Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Zorunlu Beka mücadelesi ve zokayı yutan gafiller

Nasıl ki bir pusula; metal ve manyetik alandayken, çevresinden etkilenip doğru yönü gösteremiyorsa, AKIL da kökü iç veya dış ŞER mihraklardan beslenen medyadan etkilenip, doğruyu asla bulamaz ve doğru karar veremez.

Bu nedenledir ki şu güzel vatanımıza, yıllardan beri ağız şapırdatarak göz diken dış şer güçlerin güdümündeki medyayı takip edenler, ülkemizin her askerî, siyasî ve ekonomik vs. olarak, her yönden kuşatılmışlığın farkına varamazlar.

Ne gibi? Aynen şu yavaş yavaş haşlanan kurbağa misali gibi.

Yeri gelmişken ve bu çok önemli konunun çok daha iyi anlaşılması için, o “kurbağa misalini” de arz edeyim:

Bilim adamları “Âşina olmak” hakkında, ilginç bir deney yapmışlar.

(Bana göre sadistçe bir deney, fakat neticede bilim adına yapılmış.)

Bir kurbağayı, kaynayan su dolu bir tencereye atmışlar. Kurbağa ânî bir refleksle sıçrayarak, tencereden dışarıya sıçramış ve haşlanmaktan kurtulmuş.

İkinci denemede ise; Yine bir kurbağayı, ılık su dolu bir tencereye koymuşlar.

Altına ateş yakarak, yavaş yavaş ısıtmışlar. Kurbağa; su ısındıkça keyiflenmiş, mayışmış ve rahatlamış. Tencereden dışarı atlamayı, hiç AKIL EDEMEMİŞ.

Neticede de kurbağa, yavaş yavaş HAŞLANARAK can vermiş…

İşte bahsi geçen şer odaklı medyadan beslenenlerin durumu da aynen böyledir.

Ülkemize kurulan tuzakları ve zehirleri; yavaş yavaş zerk edildiği için, maalesef fark edememektedirler. Ve o şer odaklardan pompalanan direktifleri, âdetâ mankurtlaştırılmış gibi uygulamaktadırlar.

1923’de, sözde zorunlu olarak 100 yıllığına GASP edilen Musul, Kerkük petrol alanlarını, Batı Trakya’yı, Boğazlar hukûkumuzu vs., 2023’te bizlere iâde etmeyi içlerine sindiremeyen (ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, vs.) müttefik şer güçlerin sinsi tuzaklarını değil, artık alenî olan saldırılarını bile fark edemiyorlar. (Aynen Kurbağa örneği gibi.)

Veya bir şekilde nemalanarak, öyle emir alıyorlar.

10 Yaşındaki çocukların bile bildiği; FETÖ, PKK, YPG, YPJ, PYD. Vs. Terör örgütlerini tehlike olarak görmemek, bu şer ittifak güçler tarafından bu terör örgütlerine binlerce TIR ağır silâhların alenen verildiği halde, hatta ülkemize her fırsatta saldırdıkları halde, hâlâ onlarla kol kola ZİLLET İTTİFAKI kurduklarını fark edememek, başka nasıl izah edilebilir ki? 

Bu zillet ittifakı figüranlarından; baştakilerin kıskançlıkları, kinleri veya kuyruk acısı çektikleri kişileri iktidardan düşürme hevesleri, onların gözlerini, gerçekleri görmeye kör etmiş.

Veya nemalandırılarak mankurtlaştırılmış olmalarını, onlara müsamaha ile bakan seçmenin aldatılmış ve kandırılmış olmalarını, şu “haşlanan kurbağa” örneği ile ifade etmek, aslında onlar için bir iltifattır.

Şayet kurbağa örneğindeki gibi değilse, ülkemize kurulan böylesine apaçık bir “zillet ittifakı” tuzağının içinde hareket etmek, tek kelimeyle “İHÂNET” olarak görülmesi gerekir.

Bu zillet ittifakında, rol alan baştaki figüranlara pek hayret etmiyoruz. Çünkü onlar aldıkları emirleri ve talimatları yerine getiriyorlar.

Oysa esas hayret ettiğimiz kişiler; bu figüranların her türlü yalanlarını, iftiralarını, alenen saldırıya geçtikleri halde terör örgütlerini savunmalarını gördükleri halde, hâlâ onlara destek veren (SP, DP vb.) muhafazakâr minik partilere ve CHP içindeki vatanperver, saf, temiz vatan evlâtlarına hayretler ediyoruz!…

Kâinatın Yüce Yaratıcısı olan Rabbimiz Kur’ân-ı Keriminde; bizlere merhameten “Ey iman edenler, birbirinizle çekişmeyin, bölünmeyin, parçalanmayın. Yoksa gücünüz, kuvvetiniz ve devletiniz düşer. ……..” Buyurmamış mıydı? (Enfâl S., 46. Â.- Prof. Dr. Hasan Tahsin Feyizli meâlinden.)

Şimdi soruyorum: Bahsi geçen o zillet ittifakına meyledenlerin çoğunluğu “Ey iman edenlerden değil mi?

Evet, onları da zaman zaman camilerimizde gördüğümüz halde, BU GAFLET NİYE?

Kurbağa örneğindeki gibi mayışmak, haşlanarak can vereceğini fark edememek niye?

Haydi, o kurbağada AKIL, VİCDAN, İRÂDE ve FERÂSET yoktu.

Sizlere, dünya sınavı için verilmiş olan bu AKIL, Vicdan ve feraset duygularını kullanmamak ve o fitne ve tuzak kazanından bir sıçrayışla kurtulamamak NİYE?

Eğer bu acıklı gaflet içinde seçimlere girerseniz, tüm ülkemizin mâruz kalacağı felâketlerden, sizler sorumlusunuz ve mutlaka VEBÂL ALTINDASINIZ…

Bu güzel ülkemiz; Akıl ve feraset sahibi kişilerin çoğunluğu nedeniyle, bu tehlikeden de kurtulsa bile, o fitne ve tuzak kazanından çıkamayanlar, yine de VEBÂLDEN ve İlâhi cezalardan kurtulamayacaklar.

Ancak, bu fitne ve tuzakları fark ederek pişman olanlar, tövbe ve istiğfar edenler müstesnadır. Çünkü Allah cc çok Gafûr ve çok rahîmdir.

O’na cc dönenleri ve sığınanları af etmeyi sever…

NOT: Ortada böylesine çok CİDDİ bir tablo varken, hasbelbeşer birçok kusurları bile olsa, bu şer ittifaka engel olmaya çalışan CUMHUR (Halk) İTTİFAKINA olan küskünlükleri aşamayıp, hiç oy kullanmamak da, o kişiyi VEBÂLDEN asla kurtaramaz.

Bizler de bu ciddi tehlikeleri ve gerçekleri hatırlatmamış olsaydık, bizler de acıklı bir VEBÂL altında kalacaktık… Vesselâm. 

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

3 adet yorum var

  1. Bence bu Beyfendi yaşamıyor, yada Beyfendi adına başkası yazıyor bunları. Eski yazdıkları ve yeni yazdıklarına bakınca anlaşılıyor. Tarafgirlik kaplamış sinesini…

  2. Yeni mahalleli H.Ç., kuyruk acınızı buraya yansıtmayınız!!! Yazıyı tekrar okuyunuz!!! Bu yazı hakkında konu uzmanı akademisyenlerden aldığım tebrikleri okumaya yetiştiremiyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER