Beykoz On Çeşmeler İçin Halk İsyanı

  • 0
  • 18932
Beykoz On Çeşmeler İçin Halk İsyanı
Beykoz On Çeşmeler İçin Halk İsyanı
Beykoz On Çeşmeler İçin Halk İsyanı
Beykoz On Çeşmeler İçin Halk İsyanı

Beykoz’un kalbinden akan su denilebilir, On çeşmeler için. Bu tarihi şadırvan yüzlerce yıldır halkın su ihtiyacını karşılar.

50’li yıllarda bu çeşmelerin suyunu kesme planı ortaya çıkınca, halk kazma küreği alarak isyan etmişti.

O dönemin Beykoz muhtarı eski Kuvayi Milliyeci Nihat Nart, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a gitmişti. İki eski Kuvayi Milliyeci sarmaş dolaş olmuşlar ve rahmetli Nart, çeşmesini böyle kurtarmıştı.

Sevgili okuyucular; umarım sizleri, Boğaziçi’nin şirin bir köşesi olan Beykoz anılarıyla sıkmış olmuyorum. Malumunuz üzere benim köşem nostalji köşesidir. Bu nedenle her türlü anıyı, hele duygusallıkla yüklü ise buraya almakla yükümlü hissediyorum kendimi.

Bugün sizlere çok bilinen, isim yapmış, Beykoz’un ‘ On Çeşme ‘ sularından söz edeceğim.

Bu çeşmeler Beykoz meydanında, Beykoz’un Şahinkaya olarak bilinen kayalık yamacında bulunan bir çatlaktan gelen suyla hayat bulurlar. Bunlar on adet akan çeşmedir. Ortadaki ikisi büyük, yanlarda bulunan dörder tanesi onlara göre verim bakımından biraz daha düşüktür. Suları soğuk olup yaz kış akarlar.

Çocukluğumda bu çeşmelere hayranlık duyardım. Ablam, sık sık elimden tutar getirir, çeşmelerin önünde dikdörtgen şeklinde düzenlenmiş geniş havuzlarda toplanan soğuk sulara ayaklarımı sokardım.

Mermer havuzlarda toplanan suların fazlası yolun altından denizle buluşurdu.

On Çeşmelerin verimi kış aylarında 1000 tonu geçer, yaz aylarında da azalırdı. Şöhreti her tarafa yayılmıştı. Bu çeşmeler, Beykoz’un en anlamlı sembollerinden birisiydi. Halen de öyledir.

1940 – 1950’li yıllarda, civardaki bütün esnaf, süt güğümlerini, kavun karpuzunu ve soğutmak istediği neleri varsa, bu mermer havuzlara bırakırdı. Ve o manzara görülmeye değerdi.

O zamanlar pek az yerde soğutucu bulunurdu. Daha da kötüsü evlerde de musluk suyu bulunmazdı. Evlere su eşeksırtında sakalarla taşınırdı. Sadece evlere su taşıyan bu kişilere saka, ya da saka esnafı denirdi. İçme suyu, ‘ Gümüş Suyu ’ denilen bu kaynaktan yine eşek sırtında sakalar tarafından getirilirdi. Sakalar, dörder tenekelik seferler yaparlar, suları, evdeki büyük küplere boşaltırlardı. İçme ve kullanma suyu haliyle ayrı olurdu.

Anlayacağınız 1940’lı yıllarda bu şirin belde de sudan para kazanan eşekli esnafı önemli görev yapardı. Sakalar olmasa, bu güzel belde susuzluğa mahkûmdu.

Sonraki yıllarda, Beykoz’la Paşabahçe arasında Şişe Cam ve İspirto Fabrikalarının artan su ihtiyaçları, yine On Çeşmelerin denize akan ayak sularıyla karşılandı. Yapılan bir su iskelesine pompajla iletilen su, buradan iki motor tankerle, yıllarca deniz yoluyla taşındı.

On Çeşmeler için halk ayaklanması

1950’li yıllara gelindiğinde, artık halkın gözü biraz açılmış ve taşıma suyla değirmen dönmeyeceği de anlaşılmıştı. Demokrat Parti dönemiydi. Halk, masraflı ve eziyetli olan taşıma suyu değil basınçlı musluk suyu istiyordu.

Suyun kaynağı ne olursa olsun, musluktan akan suya herkes, hepimiz yanlış olarak ‘ Terkos ‘ suyu derdik. Vatandaşta haklı olarak evlerine, musluk suyu anlamına Terkos suyu diye tutturdu. Bu nedenle, o zaman ki Sular İdaresi’ne başvuruldu. 

Aynı zamanda On Çeşme sularının, pompajla evlere verileceği rivayeti de abartılı şekilde halk arasında yapıldı. Güya bu güzelim tarihi çeşmeler iptal edilerek, özellikle esnaf, bu tabii soğutucudan mahrum kalacaktı. Kimin haddineydi, halkın arzusuna karşı çıkmak, ata yadigarı böyle tarihi bir güzelliği yok etmek!

Böylece, evlere su verilmesi için etütlere başlandı. Ortalık On çeşme sularının kapatılacağı ile iyice gerginleşti. Anımsadığım kadarıyla halk ve esnaf, çok sevdikleri muhtarları, eski kuvayi milliyeci Nihat Nart yönetiminde, ne yapıp yapıp on çeşmelerin kapatılmasına karşı koymaya karar verdiler.

O dönemde su işlerinden sorumlu kuruluş olan Sular İdaresi Beykoz’a, mühendislerini, teknisyen ve işçilerini gönderdi.

Olayın Beykoz’da duyulmasıyla, başta esnaf ve halk kazma kürek ne buldularsa Beykoz meydanına koştular ve görevlilerin üzerine yürüdüler. Durum ciddileşti. Halk ateş püskürüyordu. Hatırı sayılır kişiler araya girdiler. Bunun üzerine çözüm yine muhtar Nihat’tan geldi. Alelacele Muhtar Nihat başkanlığında bir heyet teşkil edildi.

Heyetin rotası Florya Cumhurbaşkanlığı kökü idi. Zira o dönemin Cumhurbaşkanı, yine eski Kuvayi milliyeci olan Celal Bayar, o sıralar Florya köşkünde dinleniyordu. Gerekli randevu alındıktan sonra, Bayar, heyeti kabul etti. Sonuçta iki Kuvayi milliyeci sarmaş dolaş oldular. Celal Bayar anlatılanları dikkatle dinledi.

Su müdürüne gönderilen acil talimatla işlem durduruldu, halkın ve yönetimin sağ duyusuyla, başta rahmetli Muhtar Nihat olmak üzere herkes huzura kavuştu. Huzura kavuşan yalnız onlar değil, kitabede yazıldığı şekliyle İshak Ağa’yı da yad ediyoruz.

‘Sahibül hayrat vel hasenat Ves seyyid İshak Ağa emin-i Gümruki Asitine’

Sevgili okuyucular gerçekten bu olayı bana Muhtar Nihat’ın oğlu, çok yakın arkadaşım Bülent Nart anlatmıştı.

Sevil Çalışkan

 

Beykoz: Gün sarısında bir zaman ışıldağı
Önceki Beykoz: Gün sarısında bir zaman ışıldağı
Kırmızı Beykoz
Sonraki Kırmızı Beykoz