmak da bizden olsun dedik. Üstat buna karşın hiçbir rakam da alma niyetinde değil…

Dost Beykoz / Özel Söyleşi - Talip Ercan

Giresunluların bayrağı Beykoz’da Usta’ya emanet
Önceki Giresunluların bayrağı Beykoz’da Usta’ya emanet
Müslüm Gürses'in duyulmamış şarkıları Beykoz'da tanıtıldı
Sonraki Müslüm Gürses'in duyulmamış şarkıları Beykoz'da tanıtıldı